MÜLAKAT

Türkiye’de her geçen yıl üniversite mezunu sayısı artıyor. Mezunların büyük bir bölümü bir kamu kuruluşunda çalışabilmeyi hayal ediyorlar.

Bu nedenle gecelerini gündüzlerine katıp; Kamu Personeli Seçme Sınavına hazırlananlar oluyor.  Bazıları girdikleri her sınavdan derece yaparak çıkıyor.

Ama yetmiyor… Bu işin bir de mülakatı var. Mülakatı aşamayan eleniyor. Tekrar tekrar deniyorlar. Yaş ilerliyor. Sonra da bir bakmışsınız yaşınız 45’i bulmuş.  

Bu seferde yaştan dolayı kaybediyorsunuz. Umut içindeki yolculuğunuz hayal kırıklığı ile son buluyor. Yaş kemale erince başka alanlarda çalışmak durumunda kalıyorsunuz.

Bu ülkede maalesef çoğunluk bildiği işini; yani eğitimini aldığı mesleğini yapamıyor. Diploma yetmiyor. Maalesef nitelikli daha doğrusu eğitimli iş gücümüzün ömrü sınavlara hazırlanmakla geçiyor.

Ülkenin eğitimli iş gücünü üretimde, ülke kalkınmasında değerlendiremiyoruz. Geçtiğimiz aylarda sosyal medyada hakim ve savcı alımlarıyla ilgili mülakatlarda elenenler gündeme gelmişti.

Şimdi de sözleşmeli öğretmen alımlarında mülakatta elenenler gündeme geldi.  Açıkta kalanlar mülakatı eleştiriyor. Mülakatın torpil anlamına geldiğini ileri sürüyorlar. 

Nitekim olay ana muhalefet partisi ile iktidarı da karşı karşıya getirdi. Oysaki bu tür tartışmaları, kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmak için mülakatlar kamera görüntülü yapılabilir. 

Mülakat sınavında Kime hangi sorunun sorulduğu, bu sorulara kimin nasıl cevap verdiği açıkça görülebilir. 

Bunu niye söylüyorum. Yıllar önce bankacılık sınavına giren birisi anlatmıştı. “Mülakatta bu yılın dünya karate şampiyonu kimdir” diye sorulduğunu söylemişti.  Genel kültür sorusuymuş…

Soru mu? soru. Bildin mi? Yok.  Böyle elendiğini iddia etmişti. Anlattıkları doğru muydu;  yoksa kaybettiği için mi böyle söyledi bilmiyorum.

Öte yandan bu verdiğim örnek bugünün eseri de değil. Bu olay 1990’lı yıllarda anlatılmıştı. Yani  mülakat bu iktidarın icat ettiği bir eleme sistemi de değil…