ÖLMESİN İNSANLIK Kİ; YAŞASIN ÇOCUKLARIMIZ
Apar topar, selamlaşmadan girdim dünyanıza.
Her şeyden önce insan olarak yakın dönemde tüm dünya insanlığı olarak belki de yüzyılın en büyük toplumsal yaşam sınavını verdiğimiz sürecin hışmıyla ve haykırışıyla kaleme aldığım ilk yazımda direkt konuya girdim...
Bu yazıma başlarken hepinize selam olsun...
Hatırlarsanız ilk yazıma 'Farkında mısınız?' diye başlamıştım. Böyle yazmaktaki en öncelikli kastım önümüze dayattıklarıyla bizi öyle farklı yerlere sürükledi ki çıkarı kendi menfaatleri uğruna 'yeni dünya düzeni' olanlar!
Durum böyle olunca kendi yaşamsal gerçeklerimizden koparılıp bambaşka yerlere sürükleniyoruz. Haykırışım ve farkındalık uyandırma çabam bu yüzden... O nedenle bu haftada aynı cümleyle devam etmek istiyorum yazıma...
Farkında mısınız?
Bir hiç uğruna çocuklar ölüyor. Çocukların ölmesine sebep olanlar, onları yaşatmayı beceremeyenler nasıl daha ferah, daha çağdaş bir dünya kurabilirler ki?
İnsanlığı yaşatamazsak, insan görünümlü olmanın ne anlamı olur?
Farkında mısınız?
İnsanlık ölürse, beden sadece bir makinadır... Herkes siyasete daldı, ama çocuklar ölüyor. Onları yaşatmayan bizler hangi yarınların mücadelesini veriyoruz ki?
Farkında mısınız?
Herkes bir şeyler konuşuyor, birileri birilerine soluksuz bir şeyler anlatıyor... Aslında biri diğerini, diğeri de birini dinlemiyor! Söylemek istediğini söylüyor diğeri birine... Anlamak yerine duymak istediğini arıyor ve duyana kadar da konuşuyor birbirlerine...
Ve öyle kaptırmış ki birileri anlatmaya ve konuşmaya, duymaz olmuş diğerleri ve birileri suskunluğun söyleyeceklerini... Duymuyoruz çocuk çığlıklarını, duymuyoruz bir çocuğun gözyaşlarındaki sessiz haykırışı...
Çünkü duymak için bir yaprağın hışırtısındaki tılsımı susmak gerektiğini, yağmur damlasının yere düşerken çıkardığı sesi, fırtınanın resitalini, rüzgarın konçertosunu...
Dil susmalı ki bazen, ruh duysun çığlıkları... Birbirimize fısıldamak yerine gürültümüzle boğar hale getirmişiz diğerlerini... Söylemek istediklerine izin vermek yerine söylemelerini istediklerimizi iteleme telaşından kan revan yorgunluklar yaşatmışız birbirimize.
Oysaki, dinleyebilsek dilden ötesinin anlatmaya çalıştığı şeyleri; söylettiklerimize değil, söyletmediklerimize izin versek, kendi kurgumuzu izletme telaşına düşmeden, işimize gelmeyenleri izleyebilsek, inanın düşlediğimiz dünya, düşlediğimiz demokrasi, hür olabilmeler gerçek olur...
ÖLMESİN ÇOCUKLAR, ÖLMESİN İNSANLIK Kİ, İNSAN OLMANIN BİR ANLAMI OLSUN...