MUTLULUĞU ARAYANLAR

Özcan Deniz ve Özgü Namal’ın başrollerini paylaştığı 'Kızıl Goncalar' dizisi cemaat ve tarikat sahneleriyle eleştirilerin hedefi oldu. İslam dini ile Müslümanları hedef aldığı iddiasıyla protesto edilip şikayet edilen bu dizi tartışılmaya devam ediyor.

***

2007 yılında Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığında Su Otelde düzenlenen After Parti’de kendisiyle görüştüğüm Özgü Namal uzun süredir ekranlardan uzaktı. Özcan Deniz’i de uzun süredir ekranlarda görmüyorduk. Bu dizide ben cemaatlerin tepkisine değinmeyeceğim. Doğum sırasında “öldü” denilip Dr. Levent ile Dr. Beste tarafından kendi çocuklarıymış gibi büyütülen 14 yaşındaki Mira Alkanlı karakterine dikkat çekeceğim.

***

Dizide Mira’yı, Esma Yılmaz canlandırıyor. Dizinin ikinci bölümünde annesi sandığı Beste’nin evi terk edip Almanya’ya gitmesine üzülen Mira, yaşadığı acıları unutabilmek için erkek arkadaşından bir madde talep edince; Antalya’da uyuşturucu ile anılan Zeytinköy semtinde madde bağımlıları ile yaptığım röportajlar gözümün önüne geldi.

***

Zeytinköy’de karşılaştığım bağımlılara uyuşturucuya nasıl başladıklarını sorunca hepsinin ortak olduğu nokta arkadaş ortamıydı. En yakın arkadaşlarının kurbanı olmuştu birçoğu. Aklıma onların anlattıkları geldi. Bunlardan biri Antalya’nın önde gelen kasaplarından birinde çalışıyordu. Bu gence nasıl başladığını sorunca hikayesini özetle şöyle anlatmıştı.

“Babam vefat edince üzüntümden günlerce uyuyamadım. Bir arkadaşım ‘seni rahatlatacak bir şey vereceğim’ dedi.  ‘Nedir’ dedim peynir olduğunu söyledi. ‘Dumanını çekeceksin’ dedi. Söylediğini yapınca deliksiz uyudum. Çektiğim acıları unutunca ertesi gün bir daha istedim. İyi geldiğini düşünüp tekrar istedim. Birkaç gün böyle devam etti. Acılarımı unutmuştum. Memleketimdeki bir akrabamın cenazesine gitmiştim. O maddeyi temin edemediğim için burnum akmaya, üşümeye, terlemeye, kemiklerim ağrımaya başlamıştı. Bana o maddeyi,  veren arkadaşımı telefonla aradım. Yaşadığım sıkıntıları anlattım. Benim krize girdiğimi söyledi. Neyin krizine girdiğimi sorduğumda eroin krizi olduğunu öğrendim. Meğer bana peynir diye verdiği madde eroinmiş. Kafayı dağıtmam için ilaç bahanesiyle verilen bu maddenin bilmeden bağımlısı oldum. Vücut bu uyuşturucuya alıştığı için kullanmadığım zaman krize giriyormuşum. Aldığım zaman ağrılar, terlemeler akıntılar yani kriz geçiyordu. Krizi bu şekilde atlatmaya başladım. Artık acıları unutmak için değil, krize girmemek için kullanmaya başladım. Neyim var neyim yok, bütün param buna gidiyor. Bunun yüzünden işimi de kaybettim”

***

İflas eden eski bir turizmci ise ödeme güçlüğüne girince içine saplandığı borç çıkmazını unutabilmek için kullanmaya başladığı uyuşturucunun esiri olduğunu söylemişti. Bir daha o kasabı da turizmciyi de görmedim. Madde bağımlılarının aralarında küçük yaşta kızlar, hatta abla kardeşler de vardı.

***

Berberinden, demircisine, oto lastik tamircisinden şoförüne kadar her meslekten, her yaştan çok sayıda kişiyle karşılaşmıştım Zeytinköy sokaklarında. Aralarında gittiği camide bile uyuşturucuya başladığını söyleyenler bile çıkmıştı. Ancak ağırlık sevgisiz büyüyen çocuklardan oluşuyordu. 

***

Demem o ki, gençleri uyuşturucudan uzak tutmak istiyorsak, onları üzmemeliyiz. Arayışlara sürüklememeliyiz. ‘Elin çocuğu şöyle, sen neden böylesin’ diyerek çocuklarımızı aşağılayıp özgüvenlerini zedelememeliyiz. Gelecekle ilgili kaygılardan onları uzak tutup, onlardan sevgimizi esirgememeliyiz. Birlikte vakit geçirip onlara her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirebilmeliyiz. 

***

Bundan birkaç yıl önce Konyaaltı Sahilinde bir genç kız erkek arkadaşına cep telefonuyla fotoğraf çektiriyordu. Poz verirken gülücükler saçan genç kız erkek arkadaşına “Çok mutluymuş gibi çek” diyordu. Gençlerin mutluymuş gibi davranmaya değil mutlu olmaya ihtiyacı var. Mira’ya gelince; erkek arkadaşından aldığı o maddenin onu nereye sürüklediğini, hep birlikte göreceğiz.