NAPOLYON

Artan nüfus, gün geçtikçe çoğalan binalar, araç sayısı, düzenli-düzensiz göç derken üstüne üstlük bir de yaz aylarının gelmesiyle Antalya’da o malum cendereyi yaşamaya başladık yine.

***

Bir tarafta yaz aylarının aşırı sıcağı, diğer yanda ise tatilcilerin oluşturduğu kalabalık sebebiyle oluşan trafik “Hiç şüphesiz dünyanın en güzel şehri” olarak Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından onurlandırılan bu şehirde yaşamayı işkence haline getiriyor.

***

Araç sayısının haddinden fazla olması ve genellikle insanların tüm ihtiyaçlarını giderebilecekleri kamu ve özel kurumların şehir merkezinde olması Antalya merkezini içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmeye başladı.

***

Artan akaryakıt fiyatları yüzünden araçları bırakmasak ta belki de bu gidişle trafik yüzünden araçları artık bir kenara bırakacağız gibi gözüküyor.

***

İşte bu kadar araç sirkülâsyonunun olduğu yerde en büyük sorunlardan bir tanesi de o araçları park edebileceğimiz otopark eksikliği.

***

Eskiden bu yana cadde ve sokak kenarları ile esnaflar için dükkan önleri en kolay park edilebilecek otopark olarak gözükse de şimdilerde oralarda da yoğunluk yaşanmaya başlanınca yeni çözümler de bulmaya başladık bile.

***

Yeni otoparklar ise kaldırımlar oldu. Önceki gün gazetemizde de haberi vardı kaldırımlar otopark oldu diye. Mahalle muhtarı da isyan ediyordu “Dört lastiği birden kaldırıma koymuşlar” diye…

***

Sadece isyan eden o mahalle muhtarı değil ki. Engelliler, yaşlılar ve kaldırımları kullanan insanlar. Hepimiz isyan ediyoruz. Çünkü kaldırımlarımız işgal edildi ve hala da edilmeye devam ediyor.

***

Bir bakıyorsunuz birisi araç park etmiş, bir bakıyorsunuz birisi masa atmış, bir başkası bayrak-duba koymuş, bir başkası yeni dönemin modası martıları park etmiş vesaire vesaire…

***

Üç kuruş işgaliye bedeli ödeyerek koskoca kaldırımları domates serasına çevirenleri yazmaya gerek görmüyorum bile.

***

Bu arada sadece kaldırımları değil dükkanlarının önündeki yolları bile çiçekliklerle çevirerek işgal edenleri de yazarsak işgalin boyutunu hep birlikte anlayabiliriz.

***

Peki biz bunları özellikle incelemek amacıyla değil çarşı pazarda işimiz varken gezip görebiliyoruz da etkili yetkililer neden göremiyor acaba?

***

Yoksa görmüyorlar mı?

Ah ulen Napolyon ahhhh…

Gözün kör olsun senin!