'NİMET' SARHOŞLUĞU!

Allah, Sebelilere ticari faaliyetleriyle ilgili olarak da yararlanabilecekleri çok avantajlı bir coğrafi konum bahsetmişti. Doğu ile batı arasındaki ticaret araçlarını bin yıldan fazla tekellerinde tuttular.

Limanlarına Çin’den İpek, Endonezya ve Malabar’dan baharatlar, Hindistan’dan dokuma ve kılıçlar, Güney Afrika’dan zenci köleler maymunlar, devekuşu tüyleri fildişi gibi kaynaklar geliyordu.

Bu malları Roma ve Yunanistan’a nakletmek için Mısır ve Suriyeli tacirlere satıyorlardı. Ayrıca Sebeliler Mısır, Suriye, Roma ve Yunanistan’da büyük revaç bulan buhur, anber, mür ve daha birçok parfümler üretip satıyorlardı.

Sebeliler zamanının uluslararası öneme sahip iki önemli ticaret yolu olan kara ve deniz ticaret yollarını uzun süre kontrolleri altında tutmuşlardı. Özellikle deniz ticaret yoluna bin yıldan fazla egemen oldular.

Kızıldeniz’in esrarengiz muson rüzgârlarını, dalgalarını, kayalıklarını, emin limanlarını sadece Sebeliler biliyorlardı. O zamanlar hiçbir kavim bu tehlikeli sularda denizcilik yapmaya cesaret edemiyordu.

Bu deniz yoluyla Sebeliler gelen ticaret mallarını Ürdün ve Mısır limanlarına ulaştırıyorlardı. Ayrıca Aden ve Hadramevt’den gelen karayolları Marib’de birleşerek oradan da Mekke, Cidde, Yesrib, El-Ula, Tebuk ve Eyke’den Petra’ya ulaşıyordu.

Kur’an da da belirtildiği gibi Yemen’den Suriye’ye kadar uzanan bu yol boyunca ticaret kervanlarının gece ve gündüz uğradığı birçok Sebe kolonisi kurulmuştur.

Bu kolonilerin kalıntılarına ve Sebe, Himyeri kitabelerine bugün de bu antik yol üzerinde rastlamak mümkündür. Kuran’da: “Onların diyarlarıyla, feyiz ve bereket verdiğimiz kutlu beldeler arasında sırt sırta vermiş, o biri birinden görülebilen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında düzenli ulaşım imkânları sağladık. Oralarda geceler ve gündüzler boyunca, güven içinde gezin dolaşın! dedik” ifadesiyle Yemen-Suriye yolu üzerinde birbirine yakın, kolayca bulunan ve konaklama ihtiyaçlarına cevap veren kasabalara işaret edilmiştir.

Burada belirtilen şehirlerin çoğunun Sebelilere yapılan ihsanların anlatıldığı yerde olması, bu şehirlerin buraya yakın veya Şam ile Sana arasında yer alan şehirler olması ve zamanla kaybolmuş olmaları söz konusudur. Ayrıca şehirlerin birbirlerini görmeleri demek, birinden bakınca diğerinin karartısı görülecek kadar yakın mesafede bulunmaları anlamına gelir.

Maddi ve manevi açıdan donanımlı oldukları da söz konusu ayetten çıkarılır. Demek ki bu şehirler, hem haydut ve yol kesenlerden korunmuş hem de vahşi hayvanlardan emin kılınmış, aynı zamanda fiziki olarak da yolcuların gitmelerine ve eziyet çekmemelerine uygun hale getirilmişti.

Rivayetlerde, bu şehirlerin araları, ağaçlar ve akan sularla donatılmıştı. Öyle ki, söz konusu şehirlerin arasında seyahat eden kadın bile olsa, güven içinde seyahat ederdi. Seyahat ederken, yanına hiçbir azık ve su da almazdı. Ağaçların gölgesinden geçip, akan suların serinliğinde giderken, koluna taktığı zembilini de, hıyaban dikilmiş meyve ağaçlarından düşen meyveler doldururdu.

Sebeliler, Allah kendilerine nimetleri bol bol ihsan ettiği sürece bolluk ve eğlence içinde yaşadılar. Fakat nankörlükte bütün sınırları aştılar. Allah’tan uzaklaşıp birçok Tanrılar edindiler, onlar adına tapınaklar yapıp kurbanlar kestiler.

Yurtları önce Habeşiler tarafından işgal edildi. (M.S. 340). Daha sonra M.S. 250’de barajlarının en büyüğü olan Mearib’ de çatlaklar oluştu. Sonra boşalan barajın oluşturduğu müthiş sel büyük bir felakete yol açtı.

Bu sel o zamana kadar görülmemiş harika sulama kanallarını ve verimli tarım arazilerini tarumar etti. ‘Arîm Seli’ adı verilen bu felaket Sebelilerin tüm zenginliklerini silip süpürdü. Kur’an da da adı geçen ‘Arîm’ kelimesinin anlamı baraj veya settir. Arîm seli olarak geçen ‘Seyl-ül Arîm’ ifadesi de muhtemelen barajın yıkılmasıyla oluşan büyük seli belirtmektedir.

SEBE’Yİ ANLATAN AYETLER

Kur’an-ı Kerim’de olay şu şekilde ifade edilmektedir:

“Andolsun Sebe halkının oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. Evleri sağdan ve soldan iki bahçeliydi. Onlara demiştik ki; Rabbinizin rızkından yiyin için O’na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabbiniz var. Ancak onlar yüz çevirdiler. Böylece biz de onlara Arîm selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de Sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük. Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık.