MİLLET DELİ GİBİ ALIŞVERİŞ YAPIYOR

Yılın 5’inci ayına 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarıyla girdik. Kimi 1 Mayıs’ta Taksim’e gitmeye çalıştı. Kimi de Ağrı Dağı’nın zirvesine çıktı. İşçiler ve emekçiler seslerini duyurabilmek için meydanlara çıktı. Emeklerinin karşılığını alıp insanca yaşayabilmek elbette herkesin en doğal hakkı. O günü öyle geçirdik.

* * *

Geçtiğimiz günlerde kızımla ekonomi üzerine sohbet ediyoruz. Kendisi üniversite öğrencisi. Haliyle beş kuruş geliri de yok. Kendisine harçlığını ben veriyorum. Zaman zaman annesi de destek oluyor.  Kızım sohbet esnasında dedi ki; “Kişi başı milli gelir 13 bin Dolar’mış. Ben de bu ülkenin bir vatandaşıyım. Çıkar paraları”. Ben de kendisine “Ne parası” dedim. Milli gelirden kendisine düşen 13 bin Dolar’ı istiyormuş. “Paramı ver” diye tutturdu. 

* * *

Bugün bir ABD Dolar’ı 32 lira 50 kuruş civarında. 13 bin Dolar’ı bir hesapladım. 422 bin 500 TL ediyor. Bunu 12 aya böldüğümüzde 35 bin 208 lira ediyor. Ama çalışanların çoğunun eline bu kadar para geçmiyor. Malum asgari ücret 17 bin TL. En düşük emekli maaşı ise 10 bin TL. Milyonlarca kişi bu parayla sadece kendini değil; bütün ailesini de geçindirmeye çalışıyor. Tek maaşla bütün ailesine bakmaya çalışan yığınla insan var. Yetiremediği için akşam işten çıktıktan sonra geçinebilmek için ek işe gidenleri duyuyoruz. 

* * *

Ben de bunun üzerine kızıma, “O kadar parayı ben de almıyorum. Ben kendim almadığım parayı sana nasıl vereyim” dedim.  Kızım da, “Sen almıyorsan, ben almıyorsam, o almıyorsa bu almıyorsa kim alıyor?  Bize düşen para nerede? Bu paralar kimin cebinde?” diye sordu. Çocuk haklı mı haklı.

* * *

“Problem gelir dağılımından dolayı” diyemedim. Kişi başı milli gelir 13 bin Dolar ise 4 kişilik bir ailenin evine milli gelire göre yılda 52 bin Dolar para girmesi gerekiyor. Ama geniş halk kitlelerinin eline böyle bir para geçmediği için geçim sıkıntısı çekiliyor. Haliyle 13 bin Dolar’lık milli gelir yerine aylık 10 bin TL ile geçinmeye çalışan emekliler, 17 bin TL asgari ücretle çocuklarına bakmaya çalışan milyonlarca emekçi dedektif gibi etiketleri takip etmeye başladı.

* * *

Alışveriş yapmadan önce herkes internetten daha ucuzunu arar hale geldi. Bunun da etkisiyle internet üzerinden ticarette patlama meydana geldi.  Bu da kargo şirketlerinin iş yoğunluğunu artırdı. Öte yandan internet kullanmayan yaşlılar bile market market dolaşıp ihtiyacını en uygun fiyattan karşılamaya çalışıyor. Mağazaların önünde kuyruğa giriyor. 1 Mayıs’ta bunları dillendirdi emekçiler. Ama biz meydanlardaki o yakarışlara değil; AVM’lere bakıyoruz.

* * *

“Bak AVM’ler ne kadar dolu. Madem kriz var bu arabaları kim almış. Milyonluk otomobiller yok satıyor. Kriz olsa bu kafeler ağzına kadar dolu olur mu? Millette para bol. Kriz filan yok. Millet deli gibi alışveriş yapıyor. Kuryeler vızır vızır siparişleri yetiştirmeye çalışıyor. 5 yıldızlı oteller Türk vatandaşlarıyla dolu” demiyor muyuz?

***

Hatta Türk vatandaşını Avrupalı turistten daha paralı görüp otellerde milliyet tarifesi uygulayanlar olmuyor mu?  Türk malı ürünlerin ihraç edildikleri ülkelerde Türkiye’den daha ucuza satıldığı olmuyor mu? Böyleleri bu millette sınırsız kaynak olduğunu zannediyor. Elbette çark bir şekilde dönüyor. Ama nereye kadar?