NECATİ BEY

Ülkemizdeki azınlık okulları ve yabancı okullarla ilgili yazılarımla ilişkilendirmek ve Cumhuriyetin kurucu kadrolarının Türk kültürüne duyarlılıklarını göstermek amacıyla Mustafa Necati Bey adıyla söze girelim.

Bugün Bursa Üniversitesine bağlı Necati Bey Eğitim Fakültesi, adını Cumhuriyetimizin dördüncü millî eğitim bakanından almıştır. 1928 yılında apandisit patlaması sonunda aniden hayatını kaybeden Necati Bey’in anısına adı, aynı yıl ilkokullara öğretmen yetiştiren Bursa’daki bir kuruma “Necati Bey Öğretmen Okulu” olarak verildi. O günden beri eğitim kurumunun statüsü ve bağlı olduğu kurumlar değiştirilse de kurumdaki Necati Bey adı hiç değiştirilmedi.

***

Necati Bey’in adının bir öğretmen yetiştiren eğitim kurumuna verilerek günümüze kadar adının korunmasının ardında ise vefa ve günümüz yöneticilerine ulaşan bir mesaj vardır:

Yıl 1927’dir. Bursa Amerikan Kız Kolejinde üç kız öğrencinin Hristiyanlaştırıldığı haberi kamuoyunun gündemindedir. Haberi güdeme taşıyan gazeteci Avni Bey, bilgiyi okulun bazı öğrenci ve ailelerinden almıştır. Millî Eğitim Bakanı Necati Bey haberi alır almaz müfettiş görevlendirerek konunun araştırılmasını istemiştir. Yapılan araştırma sonunda haberin doğruluğu anlaşılmış ve okulun kapatılması için gereken işlemler başlatılmıştır. Bununla da yetinilmemiş öğrencilere tanassur (Hristiyanlık propagandası) uygulayan okul ve öğretmenleri hakkında yargılama yoluna gidilmiştir. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, olayı öğrenir öğrenmez Necati Bey’e okulun derhal kapatılması emrini vermiştir. Bu karar verilirken Amerika ile ilişkilerin krize dönüşebileceği ihtimaline kesinlikle rağbet edilmemiştir. Okul kapatılmış, tanassur uygulayan öğretmenlere ve okul müdürüne –sembolik de olsa- hapis ve para cezası kesinleşmiştir. Daha sonra okulun binası Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine Türk Maarif Derneği tarafından satın alınarak Cumhurbaşkanlığı himayesinde 19 Eylül 1931 tarihinde Bursa Kız Lisesi olarak öğrenime açılmıştır.

***

Süreci özet olarak anlatmaya çalıştım. Üzerinde asıl durulması gereken husus ise bu okulların birer papaz kucağı, fitne ocağı olmalarından asla vazgeçilmediğinin; Cumhuriyetimizin ilk yıllarında bu okullara gösterilen hassasiyet ve dikkatli izlemenin günümüzde maalesef aşınmış olduğunun öncelikle yetkililerin ve genelde Türk kamuoyunun gündemine getirmektir.

Amacımız, bu okulların kapatılması değil, Türk hukukuna ve karşılıklılık esaslarına uymalarının sağlanmasıdır. Bugün en çok Suudi Arabistan’da olmak üzere 15 ülkede Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açılan 67 Türkokulu mevcut. Birçok Avrupa ülkesi, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarına bizim onların çocuklarına tanıdığımız hakları tanımıyor. Almanya’da Türk okullarının açılmasıyla ilgili girişimler sürüncemede bırakılıyor. Söylemeye çalıştığımız, ülkemizdeki yabancı ülkelerin okullarına bizim tanıdığımız hakların, örneğin mezunlarına üniversite sınavlarında tanıdığımız ayrıcalıkların mütekabiliyet esaslarına göre düzenlenmesi; Türk vatandaşlarının çocuklarını bu okullara almalarının yasak olmasına rağmen Türk hukukunu tanımamalarına artık bir son verilmesi, bu okullarda verilen eğitimin Türk düşmanı mezun etmesinin önüne geçilmesi gereğidir.

***

Bir önceki yazımda gündeme getirdiğim bu okullardaki Türkçe ve Türk kültür dersleri öğretmenlerinin atanmasıyla ilgili yönetmelik değişikliğinin –dalalet değilse- ne büyük bir gaflet olduğu sanırım daha bir açıklık kazanıyor.

Necati Bey’in basiretiyle gösterilen hassasiyetin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te nasıl kararlılığa uzandığını anlayarak Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde –en hafifinden- gafletle yapılan değişikliğin Millî Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin’le onarılması, tekrar ediyorum, iç cephe vurgu aklının amanı ve hem de tam zamanıdır.

SON SÖZ

Bu necip millet kendisine hizmet edeni unutmuyor. Necati Bey’in isminin yaşatılması ile gösterilen vefa da, liyakat sahibi olmayanları eliyor, olanları önceliyor.