MEDYEN HALKI NİÇİN HELAK OLDU?

Sapkın fikirlerinden dolayı kısa bir süre sonra Meyden Kavmi tümüyle yerle bir olmuştur. Günümüzde de benzer sapık fikirlerle mazlum halkları sömüren egemen güçler de hiç şüphesiz helak olacaklardır. Medyen’in tümüyle yerle bir edilişi, komşu halkların dilinde darbı mesel olmuştur.

Davud (a.s.) zalimlere karşı Allah’ın yardımını şöyle istiyordu:

 “Senin kullarına karşı sinsice planlar yapan bu hainlere Medyen Halkı’na yaptığını yap”, İşaya Peygamber’de İsrailoğullarına”… Asurlu’dan korkma… O, asasını Mısır’ın üzerine kaldırdığı gibi kaldıracak… Orduların Rabbi, Medyen vurgununda olduğu gibi kırbacı ona karşı kımıldatacaktır…” diyerek teselli vermiştir.

Kuran’da Araf Suresi’nde bu kavimle ilgili olarak şöyle bahsedilmektedir: “Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki:

‘Eğer Şuayb’e uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız. Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb’ı yalanlayanların kendileridir. (Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: ‘Ey kavmim, ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım”

Meyden Kavm’nin önde gelenlerinden küfre sapanlar:

“Şuayb’e uyarsanız kayba uğrayanlardan olursunuz” diyerek halkı şöyle uyarıyorlardı: “Dürüstlük, doğruluk, ahlak ve iyilik gibi hususları temel ilkeler kabul eder ve uygularsak biz o zaman tümüyle mahvoluruz. Biz ticaret ve alışverişimizde doğruluk ve dürüstlüğe uyar ve mesleğimizi bunlara göre sürdürürsek, ticaretimiz kesinlikle büyümez, serpilmez.

Bunun yanında, en önemli kervanların, güzergâhlarının kesiştiği bölgede yer alan şu coğrafi konumumuzdan yararlanamaz bu yörenin uslu vatandaşları olur ve kervanların geçip gitmelerine bir şeyler yapmadan seyirci kalırsak işte o zaman bu stratejik durumun sağlamakta olduğu bütün siyasi ve ticari avantajlarımız bitti demektir. Bu da komşu ülkelere karşı olan hâkimiyetimiz ve etkinliğimizin de bir sonu demektir.” İşte bu mahvolma korkusu sadece Hz. Şuayb Kavmi’ne özgü bir olay değildir.

Sefih toplumlar, hak, doğruluk ve dürüstlük hakkında, her zaman aynı tedirginliği duymuşlardır. Yalan, üçkâğıtçılık ve ahlaksızlığa başvurmaksızın ticaret, siyaset ve diğer dünyevi şilerin yürütülmesinin imkânsız olduğu düşüncesi tarih boyunca bütün iflas etmiş toplumların görüşü olagelmiştir.

Bundan dolayı da Hak Devlet’e karşı her zaman yapılan en büyük itiraz, “eğer bilinen o dalavereli yollar bırakılır ve doğru yola uyulursa ilerleme sağlanamayacağı ve toplumun yıkılacağı konusundadır. Burada anlatılan bütün bu olayların derin manaları vardır.

Her kıssa, Hz. Muhammed’in (s.a.v.)  ve O’nun Kavmi’nin durumuna tam ve yerinde uymaktadır. Her kıssada iki taraf vardır: Peygamber ve kavmi, her bir kıssada geçen Peygamber ve O’nu talimleri, uyarıları v.s. tamamıyla Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davetinde olduğu şekildir. Diğer taraftan, büyüklük, ahlaksızlık ve inatçılıklara dalmış olan halk ve onların kendini beğenmiş şefleri, her zaman, küçümser bir tavırla davete karşı çıkmışlardır.

Hz. Muhammed (s.a.s.) ve davetine karşı Kureyş halkı da aynı tarz bir tavır takındığı için, dolaylı olarak, eğer çağrıya kulak vermezler ve Allah’ın onlara bahşettiği fırsatı değerlendirmezlerse akıbetlerinin de onlar gibi olacağı ikazı yapılmakta. Eğer körü körüne aynı yolda gitmeye ısrar ederlerse, sapkınlıklarında ısrar edenlere geçmişte müstahak olan aynı bela kendilerinin de başına er geç gelecektir.

Önceleri İsrail kavmi gibi Müslüman olan Medyenler, Hz. Şuayb’in peygamberliği zamanında bu inançlarından sapmış, şirke ve ahlaksızlığa duçar olmuşlardır. Hz. Şuayb, şirk ve ahlaksızlıklarının düzeltilmesi için onları uyarmıştır, ancak onlar her halükarda inananlar olduğunu ve bununla da övündüklerini belirtiyorlardı. Bu durum Hud Suresi’nde şöyle ifade edilmektedir:

“Medyen Halkı’na da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin Ondan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın, gerçekten ben sizi çepçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum. Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı, adaleti gözeterek tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk olarak karşılıklı çıkarmayın. Eğer müminseniz Allah’ın bıraktığı helal işlerden olan kazanç, sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim”

KURAN KISSALARI

Dediler ki: ‘Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğinizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın! Dedi ki: ‘Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delili varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız O’na döneceğim.”