ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMANIN VERSİYONU

Aslında birçok konuda her şeyimizi ünlü atasözlerimiz veya deyimlerimize bakarak yapsak yeridir. Çünkü bütün işlerimiz dolambaçlı. Her işin altında bir şey arıyoruz. İyi de olsa kötüde. Hani bir atasözümüz var, “Öküz altında buzağı aramak (Olmayacak bahaneler uydurarak birine suç yüklemeye çalışmak)” diye. Bunun peşine takılıp istediğiniz yere gidersiniz.

Bende konuyu öküzün altından çıkıp hangi konuyu anlatacağıma geleceğim. Hani şu birkaç gündür kızılca kıyamet kopartılan öğrenci yurdundaki intihar vakalarına. Birincisi bu yurtlar Akdeniz Üniversitesi’nin değil Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun sorumluluğundadır. Önce bu işleyişi bir bilmek gerekir.

Öyle birilerini suçlarken neyin ne olduğunu bilmeden sağa sola saldırmak asıl amacın ve niyetin başka olduğunu ortaya koyar. Çünkü iyi ve kötü niyeti gizlemezsiniz. Akdeniz Üniversitesi Kampüsü içerisinde Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ait yurtlar var. Buralarda kalan 11 bin 500 öğrenci var. İl genelinde ise 16 bini aşan öğrenci var.

Bunların içinde bin bir aileden gelmiş gençler var. Kimin içinde ne derdi, kafasında hangi sorunu olduğunu yüzüne bakınca kestirmek zordur. Bu gençlerin içerisinde aile ve çevre baskısından kurtulmuş, üniversiteye hayatına geçiş yapınca kontrolden çıkmış olanları bile var. Tıpkı kontrolsüz güç gibi.

Bir ilçe nüfusu kadar yerden bahsediyoruz. İnsancıl olanı, hayvan, doğa, müzik sever ve prensipleri olanlarına bile rastlarsınız. Hatta vatan haini de, hırsızı da, soysuzu da olabilir. Dolayısı ile insanın olduğu her yerde iyi de olur kötü de. Kavun değil ki insanoğlu koklayıp tek tek seçesiniz. Kim ister ki ülkemizin geleceği bir gencin bu hallere düşmesini?

Konumuza dönecek olursak öğrencilerin barındığı bu yurtlarda 3 psikolog görev yapıyor. Yeni bir tane daha görevlendirildi. Her binada eğitim sorumlusu var. Yurt binaları eskisi gibi apartmandan bozma değil, en moderninden. Her türlü sosyal donatı var. Hatta güvenlik açısından adım attığın yerde kamera bile. Birileri çıkıp bunun için bile, “Özel yaşam ihlal ediliyor” derse şaşırmam.

Şimdi tarikat veya cemaatlerle ilişkilendirilen üzücü olaylarla ilgili devletin yetkili makamları incelemesini sürdürüyor. Bazılarının intihar olduğu kesinlik kazanmış. Çünkü eldeki veriler bunu gösteriyor. Hepsinin gerekçesi ve hikayesi ayrı. Bunlar kayıtlarda var. Bunların aileleri perişan ve acıları daha taptaze. Diğerlerinin aileleri zaten endişeli. Çünkü ortaya atılan iddialar ürkütücü.

Kimsenin elinde bir tek delil yok ve sadece siyaset uğruna saldırı yapılıyor. Yani ‘Öküz altında buzağı aranıyor’ misali. Hatta “Biri daha intihar etse de hükümete yüklensek” diyenler bile var.

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama toplum olarak daima intiharın altında cinayet, kazanın altında intihar arıyoruz. Sıradan ölümler hiç birimizi kesmiyor.

Bir hikayenin altında yatan başka bir hikaye olacak illaki. Yoksa olmuyor. Hayır, bu merakımızla dünyanın en iyi polisiye filmlerini çeken ülkesi olmamız lazım fakat o da yok.

Bakın. Yukarıda anlattıklarıma inanın. İnanmayan ve sürekli sallayan birinin önceki gün o yurtlara gidip gerçeği gördüğüne şaşırdığını duydum. Hadi sizde gidip bir gezin bakalım. Belki şaşırmaz ama fikriniz değişebilir.

Meselenin tıbbi bölümüne bakacak olursak bu işte uzmanlara yani psikologlara kulak vermemiz lazım. Akdeniz Üniversitesi’nden bir psikolog arkadaşıma konuyla ilgili sorular yönelttim. Cevabı ilginç.

“Bu çocukların sosyal sorunları olabilir. Liseden üniversiteye gelirken yeni bir hayat başlıyor. Onun için sıkıntılar yaşanıyor. Ayrıca, bu tür olaylar konuşuldukça tıpkı virüs gibi yayılır. Başka vakaları da tetikler. Aman dikkat.”

Bir dönem medyaya intihar vakalarını yayınlamak hem kanunen hem de etik olarak yasaklanmıştı. Sebebi ise özendirici olmasından dolayı. Sonra kimse uymadı buna reyting uğruna!

Aslında psikoloğun uyarısını dikkate alıp diğer çocuklara zarar vermeme adına en azından şu adli ve idari soruşturmalar tamamlanıncaya kadar bir süreliğini ‘Öküz altında buzağı aramayı’ bırakmalıyız.

Yoksa, siyasi rant uğruna onarılması güç yaralar açabiliriz.

MOTOSİKLET BELASI

Yaz sezonu geldi. Antalyalıların başının belası olan motosikletler gece gündüz demeden fırıl fırıl dolanmaya başladı. Kiminin egzozu patlak, kimisininkinin susturucu çıkarılmış!

Gecenin bir yarısı anlaşılmaz bir gürültü ile dolaşıp insanları rahatsız etmek için icat edilmiş sanki bu meretler. Özellikle sokak aralarını seçiyorlar. Hatta parklar toplanma ve gösteri alını olmuş bunlar için.

Gündüz zaman zaman polis denetimine denk geliyorum ve motosikletlilere sadece KASK kontrolü yapılıyor. Tabi egzoza bakılsa anında trafikten men edilecek türden bazıları.

Yani geceleri milletin uykusunun belalıları. Buradan Antalya Emniyet Müdürü Mehmet Murat Ulucan’a rica ediyorum. Lütfen şu denetimleri gecenin ilerleyen saatlerinde de yaptırın.

Çünkü bu türler genelde geceleri ortaya çıkıyor. Yarasa gibiler mübarek. Eğer denetlerseniz inanın büyük bir sevaba girmiş olursunuz.