LÜKS VE ŞATAFAT

Sevgili okurlar; dünyaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu’nda, devlet en güçlü olduğu dönemlerde Topkapı Sarayı’ndan yönetilmiştir. Topkapı Sarayı’nın belli bölümleri İstanbul’un Fatihi Sultan II. Mehmet tarafından 1460-1478 yılları arasında inşa edilmiştir.

***

Fatih Sultan Mehmet’ten sonra da her gelen padişah Topkapı’ya bir takım eklentiler yaptırmıştır. Tek bir mimarın elinden çıkan bir yapı değildir. Yüzlerce yılda oluşan bir komplekstir. Padişahlar ve saray halkı, İstanbul’un fethinden 19’uncu yıl ortalarına, yani 1850’lere kadar bu burada ikamet etmiştir. 

***

Ancak savaşlarda Osmanlı toprak kaybettikçe, gücü azaldıkça,  Ermeni mimarlara Çırağan, Dolmabahçe gibi son derece gösterişli, şatafatlı, batı mimarisine göre saraylar, köşkler, kasırlar inşa ettirilmiştir.

***

Hatta Osmanlı’nın zayıflayan gücünü gizlemek için itibardan tasarruf olmaz düşüncesiyle milyonlarca altın harcanarak inşa ettirilen bu saraylar ekonominin daha da sarsılmasına yol açmıştır.

***

Sarayın giderleri karşılanamaz hale gelince, Sultan 2. Abdülhamit tahta çıktığında onun şerefine bütün şehir fenerlerle aydınlatılırken, Dolmabahçe Sarayı'nda yalnızca bir odada ışık yakılmış tasarruf edebilmek için. Topkapı ile diğer saraylar ders alınması gereken bir imparatorluk hikayesinin özetidir aslında.

***

Bakıyorsun adamın yaşantısına. Lüks şatafat içinde yüzüyor. Bir araştırıyorsun borç batağında. Bundan yıllar önce Antalya’da Ferrarilerden inmeyen bir emlakçı Antalya’da yüzlerce kişiyi maket üzerinden ev satarak milyonlarca lirasını dolandırmıştı. 

***

Adamın yaşantısına bakarak dolandırılan bu vatandaşların ev sahibi olma hayali adliyede son bulmuştu. Bu kişinin Antalya’da uyuşturucu ile anılan Zeytinköy semtinde inşa ettirdiği yarım kalan inşaatlar ise uyuşturucu bağımlılarının istilasına uğramıştı.

***

Birden fazla kişiye satılan bu yarım kalan inşaatların kapıları, pencereleri sökülmüştü, O binalar imar barışı sayesinde tamamlanıp uyuşturucu bağımlılarından kurtarıldı. Ama mağdurların mağduriyetleri giderilemedi. Dolandırıldıklarıyla, kandırıldıklarıyla kaldılar.

***

Bunlardan biri de Semra öğretmendi. 2013 yılında 110 bin lirası dolandırılan ilkokul öğretmeni Semra hocayı aradım. “Bir gelişme yok” dedi. Nasıl kandırıldığını tekrar şöyle anlattı;

***

“Lüks araçlardan inmiyordu. Beş yıldızlı otellerden çıkmıyordu. Devlet adamlarıyla, siyasetçilerle boy boy fotoğrafları vardı. Zenginmiş gibiydi.  Hayırsever işadamı olarak lanse ediliyordu. Böyle bir imajla o zamanın parasıyla 110 bin liramı kaptırdım.

***

Bana gösterilen yer bizi dolandıran kişinin kendi arsasıydı. Ancak üzerinde bankanın ipoteği varmış. Bankaya olan borç ödenmeyince bu arsa icra yoluyla satıldı.  Alan kişi de bu arsaya bina inşa ettirdi. Ben dolandırıldığımla kaldım” 

***

SON SÖZ

Bunu niye anlatıyorum? Lüks ve şatafat kalkınmışlığın, refahın, zenginliğin göstergesi değildir.