ORGAN BAĞIŞININ ÖNEMİ VE ACI SON
Geçen hafta Lider TV’de ‘Turuncu Koltuk’ programında Türkiye’nin organ naklindeki önemli hatta bir numaralı ismi Prof. Dr. Ömer Özkan’ı ağırlamıştım.
Aslında hafta başında o programda konuşulan ve topluma verilen mesajları ele alacaktım. Ancak gündem yoğunluğu nedeniyle yapamadım. Keşke yapabilseydim noktasına geldim.
Çünkü o gece Prof. Özkan, organ bağışındaki önemi bir konuyla çok güzel anlatmıştı. Ömer hocam, kalp nakli bekleyen bir çocuk hastanın yaşadığı dramı anlattı.
Hatta öyle bir anlattı ki bu olayı yüreğim burkuldu. Ömer hocam dedi ki, “Yapay kalple yaşayan bir çocuk hasta için kalp bulundu. Ancak, o kalbin çocuğa uygun olmadığını açıklandı. Bulunan kalp başka birine nakledildi ve onun hayatı kurtuldu” demişti.
Ve ardından da, “O çocuk hastamız ve ailesi yıkıldı. İkinci kez yapay kalp takılan bu çocuğun kalp nakli için bir ay ömrü kaldı. İşte bundan dolayı bağış çok önemli” vurgusu yapmıştı.
Bizim Lider Gazete’deki muhabir arkadaşlarımız bu konunun takipçisi oldu ve o çocukla röportaj yapmak için yola koyulmuşlardı. Aradılar taradılar ve acı ve hüzünlü bir sonla karşılaştılar.
Prof. Dr. Ömer Özkan’ın bahsettiği o küçük çocuğun kalbinin 1 ay değil birkaç gün ancak dayandığı ve yaşama veda ettiği ortaya çıktı. Ne acı değil mi? İnanın bu sonu duyunca bir kez daha anladım ki organ bağışı çok ama çok önemli. Bir bağış birçok kişinin hayata tutunmasını sağlıyor.
Onun için gelin bu konun önemi her alanda anlatalım. Sadece ‘Organ Bağışı Haftası7 ile kalmasın. Gerekirse ilkokuldan başlayarak milletin beynine kazıyalım.
NALINCI KESERİ GİBİ
Aslında ‘Nalıncı keseri gibi kendine yontmak’ bu bir deyimdir. Anlamı ise ‘Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek’ olarak gösteriliyor.
Bu deyim ise, nalıncı keserinin hep içe yontacak şekilde dizayn edilmiş olması ve yontma işlemi yaparken tahta parçalarının yapanın önüne dökülmesinden yola çıkılarak söylenmiş.
Yani, bu her türlü iş için söylenebileceği gibi kişilerin düşüncelerini savunurken olaya tek bir pencereden bakmaları üzerine de söylenen bir laf.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde konuşan CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, “Fabrikaları sattınız, şimdi sıra değerli arazilere mi geldi? Aksu ilçemizde 634 milyon liralık, Finike’de 75 milyon liralık taşınmazlar satılmış. Salgın döneminde bile satışlara hız kesmeden devam ettiniz” sözleri üzerine bu konuya değinmek zorunda kaldım.
Hadi Hazine ve Maliye Bakanlığı arsaları belli bir kaynak oluşturmak veya TOKİ’nin konut yapması veya turistik tesisler yapımı için sattı, satışa çıkardı. Çıkan belli giren belli.
Sayın Arı; Siz muhalefet milletvekili olarak bu paraların nereye harcandığını sorgulayabilirsiniz. Buna bir itirazım yok. Ancak bunu yaparken biraz insaflı olmak gerekiyor.
Nedeni ise devlet bu işleri yaparken sizin partiniz mensubu belediyeler acaba boş mu duruyor. Onlarda satıp savurmuyorlar mı? Acaba siz araştırdınız mı bunu yoksa hiç mi görmediniz?
Ben size bu konuda bir hatırlatma yapayım. Öyle çok uzağa gitmeyin, başka şehirleri dolaşmayın. Dönün Antalya’ya bir bakın. Hem de geçen hafta 100 yatırım açılışını yaptığınız Döşemealtı’na!
Döşemealtı’nda da tıpkı sizin deyiminizle, sata sata satılacak yer kalmadı. Benim bildiğim en son 2019 yılında 25 ve 50 dönümlük arsalar satılıp işçi borçları ödenmeye çalışıldı!
Daha sonra aynı yıl iç inde meclis kararıyla Adem Yörük Sanayi Sitesi ve Yeniköy İş Merkezi'nde belediyeye ait 57 dükkan ve 47 ofisin satış kararı onaylandı.
Yani satmaya devam. Arazi yoksa dükkan var. Sonra? Kuzeykent Mahallesi'nde 9432 ada 1 parseldeki 100 dönümlük alanın imar planı değiştirilip satıldı.
En son ise Yağca Mahallesi 8734 ada 1 parseldeki 82 bin 466 metrekarelik alan ile 8735 ada ve 5 parseldeki 101 bin 323 metrekarelik iki alanda yapılan imar oyunu.
Bu iki alandan 101 bin 323 metrekarelik olanı iki arada, bir derede ‘Rekreasyon’ alanından ‘Turizm’ alanına çevrilip ihaleye çıkarılmış ve bir gurbetçiye de 45 milyon liradan satılmıştı!
Bereket bu arazi bir müfettişin dikkati sonunda satışı iptal edilerek heba olmaktan kurtarıldı. Çünkü bu arazinin 100 milyon liradan aşağı satılması halinde hem devlet hem de belediye zarar ettirilecekti.
Neymiş Sayın Cavit Arı? Sizin partili belediyelerinizde satıyormuş değil mi? Haberiniz var mıydı acaba bundan? Neyse yoksa bile en azından ben size hatırlatmış oldum.
Bakın ‘Boğaz dokuz boğumdur’ diye bir söz vardır. Ne söylediğinizi veya ne söyleyeceğinizi dikkatli bir şekilde düşünüp, ölçüp biçerek buna göre söylemeniz gerekirmiş! Yani, nalıncı keseri misali sadece kendinizden tarafa yontmamalısınız. Hele siyasetçi iseniz.
ALKIŞLAR TEKNOKENT’E
Akdeniz Üniversitesi Antalya Teknokent, geçen yıl Teknokentler Performans endeksine göre 84 Teknopark içinde 10'uncu sıradan 8'inci sıraya yükselmişti.
Üniversite ve Antalya'mızın Ar-Ge inovasyon ve Teknoloji ekosistemine katkı sağlamak adına yaptığı çalışmalar ile dikkat çeken Antalya Teknokent dur durak bilmiyor.
Hal böyle olunca da başarı geliyor. Bu yıl 63 Teknokent içinde Antalya Teknokent 8’inci sırada yer aldı ve geçen yılki yerini korudu. Bir başka deyişle 4 yıldır ilk 10 içinde yer aldı.
Öyle küçümsenecek bir başarı değil bu. Bu başarıda Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan ve ekibi, Teknokent Genel Müdürü İbrahim Yavuz, ekibi ve oradaki firmaların katkısı var.
Bunun en basit örneği, Türk savunma sanayisinin önemli kuruluşlarından TUSAŞ ile imzalanan sözleşme. Buna göre, TUSAŞ, 2023 yılında hangardan çıkacağı Milli Muharip Uçak'ın yazılımlarını Antalya'da gerçekleştirecek.
İşte bu yüzdendir ki alkışı hilafsız amasız ve lakinsiz Teknokent hak ediyor.