OKUMAKTAN MURAT NE?

Okuma konusunda ilahi emirle yönlendirilen bir dinin mensuplarının okumaya ilgisiz kalmalarına bir türlü anlam veremiyorum değerli okuyucularım. Yüksek bir toplum olmanın okumadan geçtiğinin idrakine varılamaması nasıl izah edilebilir, düşünmek lazım. Düşünen insanlarımızın –bugünü kaybettik- geleceğimizi kurtarmak adına kafa yorması, toplumsal farkındalık oluşturması şart diye düşünüyorum.

***

Okuma konulu bir dizi yazıdan sonra bugün sizlerle okumanın farklı bir boyutu hakkında söyleşmek istiyorum. Cehaletin kör karanlığından kurtulmak için okumak şart. Ancak okumaktan murat salt eğitim görmek mi, işte burada düşünmek gerekir. Yazılarımda okumayı gazete, dergi, kitap okuma gibi değerlendirip ele almakla birlikte halk nezdinde okuma daha çok eğitim görme anlamıyla kullanılıyor, biliyorsunuz. 

***

Yapılan araştırmalar ise toplumda eğitim düzeyinin artması, cehaletin ortadan kalkmasına yetmediğini gösteriyor. Mesela eğitimli insanların kadına şiddet uygulamadığını ya da siyasal görüşlerinde bağnazlıktan kurtulabildiğini söyleyebilmek mümkün mü? Bir iki soru daha… Genel ahlak ilkelerine aykırı davranışlar sergileyen insanların tümü eğitimsiz/az eğitimli mi ya da kendini beğenmiş, kibir abidesi, ego mağlubu insanların tamamı ilk dereceli okul mezunu mu?

***

Soruları genel anlamda gündeme getirmekten maksadım siz değerli okuyucularımı düşündürmeye çalışmak. Bu genel soruları üst başlık olarak kabul edersek altına maddeler hâlinde gündelik yaşantımızdan birçok örnek verebiliriz. 

Sözün burasında, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslam ahlakıyla donanması için yola çıkan erenlerimizden Yunus Emre’ye kulak verelim:

“İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir

  Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır”

***

İlim tahsil etmede esas, kişinin özünü bilmesi; varlığının sebebinin, niteliğinin ayırdına varmasıdır. Yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlunun, adam gibi adam olmayı özümsemesidir. “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm içinde insan yok.” Makamı mevkiyi, şanı şöhreti, malı mülkü büyük olduğu zannına nişane yapma yanılgısı… İrfan sahibi olmanın, bu saydığım dünyalıklarla ilgisi olmadığını anlama erdemi…

Nasrettin Hoca’nın “Ye kürküm ye!” kıssası ki ibret alana…

Devam ediyor inci tanelerine Yunus:

“Okumaktan murat ne/ Kişi Hakkın bilmektir

  Çün okudun bilmezsin/ Ha bir kuru emektir”

***

Okumayı eğitim öğretim süreci olarak değerlendiriyoruz ya, ilim tahsil etme diyelim buna. Amacın ne olması gerektiğine işaret var hemen bu dörtlüğün girişinde. İkinci mısradaki “Hakkın” sözcüğünü özel isim olarak yazmam buradaki tevriyeyi yani iki anlamı ifade ediyor. Biri özel biri cins… “Boşa kürek çekme” deyimi vardır hani dilimizde, işte bu güzel deyimi de sonraki mısralarla anlamaya çalışırsak Yunusça bir gönlün ilahi derununa vakıf olmuş oluruz.

***

İlim ve âlim… Aynı kökten türeyen iki sıcak, sevimli sözcük. İlki öğrenme, tahsil sürecini; sonraki bu sürecin hakkını vererek elbisesini anlatıyor. Şimdilerde profesör, duayen deniyor ikinciye. Hemen her yönümüzü saran batıcıl yaklaşım. Ancak âlim sözcüğündeki fazilet, feraset, basiret batılı komşularında var mı üzerinde düşünmek gerek. Bahsimizle bütünleştirelim bu farkı isterseniz. Öğrenme süreci kişiyi erdemlerle, ahlaki değerlerle donanımlı kılmıyor ya da kılamıyorsa işte bu “Ha bir kuru emektir.”

Vesselam…