ÖLÜM KORKUSU
Belirli bir zaman dilimine sıkışmış ve hayatta kalma içgüdüsü ile yaşamaya çalışan insanlığın, şüphesiz ki sahip olduğu en önemli korku ölümdür. İnsanlığın tamamı tüm sona erişlerden çekinir her şeyin sonu ise topraktadır.
Tabi ki insanlar, çeşitli şekillerde ölüm gerçeğiyle yüzleşirler ancak savaş, afet, kaza vb. durumlar ani ölümleri içeren olaylar olarak kabul edilir. İşte bu ani ölümler olarak nitelendirilen durumlar ile karşı karşıya kalan bireyler ve çevrelerinde yaşanan olayın ardından TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) görülmektedir. Bu olaylar ruhsal travmalara yol açar. Nedir bu ruhsal travma?
***
Ruhsal travma, bireylerin aşırı derecede korkmasına ve dehşet içinde kalmasına neden olan aynı zamanda kişileri çaresizlik duygusu ile yüzleştiren bir durum olarak nitelendirilir. Kafanızda bir olay canlandırmaya çalıştığınızı düşünüyorum. Gelin birlikte örnek olay ile ilerleyelim.
Durum; Savaş’a şahitlik etmiş birey güncel örnek Ukrayna.
Olay; Kişi, bu durum sırasında korku, dehşet veya çaresizlik hissi yaşamışsa,
Olay içerisinde; Bireyin kendisinin veya bir yakınının ölüm tehlikesi oluşmuş ya da yaralanma meydana gelmişse,
Bu durum ruhsal travma olarak tanımlanır. Yapılan araştırmalara baktığımızda her 2 bireyden birisinde TSSB tespit edilmiş. Bunu yaşayan kişilerde görülmesi muhtemel olaylar da şu şekilde sıralanmıştır:
Uykusuzluk
Kabus ve kolay irkilme
Yaşanan olayların rahatsız edici düzeyde sık sık hatırlanması
Gelecekle ilgili planlama yapılamaması
Yabancılaşma vb.
***
Bu belirtiler, yaşanan travmanın hemen ardından görülmesi muhtemel olaylardır. I. Dünya Savaşı ile başlayan bu ruhsal bozukluk özellikle Vietnam’daki savaştan dönen ABD’li askerlerde görülmüştür. Şimdilerdeyse ise III. Dünya Savaşı sirenlerinin çaldığı Ukrayna’da… Öyle ki durumun fazlalığı dolayısıyla birçok filme konu olmuş, insanların bilinçlenmesi sağlanmıştır. II. Dünya Savaşı dönemini gören ve hala hayatta olan kişilerde bu durumun, yaşadıkları olayları canlandırma noktasına kadar ilerlediği görülmüştür. Bunlara ek olarak kişilerde anksiyete, madde bağımlılığı ve aşırı alkol tüketimi görülebilmektedir.
***
TSSB, uzun yıllar boyunca sürebilen ve işgücü kaybına yol açabilen bir durumdur. Bütün bu etmenlerden bahsederken gelmek istediğimiz nokta; Bireyler yaşanmışlıklar sonucunda şahit oldukları ölümler nedeniyle “Ölüm Korkusuna” aşırı duyarlı hale gelmektedirler. Biz psikologlar ise oluşan bu korkuyu “Tanatofobi” kavramına benzetmekteyiz.
Tanatofobi, bir başkasının ölümüne ve kişinin kendisinin ölümüne karşı duyduğu korkudur. Nekrofobi ise ölmekte olan kişiden veya cesetten korkma duygusudur. Bu iki duruma bakıldığında TSSB’nin oluşmasının ana nedenleri kişilerin yaşamış ve şahitlik etmiş oldukları olaylar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü insan bilmez ölüm sonrasını. Kuşku, merak ve tarif edilemeyen bir duygu sarar düşündüğünde. Tanatofobi ve nekrofobiyi ölüme dair bilinmeyenlerden korkma olgusu olarak bilinen “Zenofobiyle” eşleştirmek çok doğru olacaktır.
***
Her birimiz için ölüm farklı duyguların oluşmasına neden olur ancak yaşanmışlık ile birlikte oluşan düşünceler farklı kaygıları tetikler. Bundandır ki Ukrayna’da atılan her bombanın, sıkılan her kurşunun, görülen her cesedin bir travma unsuru olduğu unutulmamalıdır. Savaş sonrası -ortaya çıkması muhtemel- TSSB tanısı almış yüzbinlerce birey olacaktır.
****
Her anını korku dolu yaşayacak ve ölümü her an nefesinde hissedecektir. Bu kişiler için bahsettiğimiz işgücü kaybının oluşması, bir ülkenin başka ülkelerden işgücü talep etmesine neden olur. Doğal olarak da bunun kontrolsüz göç dalgasına neden olacağı unutulmamalıdır.
Son söz Benjamin Franklin’den…
“Savaşın iyisi, barışın kötüsü yoktur.”