MİSALLER DÜNYASI

İki adamdan biri diğerine diyor ki: ‘Eşine 1000 sakız alabilirsin ama fakat fitne çıkaracak bir tane bile sır vermezsin.’ Belki versem nasıl olur diyen olabilir. Unutmayalım ki tırın taşıdığını taksi taşıyamaz.

***

Sepetten düşen yumurtanın kırıldığı ve ortalığı kirlettiği gibi ağızdan çıkan söz, sır etrafa yayılıp bir fitne ve huzursuzluk çıkarabilir. Ve telafisi çok zor olacak işler açabilir başımıza.

***

Bir insan girdiği ortamda içeride kim var, ne konuşuyor diye ortamı süzmeden direk söze giriyor ve kimseye söz hakkı vermiyorsa o insanı hayatınızdan uzaklaştırın. Bu herkes için geçerli bir görgü kuralıdır.

***

Yine devamlı konuşan adamın birisine asker arkadaşı demiş ki: ‘Ya arkadaş insanları geçtik, hayvanlardan bari susmasını öğren. Senin ağzın su kaçıran bozuk musluk gibi olmuş.’

***

Gelin hanım kocası ile ilk tartışmasını yapmıştır. Bu evde hep benim sözüm geçecek dediği için kocası ile anlaşma ihtimali de kalmamıştır. Bu durumu da annesine şikayet eder.

***

Annenin ise ömrü hayat tecrübesi ile geçtiği için kızına hak verip dedikodu yapmak yerine onu önce sakinleştirir. Sonra da ona ömrü boyunca kulağına küpe olacak cümlesini söyler: ‘Kızım tartışmaktan vazgeç. Çünkü bazı erkekler kaplan gibidir, gem vurulmaz.’

***

Evlenmek isteyen bir genç bir kıza talip olur. Kızın anne ve babası fakir gence kız vermek istememişler. Sebep olarak da ‘çocuk çok esmer’ demişler. Genç de demiş ki: ’Bilal-i Habeşi Hazretleri de esmerdi’. Bu söz üzerine kızı vermişler.

***

1970’li yıllarda bir genç evlenmek istediğini anne ve babasına açık şekilde söyleyememiş. Almış eline kalemi şöyle bir not düşmüş: ‘Sevgili anne ve babacım, bana koklanmamış gonca bir gül lazım’.

***

Çivinin başı çekiçten fakir insanın başı hanım tokmağından kurtulamaz. Bir insanın hırsızlık yaparak ve kumar oynayarak zengin olacağınız zannetmesi tavuğun cılk yumurta üzerinde çöküp civciv beklemesine benzer.

 

 

 

HATIRA

Ağlasun’dan Antalya’ya gelirken Kibrit köyü vardır. Ağlasun’lu bir vatandaşa ‘buraya niçin Kibrit Köyü demişler’ dedim. Adam şöyle açıklama yaptı: “Bir çoban dağda sigarasını yakmak için çakmakla kavı yakmak ister. Fakat bir türlü kav yanmaz.

***

Sonra evine giderken çeşmenin başında oturmuş bir daha denemiş. Bir de bakmış ki kav yanmış. Yanınca adam çok keyiflenmiş ve ‘kibritmişsin be’ demiş.” O günden sonra o çeşmeye Kibritli Çeşme denmiş. Orası bir yerleşim yerine dönüşünce de köyün adı Kibrit Köyü olmuş.