MESELE YARADANDAN ÖTÜRÜ SEVEBİLMEKTE
Bugün spor hakkında
değişik bir konuyu ele alacağım. Belki bana kızanlar hatta hain olarak bile
itham edenler olacaktır. Olsun varsın. Ben kalben müsterih olduğum için her türlü
eleştiriye saygı duyarım eğer içinde hakaret yoksa.
Öncelikle şunu hemen peşin peşin söyleyeyim. Ben İsrail’in Filistin halkına yaptıklarını savaştan önce yani bu katliam başladığından beri lanetleyen biriyim. Oradaki mazlumların acısını içimde hissediyorum. Her gün haber bültenlerini de bu duygularla hazırlıyorum.
Her şeyden önce İslam
öldürmeyi değil, yaşatmayı emreder. Bunu bir kenara yazalım. Sonra da aklımıza
Yunus Emre’nin şu sözleri gelsin: “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü”
Hele hele
günümüzde bu söz çok geçerli. Bunu böyle bildikçe de her kapıyı açan çilingir
misali her gönül kapısını aralarız ya da ben öyle zannediyorum.
Yaratılmışlar âleminin
bir tek yaratıcısı vardır, O da Allah’tır. Allah’ın bir eseri olarak varlığına
saygı ve hürmet duyulmayacak bir canlı yoktur. Biz inanış gereği, insanları
dinlerine, ırklarına ve dillerine göre ayırt etmeyiz.
Allah hep güzel
şeyler yaratır. Yaratılışta ‘çirkin veya kötü’ diye bir terim yoktur. Allah’ın
yaratmış olduğu ne varsa ihtiram göstermek, saygı duymak durumundayız.
Kim olursa olsun; şiddeti seçmeyen, insan hayatına kastetmeyen, insanları Yaradan’dan ötürü seven, işinde gücünde olan insanları her ne olursa olsun aynı kefeye koymayan bir düşünceye sahip olmamız gerektiğine inanıyorum. Mesele buraya kadar anlaşıldı sanırım. Zaten asıl mesele bundan sonra yazacaklarımda.
‘Aksa Tufanı’
adıyla 7 Ekim'de İsrail’de başlayan ve Gazze’yi kasıp kavuran katliam resmen
soykırıma dönüşürken bu terörizme sessiz kalmayan ünlü futbolculara ülkelerinden
ve kulüplerinden sert tepkiler geldi.
Hatta öyle ki Filistin'e
destek veren futbolcular sert yaptırımlarla karşılaştı. Örneğin, yaşananlara
tepki gösteren Karim Benzema “terörist” ilan edildi. Filistin’e destek mesajı
sonrasında Almanya Bundesliga ekiplerinden Mainz 05, Hollanda vatandaşı El
Ghazi’yi kadro dışı bıraktı. Fas kökenli Hollandalı futbolcu Noussair Mazraoui'nin
sınır dışı edilmesi istendi. Fransa 1’inci Futbol Ligi’nde Nice, Youcef Atal’ı
Filistin'e destek mesajı paylaşması sebebi ile kadro dışı bıraktı.
Almanya'nın Bayern
Münih Kulübü ise Filistin paylaşımıyla tepkilerin hedefi olan Fas kökenli
Hollandalı futbolcusu Mazraoui'ye sahip çıkarak oyuncunun takımda kalacağını
açıkladı.
Avrupa’da bunlar
olurken bizde de tam tersi olaylar olmaya başladı. Antalyalılar, Antalyasporlular
ve Türk spor kamuoyunun malumu olan Antalyaspor’da forma giyen İsrailli iki
futbolcu var.
Biri Sagiv
Jehezkel diğeri ise Ramzi Safuri. Bu iki futbolcudan biri olan Safuri, Yahudi
değil Müslüman. Yalnız her ikisi de İsrail Milli Takımı’nda oynuyor ve hala milli
takımdalar.
Savaş nedeniyle
Jehezkel ve Safuri, Gaziantep’te oynanan maçın kadrosuna alınmadı. Bu iki futbolcunun
diğerleri gibi İsrail lehine paylaşımları veya destekleri falan da yok ha. Sadece
ortaya çıkan hassas durum nedeniyle maça tüm futbolcuların İsrail’i kınayan
pankartla çıkacak olmalarına “Ucundan tutmayız” falan da dememişler. Sadece
ülkeleri ile sıkıntı yaşamamaları için.
Ama gelin görün ki
millet Antalyaspor’un iyi gidişine mi, iki futbolcunun gol atışına mı, laf
olsun diye mi yoksa sırf ırkçılık yapıp şirin görünmek için mi bilinmez; “İlle de
gönderin” naraları atıyor, Antalyaspor kınanıyor.
Bu mantıkla
BAKACAK OLURSAK İstanbul’daki bütün Musevileri ya sınır dışı etmemiz gerekir ya
da toptan hepsini İsrail’in Filistinlilere yaptığı gibi katletmemiz gerekir. Peki,
böyle bir şey yapmamız mümkün müdür? Asla. Çünkü tarih boyunca bizim ne böyle
bir düşüncemiz olmuştur ne de insanları bu yöne sevk eden bir davranışımız.
Yahu peki adama
sormazlar mı, “Başakşehir'deki İsrailli Eden Karzev bu sezon 7 maçta oynarken
aklınız fikriniz neredeydi?” diye. Ben asla onun da gönderilmesi taraftarı
falan değilim. Spor ile bu işler birbirine asla karıştırılmamalı.
Bakın bu konuda
geçen hafta Ankaragücü maçı sonrası Antalyaspor Teknik Direktörü Nuri Şahin’e
kasıtlı sorulan soru ve onun verdiği cevaba.
Şahin diyor ki, “"Benim
oyuncularım sadece oyuncu değil insan. İkisi de sağ olsun Antalyaspor'u ve Antalya'yı
çok seviyor. Sonuçta onların da bir ülkesi var, onların da bir inancı var.
Herkes bu konuda özgür. Hiçbir zaman oyuncularım, 'Ben oynamak istemiyorum'
demedi. Biz ortak karar aldık. Hem İsrail Federasyonu hem Türkiye Futbol
Federasyonu hem de oyuncularımızla konuşarak. Geçmişe çok bakmaya gerek yok.
Bugün neler yaptıkları önemli.”
Şimdi siz
zannediyor musunuz ki Nuri Şahin, Almanya’da top koştururken her Alman
tarafından sevildi (!) Amma hiçbir Alman çıkıp da, “Pis Türk dememiştir” ona. O
da aldığı parayı hak etmek için en iyi performansını formasını giydiği kulüp
için ortaya koymuştur. Tıpkı bugün Antalyaspor’da performans gösteren İsrailli Sagiv
Jehezkel ve Müslüman İsrailli Ramzi Safuri gibi.
Nuri Hoca’nın
anlattıklarının özeti “İslam öldürmeyi değil, yaşatmayı emreder.” Tıpkı Yunus
Emre’nin dediği gibi “Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü.”
Siz gelin, 7 Ekim'den
bu yana devam eden savaşta İKİYÜZLÜ tavrını her kulvarda sürdürmeye devam eden
AVRUPA ve onun destekçisi IRKÇILARA itibar etmeyin.