MADDEDEN MANAYA
Merhaba konu seçimi beni biraz zorladı. Çünkü her şeyi bütün kabul etmek gibi bir halim var. İnanırım her şey birbirine bağlı, birbirini tetikler ve etkiler. Hani derler ya amazonda bir kelebeğin kanat çırpışı, buzullarda kutup ayılarına kadar etki eder. Bende rabbimin her şeyi bir bütün yaratmasında bu örnekte çok net görürüm. Uzatmayayım sonunda yukarıdaki başlık altına düşüncelerimi toplamayı uygun gördüm.
***
Kâinatta bir zerre olan dünyamız içinde hayat ve yaşam olarak adlandırdığımız süreçte neler neler yaşamadık ki; Kah mutluluk için kah keder için ağladıktan, güdükte. Hep yeterince paramız, hep bir evimizin olması, hep bir arabamızın olması, herkesin hep bizi sevmesi, hep başarılı olmak, çocuklarımızın hep zeki olması, hep iyi gıdalar tüketmek, hep iyi yerlerde gezmek, hep hep hep… Ancak hep ve her zaman yaşam dediğimiz süreç böyle geçmiyor, geçemezdi o zaman dengeler bozulur ve mana anlaşılmaz. Zaman zaman bazı düşüşler, çıkışlar, mutluluklar, hüzünler, aldanışlarda hayatın parçası olarak hissedilir ve hissedilmeli de.
***
İşte! Yaşadığımız en yakın süreç pandemi süreci buna iyi bir örnek oldu. Herkesin derdi, tasası ayrı diye bilir öyle söyleriz. Oysa son yaşadığımız süreç hemen hemen toplumun her kesiminde aynı şekilde hissedildi. Korku, kaygı ve endişe Burada madde ve mana yan yana herkes için eşit gibiydi. En büyük kaygıydı. Emanetlerin bizim olmayan sadece bizim korumamızda olan şeyler olduğunda unuttuk. Yaradan ve doğa tarafından da bu süreçte bu yüzümüze vuruldu. Farkında mıydık doğanın bize değil! Bizim doğaya ihtiyacımız vardı. Doğa bu süreçte hiç kaygılanmadı aksine, tüm güzelliklerini daha bir keyifle gösterdi. Biz insan türü ise evlerde birbirimizi yemeğe devam ettik. Kah mutfakta yedik yeni yemek tarifleri ile kah, salonda yedik Netflix ile sonuçta yemeğe ve tüketmeğe devam ettik.
***
Tamda bu noktada bazılarımız farklı arayışlara girdi. Yıllar yıllar önce olması gereken arayışa. Biz kimiz? Ben kimim? Benim manam ne? Kendimizi hiç tanımadığımızı gördük. Araştırmaya başladık, okumaya başladık. Bazılarımız emrinin sadece kağıtta yazan değil kendini, kainatı okumak olduğunu fark etti. İşte maddeden manaya geçiş başlamıştı. Hal böyle olunca kişi dinlemeği de fark etti. Bilmenin çoğu dinlemekti. Dinledikçe anlamaya başladı. Anlamak ne büyük bir mutluluktu! Fark etti. Kendini tanırken bir başka surette olanın yerine koydu kendini empatiyi öğrendi. Aman ALLAHIM! Neler oluyordu? Minicik bir virüs neleri getirmişti yaşamlara. Demek bu kadar basitti hayatı ve yaşamı anlamak. Neden hiç durmamıştı bugüne kadar şaşırdı insan. Hep koştu, yetişmeğe çalıştı. En olmaya çalıştı. Kırdı, döktü. Sonuç ne zamanı geçebildi, nede minicik bir virüsü yenebildi. Bir şaşkınlık daha yaşadı insan. Pandemi süreci maddeden manaya yolculuktu. Okumayı, dinlemeyi, empati yapmayı, görmeyi, duymayı öğrenmişti, yetmezdi fark ettiği şeylerin değerini vermeyi de öğrenmeli idi. Bugüne kadar evin içinde ailece böyle zaman geçirmemişlerdi. Eşini, çocuğunu, evinin içinde sahip olma hırsı ile alıp alıp istiflediği eşyaları bile tanımıyordu. Onların kendisi ve birbirleri için ne değerlerde olduklarını ya hiç bilmemiş ya unutmuştu. Fark etti mink yavrusunun ve eşinin gözlerinde özlem vardı. Gördü insan. Bunlar çok değerli idi. Anne baba eş evlat olmayı fark etti. Aynı sofra etrafında oturup, birlikte konuşup gülmeyi hatırladı.
***
Artık hanesinde bütün olmayı fark etmişti. Sıra dışarıdaydı. Birçok insan vardı onlar gibi ama onların şansına sahip olmayan, üzücüydü. Kısa bir süre önce hatırladığı yada yeni öğrendiği empati geldi aklına. Aynı şansa sahip olmayan zor durumdaki insanlar ve paylaşmayı anımsadı, bölüştü. Bölüştükçe büyümenin güzelliğini fark etti. Ne büyük bir hazdı bu! Bir çocuğun gülen gözü, küskün bir anne yüreğinin ışığı, çaresiz bir babanın muradı olmak. Aman Allah’ım ne müthişti. Bu zor durumdaki yaşanan süreç neler neler anlatıyor, hatırlatıyor ve yaşatıyordu. Yardım eli uzatarak örnek olmayı gösterdi. Görene yol açtı daha çok ışık yanmasına fırsat sağladı. İnsan büyüyordu. Sonra birlikte hareket etmenin ne yüce işler başardığın tanıklık etti. Yüzleri yürekleri güldürmenin keyfi nede güzeldi. Bu sefer ne çok istif yaptığını ve bunların gerçekte huzur vermediğini paylaşırken hissetti. İsraftan vazgeçmeyi öğrendi. İsraf ziyandı. Oysa biriktirmek ama güzel dost, temiz dünya, barış biriktirmek, uzlaşma biriktirmek ve bunlar için güzel huy edinmek ve biriktirmek güzeldi.
Sabır ne büyük bir kelime idi. Susmak değildi sabır katlanmak, hiç değildi. Sabır hoşgörüydü. Hz. Mevlana’nın da dediği gibi. Tüm semavi dinler sabrı övmüyor muydu? O zaman bunda nimet vardı demek. Pandemi sürecinde insan en güze l nimetlerden olan sabrı tattı.
SON SÖZ
Geriye dönüp baktığında pandemi süreci yasaklarla geçmişti. Zor zamanlardı ama bir okul, bir hatırlama, bir farkındalık maddeden manaya zor zamanlarda öğrenme süreci de olmuştu. Şükürler olsun öğreten! Şükürler…