OKALİPTÜS AĞAÇLARININ MERAK EDİLEN SERÜVENİ

Antalya sokaklarında gezdiğiniz esnada heybetli ve yaprakları hoş kokulu olan okaliptüs ağaçları dikkatinizi çekmiştir. Peki ya Avustralya kökenli bu ağaçlar Antalya’nın sokaklarına nasıl ve niçin geldi? Bu soruların cevabı için 1885 yılına gitmeliyiz. Anadolu’ya ilk kez 1885 yılında getirilen okaliptüs ağaçları Zonguldak’ta bulunan taş kömürü madenlerinin, maden direkleri için Tarsus’un Karaburçak ilçesine dikilmiştir. Zonguldak için gerekli olan ağaç peki neden Tarsus’a dikilmişti? Aslında bu sorunun cevabı çok zor değil. Güneş ışığını ve suyu çok seven okaliptüs ağaçları Türkiye’de ve hatta dünyada Akdeniz ikliminin görüldüğü bölgeleri yetişme ortamı olarak benimsemiştir.

***

Bünyelerine oldukça fazla su çeken bu ağaçlar, kısa zamanda hızlı büyümeleri nedeniyle dikkat çekmiştir. Bataklık ve su yoğunluğunun fazla olduğu noktalara dikilen bu ağaçlar belediyelerin peyzajda kullanılmak üzere bir dönem ilgi odağı olmuştur.  Konyaaltı ve Lara kumullarında yakın geçmişte bataklık alanların olduğunu birçoğumuz bilir. Bu bataklık alanlara dikilen okaliptüs ağaçlarının tohumları sayesinde alandaki su yoğunluğu zamanla azaltılmıştır. Bir yerde su birikintisi varsa orada sivrisinek problemi de kesinlikle vardır diyebiliriz.  İşte bu noktada bataklık alanlar sivrisinekler açısından büyük bir sorun haline gelmiştir. Okaliptüs ağaçlarının dikilmesiyle bataklık alanlar kuruyarak, sivrisineklerle mücadele kesin sonuç vermiştir. Geçmişten günümüze sıtma hastalığı gibi sivrisinek kaynaklı birçok hastalığın da yaygınlaşması bu şekilde önlenmiştir.

***

Ancak son yıllarda çevre ve kalkınma uzmanları tarafından yapılan araştırmalar neticesinde okaliptüs ağaçlarının ülkemize getirilip dikilmesi konusunda farklı yorumlamalarına neden olmuştur. Özellikle de toprakta bulunan tüm besin ve mineral maddelerini bünyelerine almaları sonucunda toprağı zehirlediği, erozyona karşı toprağı koruyamadığı gözlemlenmiştir.

***

Fakat anlattıklarımız madalyonun sadece bir yüzü. Bitki zekası diye bir gerçeğin olduğunu unutmamak gerekir. Okaliptüs ağaçları su kaynaklarının az oldu yerlerde diğer ağaçlarla kıyaslandığında birçoğundan daha az su kullandıkları görülmüştür.

***

Okaliptüs ağaçlarının taç yapısının seyrek olması nedeniyle yağmur damlalarının toprağa ulaşması daha kolay ve fazla olur. Bu ağaçlar için yapılan yorumlardan biri de toprak erozyonuna karşı toprağı koruyamamasıydı. Oysaki yapılan bu yorumun asıl nedeninin dönemsel olarak yaprak dökülmelerinin yani bitki artıklarının ağaç altından sürekli temizlenmesidir. Bu şekilde toprak yüzeyi korunmasız kalır, humus oluşumu engellenmiş olur, toprak verimliliği düşer ve sonuç olarak toprak erozyonunun oluşmasına neden olur. Bu durumda doğayı kendi haline bırakmak tüm bu sorunların çözümü gibi görünüyor.

***

Şunu da kabul etmek gerekir ki, okaliptüs ağacının yaygınlaştırılması konusunda herkesi ikna etmek çok zor fakat büyümeleri ve popülasyon oluşturmaları diğer ağaçlara göre daha hızlı olduğundan endüstri, ilaç sanayi, kerestecilik, kağıt hamuru hammaddesi gibi daha birçok alanda yararlanmak üzere kontrollü bir şekilde dikimleri yapılabilir.  

SON SÖZ

Antalya sahil şeridinde yürüyüş yaptığınızda Akdeniz’in mavi sularına dalıp gitmeden önce okaliptüs ağaçlarının heybetini gözlemlemeyi unutmayınız.