ÖNCE AYIP SONRA KAYIP

Antalyaspor tarihinin 3. finalini de kupa almadan tamamladı. Tüm şehrin çok istediği kupa ne yazık ki Antalya'ya gelmedi, Kırmızı-Beyazlılar kaybetti.

Ancak öncesinde yaşananlara da dikkat çekmekte fayda görüyorum.

Süper Kupa finalinin Katar'da oynanacağının açıklanmasıyla tartışmalar da beraberinde başladı. Hem maçın neden Katar'da olduğu hem de kimlerin maça davet edileceği sebepleriyle...

Biz de Başkan Şifa Çiçek önderliğinde Türkiye Spor Yazarları Derneği Antalya Şubesi olarak İstanbul medyasının her alanda ortaya koyduğu baskın gücüne karşılık, Antalyaspor'un yanında olabilmek adına takımı sürekli takip eden 3-5 gazeteciyi, Katar'a götürebilmek için çaba sarf ettik, birçok görüşme yaptık ve kulübe hiçbir maddi yük getirmeyecek bir çözüm yolunu da bulduk. Ancak uçakta yer olmadığı, sadece TSYD Antalya Şube Başkanı ve Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı'nın götürüleceği ifade edildi, 'Tamam' dedik, konuyu kapattık.

Ne yazık ki Antalya medyasının olmamasının sıkıntılarını da gördük. Örneğin, maçın ardından Beşiktaşlı futbolcu Valentin Rosier'in Antalyaspor tribünlerine yönelik yakışıksız hareketlerde bulunduğu ve bu sebeple tartışma çıktığı iddia ediliyor. 'İddia ediliyor' diyorum, çünkü ne yayıncı kuruluş görüntüleri ekrana taşıdı ne de İstanbul medyası bunu kamuoyuna yansıttı. Antalya medyası da güçlü bir şekilde Katar'da bulunamadığı için Antalyaspor'a yapıldığı iddia edilen saygısızlık, dedikodudan ibaret kaldı. Hatırlanacağı gibi benzer durum, Türkiye Kupası finalinde İzmir'de yaşanmış ve Antalya medyasının ağırlıkta olduğu karşılaşmada yaşananlar, tüm Türkiye'nin gündemine yerleşmişti.

İşin daha ilginç kısmı; Antalya Stadyumu'nun yanından bile geçmeyen hatta sosyal medya hesaplarında Beşiktaş ve Galatasaray formasıyla fotoğraf yüklemiş insanlara uçtakta yer verildiğini gördüm. Yaptığım bazı görüşmelerde Antalyaspor'a büyük emeği olmuş hatta halen kulüp için emek veren pek çok kişinin de unutulduğunu öğrendim.

Daha sonra organize edilen günübirlik Katar uçağıyla ilgili olarak davet geldiğindeyse gazetecilerin maça giriş yapabilmesi için gerekli olan akreditasyon süresinin üzerinden 6 gün geçmişti. Dolayısıyla akreditasyon süreci geçtiği için stadyumda işimizi yapamayacak, sadece taraftar arasında maçı izleyebilecektik. Hal böyle olunca  şahsım olarak gazeteci kimliğimle öncelik almayı doğru bulmayıp, yerime bir taraftarın gitmesinin daha doğru olacağını düşünerek teklifi şahsım adına geri çevirdim.

Kupa maçı öncesi tartışmaya yol açmaması için bu durumu dile getirmedim ve sonrasında da ortaya atmayı düşünmüyordum. Ancak maç günü Antalyaspor tribünlerinin ve hatta Antalya'nın en yardımsever isimlerinden olan Tolga Cömertoglu'nun benzer bir durumla karşı karşıya kaldığını gördüm. Günübirlik kaldırılacak uçağa, başka takım taraftarı olan birkaç kişi eklenmiş ve Antalyasporlu bir taraftar kardeşimize kendisinin Antalya'da kalacağı ifade edilmiş. Bunun karşısında tam da kendisine yakışır bir duruş sergileyen Cömertoglu, kendisinin uçağa binmeyeceğini ifade ederek, taraftarın önünü açmış. Kendisini tebrik ediyorum. Ancak bu maça gitmek için haftalardır hazırlanan Tolga Cömertoglu'nun Antalya'da kalmış olmasına inanamıyorum. Aslında bu organizasyon ile ilgili olarak yazılacak çok yanlış var ama yazmaya kalksak tüm gazete sayfası bile yetmez.

Kısacası her ne sebep olursa olsun Katar'a gitme planı yapan Tolga Cömertoğlu'nun Antalya'da kalması, büyük ayıp olarak kayıtlara geçti.