MAHALLE BASKISI
Seçimlere şurada 13 gün kaldı. Bu pazar değil bir dahaki
pazar sandığa gidip Anayasal görevimizi ifa edebilmek için oyumuzu
kullanacağız. Kime oy vereceğim belli ama basın meslek ilkelerime olan saygım
nedeniyle açıklamayacağım. Ama ne kadar saklamaya gayret göstersem de bu
yazının sonunda anlayan anlayacak. Ne yapalım artık bu konuda yapacak bir şey
yok. Ancak ben burada seçim öncesi seçmenler üzerinde kurulan mahalle
baskılarından söz edeceğim.
***
Bu baskı her görüşte o kadar güçlü ki seçmenler oy vermek
için kabine girip kendi hür iradeleriyle baş başa kalıncaya kadar siz
söylediklerine pek itibar etmeyin. Zaten kamuoyu araştırma şirketlerinin bu
kadar büyük yanılma yaşamalarının nedeni de bu. Seçmen çevre baskısı nedeniyle
vereceği oyu gizliyor. Seçim günü kabinde önüne seçmen kağıdını aldığında
söylediğinden çok farklı bir isme mühür basabiliyor.
***
Daha önce de yazmıştım. Ben Ankaralı bürokrat bir ailenin
oğlu olarak büyüdüm. Ailem tam anlamıyla laik, Mustafa Kemal Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlı CHP sempatizanıydı. Sempatizanı diyorum çünkü bizim
ailemizden kimse aktif siyasete girmedi. Hep devlet millet için çalıştı. Hemen
hepsi ya devlet memuruydu, ya da büyük şirketlerde üst düzey yönetici. Öyle ki
esnaf bile yoktu bizim ailede. Ailede herkes mükemmel olmak zorundaydı. En
azından bir şeyi çok iyi yapmalıydı. İyi okullarda okutulduk. Ben hariç tüm
kuzenlerim ve tabi ki abim hep devlet memuru oldu. Hepsi de tüm yaşamları
boyunca mükemmel olmak için aşırı gayret gösterdiler. Çocuklarını da kendileri
gibi yetiştirmeye çalıştılar. Kötü bir şey değil mükemmeliyetçilik ama ben
olamadım. Mükemmel sıfatı bana uymadı.
***
Önce çok kötü bir öğrenci oldum. Sonra sokağı tanıdım. O
zaman Ülkücü oldum. Ülkücülük dönemimde evde tanıdığımdan başka bir devlet tanıdım
sokakta. Sonra bence kendime en çok yakışan mesleğe sahip oldum. Gazeteci
olarak hem sokaktaki devlete hem de bürokrasiye çok yakın oldum. Sokakta kim
varsa hepsini çok iyi tanıdım. Ama hep güzel bir sentez yaptım hayatımda. Bugün
Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığını ben yıllar önce kendi bünyemde yaşadım
milletle devleti içimde kucaklaştırdım. O yüzden benim çocukluk arkadaşlarım
benim bu gün Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklememi anlayamıyorlar. Ben ailemden
devlet terbiyesi aldım. Bizim için devlet, siyaset üstü bir kurumdu. Ben
çocukluğumda güçlü bir Türkiye hayali ile yaşadım. Türklüğün dünyaya şan
vermesi için uğraştım. Küçücük yaşımda Kıbrıs’a gittim. Bosna’ya gittim
Azerbaycan’a, Karabağ’a gittim. Şimdi beni yandaş olmakla suçlayanlar
mahallelerinde top oynarken ben Türklüğün şan alması için görev yaptım. Ama
aldığım aile görgüm benim hiçbir zaman bir mahalleye ait olmamı istemedi. Ben
de istemedim. Hayatım boyunca inandığım değerlerle bir Türk milliyetçisi oldum.
Ve devlete hizmet ettim. Bu arada şunu da belirteyim ki, asteğmen maaşım
dışında devletten tek delikli kuruş almadım.
***
Şimdi bunları niye yazdım. Geçen hafta Lider Haber TV’de
yaptığım program sonrası beni arayan çok sevdiğim emekli büyükelçi arkadaşım
beni iktidar yandaşı olmakla suçladı. Hatta bana dönek anlamına gelecek
cümleler kurdu. Hiç kızmadım. Onun cahilliğine verdim. Ben siyaset üstü
düşünürüm. Devletten aldığı maaşla devleti Amerikan emperyalizmine peşkeş
çekmek isteyenler gibi düşünemem. Ben çocukken bana tam bağımsız güçlü bir ordu
olmadan dünyada söz sahibi olamazsın diye öğretmişti çok sevgili bir büyüğüm.
Dün TEKNOFEST alanını gördüm. Askeri teknolojide silah sanayiinde geldiğimiz
yeri gördüm. Ben oyumu tam bağımsız Türkiye’den yana kullanacağım.
***
Ha bu arada hala seküler bir hayatım var. Ama sekülerlik
dinsizlik olarak algılanmasın. Günahım da sevabımda benim ne kimseye karışırım
ne de kimsenin bana karışmasına müsaade ederim. Benim içimde her değerin ayrı
bir önemi var. Kendimi hiçbir kalıbın içine sokmam hiçbir zaman da
değerlerimden vazgeçmem.