LÜTUF VE İHSAN

Müfessirlerin açıklamalarına göre, kendilerine lütuf ve ihsanda bulunulan kimseler, peygamberler ve onların yolundan gidenlerdir. Gazaba uğramışların Yahudiler, sapmışların ise Hristiyanlar olduğu rivayet edilmiştir. Bununla beraber, doğru yoldan sapma ve Allah’ın gazabına uğrama, yalnızca Yahudi ve Hristiyanlara mahsus bir durum değildir.

***

Ancak yaşam tarzları göz önüne alındığında, yukarıdaki özelliklerin insanlara ne derecede yakıştığını da kestirmek zor değildir. İfsatçıların ortaya attığı iddialardan biri de insanın maymundan geldiğini iddia ederek yaratılış gerçeğini insanlardan gizlemeleridir. Yaratılan kâinatta bir tekâmül ve gelişme şüphesiz ki vardır. Ancak bu tekâmül ve gelişme inkârcıların sandığı gibi veya olmasını istediği gibi, bir türden diğer bir türe geçiş şeklinde değildir.

***

Aynı türler arasında bir değişme ve gelişme söz konusudur. Peki, mahlûkatın birbirinden üremesi, Yaratıcının onları birbirinden yaratması nasıl olmaktadır? Mevdudi ünlü tefsirinde bu konuda şunları kaydetmektedir:

“Halik, her çeşit hayvan ve bitki türünün yapısı ve düzeninde mükemmel bir mekanizmayı yerleştirmiştir. Hayvan ve bitki türleri bu özellikleriyle, tamamen kendi türünün yapı, şekil ve karakterine sahip fertlerini sonsuz bir akış ile üretmeye devam ederler. Türlerin hayatiyetini sürdürmesini ve üremelerini sağlamak için gerekli olan bu element, her canlı ve bitki hücrelerinin bir parçasında ayrı ayrı mevcuttur. (Bu harika görevi üstlenen genler, son derece güçlü mikroskopla ancak görülebilir.”

***

Modern genetik bilimcilerin bu konudaki gözlemleri, önümüze harika gerçekler sunuyor. Bunlara göre her bitkiye, sadece kendi türünü üretme yeteneği lütfedilmiştir. Öyle ki, her nesil kendi türünün tüm farklı özelliklerine sahip olur. Özel yapıları bakımından her türün fertleri, diğer bütün fertlerden ayrılır, farklı olur.

***

Türlerin bekası için gerekli olan bu unsur ve üreticilik, bütün canlı ve bitkilerin her hücresinde ayrı ayrı vardır. Harikalara vesile olan bu genler, ancak güçlü mikroskoplarla görülebilir. Bu ufacık harika mühendis, bitkinin gelişmesini özellikle dekendi farklı türü istikametinde olmasını temin eder. Dünyanın her yanında, buğday tanesinden elde edilenin yine buğday tanesi olması bundandır.

Nitekim, dünyanın hiçbir ikliminde ve hiçbir yerinde tam bir buğday tohumunun cinsinden, bir tane bile olsa arpa elde edildiği görülmemiştir. İnsan ve hayvan türleri için de aynı durum söz konusudur.

Türlerin hiçbiri bir defada yaratılmış değildir. Aksine büyüklüğü tasavvur edilemeyecek kadar büyük bir üretim fabrikası her yerde çalışmakta ve aynı türün sayısız fertleri arasından bazılarını varlık âlemine çıkarmaktadır.

***

Canlı dediğimiz varlıkların en küçük parçasının bir bölümünde yer alan ve kendi türünün tüm farklı yapısı ve kalıtım özelliklerini de beraberinde taşıyan mikroskopik bir kimse düşünür ve sonra da son derece hassas, aynı zamanda kompleks psikolojik sistem ve her türün her bir ferdinin, aynı türün bir ferdini meydana getiren üretici genin geçtiği çok derin ve grift sürecine bakacak olursa, böyle mükemmel ve dakik bir nizamın kendi kendine (tesadüfen) olabileceğini ve daha sonra çalışmaya devam edecek çeşitli türlerim milyarlarca fertlerinin kendiliğinden üretebileceğini bir an bile kabul edemez.

***

Bu mükemmel nizamın, sadece başlangıçta değil, aynı zamanda, bu sistemin muntazam ve daimi çalışması için de Hâkim, ebedi ve bu tezgâhlardaki işleri gözeten ve sevkeden Kayyum bir Müdebbir’e ihtiyaç vardır. Bu gerçekler, şirk inancını yıktığı gibi, ateistlerin, Tanrı’yı inkâr etmekte hareket noktası olarak kabul ettikleri temelleri de yok eder. Melek, cin, peygamber veya bir velinin, Allah’ın bu işte dahli olduğuna ancak aptal bir insan inanabilir.

Fakat, biraz vicdan sahibi ve tarafsız hiçbir kimse, temelinde tümüyle hikmet ve intizam bulunan bu kocaman yaratma ve üretme fabrikasının sadece bir tesadüf eseri olarak çalışmaya başladığı ve o andan itibaren, aynı şekilde otomatik olarak çalışmakta olduğunu asla söyleyemez.