MEVZU İYİ OLMAKSA
Acaba iyi insan olmaya çalışırken kendimizin hakkına mı giriyoruz? diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.
Hem yetişirken, hem yetiştirirken ‘vatana millete hayırlı iyi bir evlat olsun’ diye dua ediyoruz. Doğrusu da budur zaten burada bir terslik yok .
Ama bazen kendimize haksızlık yapıyor muyuz diye düşünmemiz de gerektiğini düşünüyorum.
İnsanoğlu hep kendine kördür bunu hep söylerim.
İyi insanlar başkasının kul hakkına girmemek için genelde kendi kul hakkına girer.
Bizim de seçimlerimizle, davranışlarımızla, söylemlerimizle kendimizin bir hakkı var üstümüzde.
Bunu unuturuz çoğu zaman.
Kul hakkı en basit tabiri ile ötekinin hakkını gözetmektir. Bunun için illa hırsızlık vs. gibi örneklendirebileceğimiz büyük şeylerin olmasına gerek yok.
Sırada bekleyen bir kişinin önüne geçmek, trafikte sinyal vermeden önüne kırmak, kendi kişisel dürtülerimiz yüzünden hız yapıp diğer insanların hayatını tehlikeye sokmak gibi tutumlarda kul hakkına girmektir.
Büyükşehirlerde hepimiz bu tür davranışları yapıyoruz.
Çünkü büyükşehirlerde var olma mücadelesi veriyoruz.
Hızlıyız; hep bir yere yetişmeliyiz ve zamanla yarışıyoruz.
Kaygılıyız; hep acaba yetişemez miyiz hissi var.
Aceleciyiz; hep bir sonra ki planlarımız var.
Bunu bir yere kadar anlayabiliriz ama zarafeti ve zarifliği de insanı davranışlarımıza dahil etmeliyiz ki toplumsal huzuru yakalayabilelim.
İyi insan olmaktan bahsediyoruz ya işte iyi insan olayım derken aşırı fedakâr davranıyorsan kendi kul hakkına giriyorsun demektir.
Emeğini paranı ve zamanını kendi çıkarlarını gözetmeden cömertlik namına paylaşıyor ve bunun senden bir şeyleri eksiltmesine göz yumuyorsan işte tam burada kendi kul hakkını sorgulaman gerekir.
Üç değerli kaynağımız vardır.
Zamanımız, paramız ve emeğimiz.
Ve bunları nasıl kullandığımız çok çok önemlidir.
Önceliğin her zaman ‘ben’ olmalıdır . Benim önce kendimi beslemem her şeyi önce kendimde halletmem ondan sonra dışarıya açılmam gerekir.
Bu anlattıklarımı sakın bencillikle karıştırmayın.
Bencillik elinde fazlası varken ihtiyacı olanı görmezden gelmektir.
Ama senin ihtiyacın kadarı elindeyse önce kendini düşünmelisin.
Düşünmelisin ki var olma mücadelende ayakta kalabilme gücüne sahip ol.
Eski bir atasözü vardır.
Bu durumu oldukça net açıklıyor, ‘Eve lâzım olan mescide haramdır.’
Bu atasözü bu durumlar için halk arasında yaygın kullanılır.
Aslında atalarımız her şeyi ön görmüş ve her durum için bizlere taşı gediğine koyacak bir söz bırakmışlardır.
Özveri deyince aklımıza ilk gelen şey annelerdir..
Anne yemez yedirir, giymez giydirir.
İşte yanlış burada başlıyor zaten.
Neden yanlış hemen size küçük bir iki cümle ile anlatayım.
Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim diyen bir annenin çocuğuna yüklediği sorumluluk ve vicdani yükü düşünebiliyor musunuz?
Ve aralarında oluşan borçlanmanın telafisi mümkün mü?
Bu psikolojide bir çocuğun o anneye karşı bitmeyen bir ezilmişlik duygusu içinde olması kadar zor bir durum var mı?
Bana göre yok.
Uçağa bindiğinizde size yapılan uyarıya dikkat edin.
Her hangi bir olumsuzluk karşısında kullanacak olduğunuz maskenin önce kendinize sonra çocuğunuza takın diye anons edilir.
Çünkü o durumda önce annenin kendini korumaya alması gerekir ki çocuğuna faydası olabilsin orada hayat kurtaracak güce sahip olan kişi annedir çünkü.
Gerçek hayatta bu böyledir önce kendi çıkarlarını koruyup haklarını gözeteceksin ki fazlasını kazanıp başkalarına da faydan olsun.
Demem o ki;
Her insan kendi mutluluğundan sorumludur ve bu mutluluğa kendisi ulaşmak zorundadır.
İnsan kendi mutluluğu için başkalarının kendi hayatlarından feragat etmesini isteyemez.
Ve de başkalarının mutluluğu için kendini feda etmemelidir.
Mutlu haftalar, keyifli okumalar dostlar.
GÜNÜN SÖZÜ
Dünyada düzeltebileceğimiz, daha iyi yapmayı başarabileceğimiz; ilk ve en mühim kimse, kendimizdir.