NE İSA’YA NE MUSA’YA YARANAMAMA MESELESİ

Bu memlekette yazarsın suç, yazmasın “Ne oldu, niye yazmadın” derler. Yetmedi bir sürü laf üretirler. Yani ne İsa’ya yaranabilirsin ne de Musa’ya. Onun içindir ki yapılacak en iyi şey suya sabuna dokunmamak. Yoksa ya birinin nasırına basacaksın cıyaklayacak ya da yalakalık yapıp ekmeğine yağ süreceksin. O da bende yok! İkincisini yapmamak adına edebiyat yapmak aslında bu devirde en iyisi. Hoş ondan bile mana çıkaranlar oluyor amma yine de yazmaya devam edelim bakalım.

Öfke, hesapsız, düşünmeden, aniden gösterilen insani bir tepki. Şu yaşadığımız 2-3 günün sonrasında, kimseye ‘öfkelenmeyin, sakin olun, sinirlenmeyin’ deme hakkımız yok. Bıçağın kemiğe dayanması söz konusu çünkü. Sabır taşının çatlaması ya da. Çok zordur böyle anlarda klavye başına oturup itidal tavsiye etmek, sağduyu öğütlemek. ‘Aman yaptığınız eylem, yaptığınız hareket, birilerini sevindirmesin!’ diyebilmek.

Yine de deneyeceğim. Hep birlikte denemeliyim. Çünkü aklı rafa kaldırmak, öfkeyle sağa sola saldırmak çözüm değil. Öyle olmadığını çok iyi biliyorum. Evet günümüzde öyle olaylar yaşanıyor ki sormayın gitsin. Yaşanan sosyal, ekonomik ve ailesel sıkıntılar içerisinde adeta birbirimize saygı ve tahammülü yitirdik.

Televizyon ve gazete haberlerinde inanılmaz olaylar manşete taşınırken, hepimiz adeta bir film gibi izliyor, ders almıyoruz. Birbirimize çok ama çok acımasız davranıyoruz. Gürültü yaptı diye dövülen hatta öldürülenler, sıra yüzünden yaşanan tartışma ve kavgalar, trafikte yaşanan olağan (!) kaoslar, aile içi yaşanan taciz ve şiddetler... Say say bitmez.

Bunlar yetmezmiş gibi son iki gündür körüklenen ve provoke edilen Suriyeliler meselesi. Adam kalkmış sözde taciz edilen çocuk için tepki gösteriyor amma yakıp yıkmak istediği evdeki bebek ve çocukları görmezden geliyor. Terörün asıl amacı da bu zaten. Hainler herkesi birbirine düşürmek istiyor. Son 2 gün içerisinde çok büyük yanlışlar gözlemledik. Hem içte hem de sınırımızda.


Doğru olan, 100 bin kişi bir araya gelerek tek bir yumruk olmak ve yakıp yıkmadan tepki verebilmek. Ama olmuyor. Çünkü günümüzde bütün insanlar stres yüklü, oyuna gelmeye müsait. Toplumumuz öyle bir hale geldi ki vallahi yolda yürürken bir insana yanlışlıkla çarpmaya bile korkmaya başladık. Kimin ne olduğu, hangi ruh hali içinde bulunduğu bilinmemekte, insanlar dillerini, kullanmak yerine güçlerini sergilemektedir. Artık kimin nasıl tepki vereceği belli olmamakta.

Yaya ve araç trafiğinde de aynı karmaşayı görmek mümkün olmakta. Sürücüler sarı ışık yanar yanmaz kornaları ile adeta yeri göğü çınlatıyor. Yayalar da nerede ise renk körü. Hele hele ters yönden gelen elektrikli skuterler!

Maalesef saygıyı kaybettiğimiz gibi tahammülü de kaybettik artık. Herkes kafasına göre takılmak istiyor, kanun ve kurallar hiçe sayılmak isteniyor. Sorsan, “ÖZGÜRLÜK” diyorlar yaptıklarına!

Bunlarla birlikte hoşgörü, anlayış ve sabır gibi insanlara özgü değerlerimizi de kaybetmeye başladık. İnanın bir insanın bir diğer insana üstünlüğü yoktur, insanların birbiri üzerinde hakları vardır.

Haklarımızı medeni platformlarda savunalım. Öyle yakarak, yıkarak, belli odakların oyununa gelmeden yapalım bunu. Yok yere öfkelenerek ocakları ve ocağımızı söndürmeyelim. Artık toplum olarak bu tür konularda kendimize bir çeki düzen verelim. Yaşanan olumsuzluk ve hatalardan ders alalım. Birilerinin ekmeğine yağ sürmeyelim.

Size dün İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın 2 günün bilançosu ile ilgili yaptığı açıklamadan bir iki cümle aktarayım. Benim ne demek istediğimi net olarak anlayacaksınız.


“Kayseri ve diğer illerde Suriyelileri karşı yasa dışı yollara başvurularak gerçekleştirilen provokatif eylemler sonrası 474 kişi gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan şahısların 285’inin çeşitli suçlardan (göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma v.b.) adli kaydı olduğu tespit edilmiştir.”

Yapılan ve yapılmak istenen bu açıklama ile ortada. Aman dikkat diyelim ve kendimize gelelim. Bakalım bu yazı ile İsa'ya mı yarabileceğim yoksa Musa’ya mı. Bekleyip göreceğim.