Bu hafta bir taksi şoförüyle sohbet ettim. Üniveristeden mezun aslında mühendis olan bir taksi şoförüyle...
Bir mühendis düşünün ki, sabah erken saatlerde taksisini çalıştırıyor. “İş iştir” diyerek, yıllarca verilen emeğin altında sessizce eziliyor. Üniversitede formüllerle, projelerle uğraşmış; çözüm üretmeyi öğrenmiş. Ama şimdi çözmesi gereken en acil denklem: Bugün ne kadar kazanabilirim?
Bir başka sahne: Elinde diplomasıyla mezuniyet fotoğrafı çektiren genç bir kadın. Ailesiyle, çevresiyle gururlu pozlar... Ama birkaç ay sonra, iş başvurularının geri dönüşsüz bekleyişi yerini başka bir yola bırakıyor: Evlenmek. O da bu ülkede birçok kadının yol haritasına giriyor; diplomalı ev hanımı.
Türkiye’de üniversite eğitimi, bir dönemin gözde yatırım alanıydı. Çocuklar okusun, hayatı kurtulsun, iyi bir işe girsin... Ama şimdi o çocuklar büyüdü, okudu, mezun oldu ve hayata karışamadan kenarda beklemeye başladı.
Sorun şu ki sistem artık üretmiyor. Eğitim, istihdama bağlanamıyor. Diplomalar, meslek garantisi olmaktan çıktı. Her yıl yüz binlerce mezun veriliyor ama karşılığında kaç kişiye iş kapısı açılıyor? Hele ki hak ettiği alanda, emeğinin karşılığını alabileceği bir iş...
Kızlar okusun denildi, okudu. Ama iş dünyasının dar alanlarında yer açılmayınca, büyük bir kısmı aile ve toplum baskısıyla evliliğe yöneldi. “Evde oturacağına yaşı geçmeden evlensin” cümlesi hala kulaklarda yankılanıyor. Oysa o diplomalar sadece duvara asılsın diye verilmedi...
Erkekler ise geçim baskısıyla diplomayı bir kenara koyup direksiyon başına geçiyor. Bu bir küçümseme değil; bu tablo, sistemin gençleri nasıl yüzüstü bıraktığının göstergesi.
Bugün üniversite mezunları sadece iş aramıyor. Kendilerine verilmiş sözlerin hesabını soruyor, hayal ettikleri hayatla yaşadıkları arasında sıkışmış hissediyor.
Ve biz dışarıdan bakarken bu sessiz çırpınışları göremiyor, sadece sonuçlara odaklanıyoruz:
Taksici olmuş bir mühendis.
Ev hanımı olmuş bir öğretmen.
Ama esas mesele, bu insanların işsiz kalması değil.
Emeğin, bilginin, umudun sistemsizliğe kurban gitmesi.
Yani mesele iş değil sadece.
Bir ülkenin geleceğini hoyratça savurması.
18.05.2025 - 08:43
11.05.2025 - 08:53
10.05.2025 - 09:15
04.05.2025 - 09:29
03.05.2025 - 09:21
20.04.2025 - 09:00
19.04.2025 - 09:00
13.04.2025 - 09:00
11.04.2025 - 09:00
06.04.2025 - 09:00
05.04.2025 - 09:00
30.03.2025 - 09:00
28.03.2025 - 09:00
22.03.2025 - 09:00
21.03.2025 - 09:00
15.03.2025 - 09:00
14.03.2025 - 09:00
08.03.2025 - 09:00
08.03.2025 - 09:00
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir