Lösemi ve lenfoma ‘savaşçı hücre’ ile tedavi edilecek
Metastatik ve standart tedaviye yanıt vermeyen lösemi ve lenfomanın özel gruplarında kullanılmak üzere, tümörü tanıyarak yok etme özelliğine sahip yerli ürün geliştirmeye yönelik klinik öncesi hücre kültürü ve hayvan çalışmaları tamamlandı, etkinlik açısından yüzde 100'e yakın başarı elde edildi.
Ürünün Faz 1 diye isimlendirilen lösemi ve lenfoma
hastalarında kullanılmasını oluşturan klinik çalışmalara 6 ay içinde
başlanacak.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji
Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burhan Turgut, Hematolojik Nadir Hastalıklar
Derneği tarafından KKTC'de düzenlenen Hematolojik Nadir Hastalıklar
Kongresi'nde yaptığı açıklamada, hematolojik kanserlerin, lenf dokusunun veya
lenfatik sistemin kanseri olarak tanımlandığını söyledi.
Lenfatik sistemin, kemik iliği içinde bulunan bazı beyaz
hücre grupları, karaciğer, dalak ve lenf bezlerinden oluştuğunu belirten
Turgut, bu sistemde bulunan organların akyuvarların varlığı nedeniyle vücudun
en önemli savunma sistemini oluşturduğunun altını çizdi.
Derneğin Yönetim Kurulu üyesi olan Turgut, hematolojik
kanserler içinde en sık lenf bezi kanseri olarak isimlendirilen lenfomaların
görüldüğünü ifade ederek, ardından lösemi ve multipl miyelom türlerinin yer
aldığını aktardı.
Turgut, hematolojik kanserlerin, tanı ve tedavideki gelişmiş
yöntemler sayesinde artık büyük ölçüde tedavi edilebilen hastalıklar arasına
girdiğini vurguladı.
Son yıllarda, onkoloji alanında en çok hematoljik
kanserlerin tedavisine yönelik gelişmeler yaşandığını dile getiren Turgut,
özellikle bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi esasına dayalı
immünoterapilerde başarılı sonuçların alınmaya başlandığını anlattı.
Turgut, halk arasında "akıllı ilaç" diye bilinen
kişiye özel geliştirilen hedefe yönelik tedavilerin de çok etkin olduğunu
belirterek, "Kanserin tipine ve evresine göre değişmekle birlikte,
gelişmiş teknolojinin kullanıldığı yenilikçi tedavilerle, hematolojik
kanserlerde yüzde yüze yakın iyileşme görülmektedir. Hematolojik kanserlerin
yaklaşık yüzde 95'inde bir tedavi seçeneği söz konusu." diye konuştu.
"BAĞIŞIKLIK
SİSTEMİNDE YER ALAN HÜCRELERE, KİMİNLE SAVAŞACAĞI ÖĞRETİLİYOR"
Hematolojik kanserlerin tedavi maliyetinin de yüksek
olduğuna dikkati çeken Turgut, kullanılan ilaçların büyük ölçüde yurt dışından
temin edildiğini bildirdi.
Turgut, hem ilaca ulaşımda kolaylık hem de maliyetin
düşürülmesi açısından yerli ve milli üretimin büyük önem taşıdığına işaret
etti.
Türkiye'de ilaca erişimde bir sıkıntı olmadığını, alana
ilişkin ürün geliştirmek için de teknolojik alt yapının ve sağlık personelinin
gelişmiş ülkelerin çok daha üstünde olduğunu dile getiren Turgut, bu konuda
Türk bilim insanlarınca önemli çalışmaların yapıldığını anlattı.
Turgut, özellikle en sık görülen kanserler içinde yer alan
lenfoma tedavisinde kullanılmak üzere ürün geliştirme çalışmalarına
başlandığını ve başarılı sonuçlar elde edildiğini aktardı.
Lenfoma tedavisinde en yenilikçi yaklaşımın "Car
T" tedavisi olduğunu belirten Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Car T tedavisi, özellikle son 5 yıl içinde uygulanmaya
başlandı ve özellikle Batı ülkelerinde yaygın olarak kullanılıyor. Car T
tedavisi, kansere karşı savaşmak için hastanın bağışıklık sistemini yeniden
hedeflendirme tedavisi olarak tanımlanabilir. Bu tedavi, hücresel bağışıklık
sisteminin ana elemanı olan T hücrelerinin genetiğinin değiştirilerek, kanseri
tanımayan bağışıklık sistemi hücrelerini ilgili kanseri tanıyan ve onlarla
savaşan hücrelere dönüştürülmesini sağlamaktadır. Silahsız bir asker düşünün,
bu yöntemle o askere silah veriliyor ve kiminle savaşılacağı öğretiliyor.
Özetle, bağışıklık sisteminde yer alan hücrelere, kiminle savaşacağı öğretilerek,
düşmanı tanıtılıyor."
"İNSANLARDA
YAPILACAK KLİNİK ÇALIŞMALARA 6 AY İÇİNDE BAŞLANMASI HEDEFLENİYOR"
Tedavi sürecinde, hücrelerin üretilebilmesi için hastadan ya
da donöründen periferik kan hücrelerinin, aferez adı verilen cihaz ile
toplandığını, toplanan hücrelerin daha sonra laboratuvar ortamında genetiği
değiştirilerek çoğaltıldığını ve kalite kontrol testleri sonuçlanana kadar dondurularak
saklandığını ifade eden Turgut, hücrelerin genetiğinin değiştirilerek savaşçı
hücrelere dönüşmesini sağlayan aşamaların yurt dışında yapıldığını söyledi.
Turgut, hücrelerin her aşamasının yerli ve milli imkanlarla
geliştirilebilmesi için Türk bilim insanlarının harekete geçtiğini belirterek,
şu bilgileri verdi:
"Bu hücrelerin geliştirilmesi komplike olduğundan
maliyeti yüksek tedavilerdir. Gen tedavisi kategorisinde ele alınan Car T
hücresi, ilaç firmaları dışında üniversiteler ve TÜBİTAK ile birlikte
üretilebilecek ürünlerdir. Bu anlamda TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nde
(MAM), Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi işbirliğiyle, Car T hücresi
geliştirilmesi için bilimsel çalışmalara başlandı. Bilimsel çalışma yaklaşık 3
yıl önce başladı ve şu anda klinik öncesi aşamalarını oluşturan hücre kültürü
ve hayvan çalışmaları tamamlandı.
Klinik öncesi aşamasından elde edilen sonuçlar, oldukça
başarılı ve etkili bir ürün olarak çıktı. Etkinlik açısından yüzde 100'e yakın
başarı elde edildi. Şimdi, ürünün Faz 1 diye isimlendirilen lösemi ve lenfoma
hastalarında kullanılmasını oluşturan deneme sürecine geçilecek. Bununla ilgili
projelendirme çalışmaları da başladı. İnsanlar üzerinde yapılacak klinik
çalışmalara da gelecek 6 ay içinde başlanmasını hedefliyoruz. Başarılı sonuçlar
alınması halinde, tamamen yerli ve milli olarak üretilecek olan ürün, lösemi ve
lenfoma tedavisinde kullanılabilecek."
"HER LÖSEMİ YA
DA LENFOMA HASTASINDA VE BAŞLANGIÇ SEVİYESİNDE KULLANILMIYOR"
Turgut, Car T hücre tedavisinin alanının her geçen gün
genişlediğini ancak şu an için belli hasta gruplarına uygulanabileceğini ve
buna hekimin uygunluk vermesi gerektiğini vurguladı.
Her hastaya bu tedavinin yapılamayacağının altını çizen
Turgut, "Şu anda her lösemi ya da lenfoma hastasında ve başlangıç
seviyesinde kullanılmıyor. Car T tedavi, nüks eden belli lösemi ve lenfoma
hastalarında, standart tedaviden yanıt alınamayan kişilerde
kullanılabiliyor." uyarısında bulundu.
AA