NORMALLEŞME
Amerika’daki başkanlık seçimi geleneği olan medya önü tartışmasının içeriği, Putin’in Kuzey Kore’de görkemli bir şekilde karşılanıp aradaki “iletişimin” daha da güçlendirilmesi, Çin ve Sırbistan arasındaki Serbest Ticaret Antlaşmasının 1 Temmuzda Yürürlüğe girmesi ve peşi sıra Tayvan üzerinde “cezalandırma tatbikatı yapacağız” brifingi, Rusya Enformasyon Bakanı Maria Zaharova’nın İran ile birtakım anlaşma yoluna gideceğiz açıklaması derken son derece garip bir haftayı geride bıraktık.
***
Artık Çin, Rusya, Kore, İran ve kısmen de olsa Hindistan’ın bir diyalog partneri olmaktan ziyade yapısal bir ortalıklığa adım attığını görmek mümkün. Bu ittifak sadece Asya kıtası ile mi sınırlı yoksa buna Brezilya dahil olabilir mi soruları da sorulurken, Amerika’daki medya önü tartışması sırasında Trump açıkça; 2010 sonrası Neocon siyasetin tümüyle iflas ettiğini Amerika’nın artık bir Dünya Jandarması olmadığını, normal şartlarda bir araya gelmesi mümkün olmayan Çin ile Rusya’nın iletişimini “nedensizce” güçlendiren tarafın Biden/Neocon olduğunu iddia etti.
***
Artık söylemekte herhangi bir beis göremiyor, tarihe not düşmekten de çekinmiyorum. Dünya artık iki bloktan ibaret: Köhnemiş ABD/NATO tarafı ve yükselen Asya İttifakı. Dünya kamuoyunun bu iki grubun nasıl ve neden oluştuğuna dair yeterince tecrübeli olduğu da aşikar. Peki bu sırada Türkiye neler yapıyor?
***
İç siyasette birdenbire esen normalleşme çabalarının; sadece enflasyon canavarını kontrol altına alma amacıyla gerçekleştirildiği ihtimaline pek imkan veremiyorum. Tam bu normalleşme çabası sırasında da; birtakım siyasi veya ekran yüzü olan bazı figürlerin malum konuya artık bile isteye dikkat çekerek işin boyutunun yükselebileceğine dair açıklamalarda bulunması ara taş misali yerine oturuyor. İşlerin hayli ciddi bir noktada olduğu ve kademe kademe ilerlediği artık bir gerçek. Ancak Türkiye siyaseti yine de “ne alaka şimdi” dedirtecek demeç verme alışkanlığından vazgeçemiyor.
***
Bu alışkanlığın bir sonraki durağı ise CHP Başkanı Özgür Özel’in konuk olduğu bir programda “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yerine Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı kuracağız” açıklamasında bulunması oldu. Özgür Özel’in Woke Kültürüne adeta selam duran bu açıklamasının bariz bir ideolojik tutum olduğunu düşünmüyordum. Fakat beraber çalıştığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mayıs 2023 seçimi sırasında İklim Bakanlığı konusundaki açıklamalarını hatırlamak aslında bu ihtimalin düşük olmadığını gösterdi.
***
Marksist kökenli tarihsel sol akımın; toplum sorunlarını sosyoekonomik bir sistem kapsamında irdeleyen, bunlara karşı bulduğu sorunları ise ahlak ve etik sınırları içerisine dahil eden ve bunu da uyanma fiili ile açıklayan bir yönelim Woke Kültürü. Tarihsel Marksizmin bu konularla alakalı analiz yaparak kuramlaştırdığı açıkken “woke” adı verilen ya da liberal yeni sol diyebileceğimiz kültürün ise sadece pozisyon aldığı başka bir gerçek. Bu pozisyon alma içeriği ise kalabalık sayısı ve kuru gürültüden ibaret. Başlangıcı, yönelimi ve ilerleyişi itibariyle bu kültür; toplumsal ahlakı çökertip yeni bir bakış hedeflerken, sosyoekonomik yaklaşım olarak solu derbeder hale getirip yeni liberal solu peyda etmeye çalışmakta. Bu sırada; Özgür Özel’in Sosyal Demokrat kültüründen geldiği, kendi tabiriyle “Ecevit çizgisinde” olduğu, Marksist bakışa uzak olmadığını da hatırlayınca da CHP’nin kurumsal olarak Woke yani yeni liberal sola dönüşümün ne denli ciddi olduğu anlaşılabilir. Ancak şu soruyu sormak gerekiyor.
***
Dünyanın tıpkı 1870’lerdeki gibi görünmez bir çift kutuba bölündüğü, belki de modern Sykes Picotların yazıldığı şu ortamda; “yerel seçimlerden galibiyetle çıkan” ana muhalefet parti liderinin bu kültüre selam durmasını ve hatta ondan önceki ve beraber çalıştığı genel başkanının demeçlerini kuvvetlendirerek devam ettirmesi “tarafımı seçtim” anlamına gelir mi? Bu kültürün yükselen Asya ittifakı ile alakalı olmadığını düşünürsek hangi tarafın tercih edildiği de açık şekilde gözüküyor.
***
Asya ve NATO/ABD bloğu arasında genellikle bağımsız bir politika gerçekleştiren Cumhur İttifakı’nın CHP ile normalleşme çabası aslında başka bir temasa mı işaret ediyor, bunu göreceğiz. Ancak görüldüğü gibi hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak, yeni normale alışacağız gibi gözüküyor.