KURTULUŞ REÇETESİ
İnsanlık tarihi boyunca insanoğlunun esasen pek de değişmediği, temel problemlerinin hep var olduğu, belki insani değer yargılarında değişim olduğu söylenebilir.
İnsanoğlu nankördür... Kadimden beri insandaki hırs, kin, nefret, şiddet, fesatlık gibi insanoğlunun çamur yönünü işaret eden menfi hasletleri hiç eksik olmadı...
Kimi zaman insanoğlu öyle aşırılıklara meyil etti ki, umumi felaketler kaçınılmaz oldu. Ama anlayan ve ders alanlara? Hakk’ın buyruklarına kulak asmayan, hevesinin peşinde koşan insan için hüsran kaçınılmaz sondu.
İnsanoğlunun bu kadim tecrübesi orta yerde duruyor olmasına rağmen çoğu zaman aklı selimin icapları yerine gelmedi. Tarihin seyri içinde insanlığın iz düşümü Hakk ile batıl arasında gidip gelmek oldu.
Bize düşen İslam’ın güzelliğini tarihte yaşamış bir peygamberin, velinin hayatına işaret etmekten ziyade kendi hayatımızda göstermek olmalıydı. Ama bizler ne yaptık?
İslam bir manevi hobi meselesi değildir; hayatın tamamını kaplayan, insanın varoluş gayesine cevap veren kurtuluş reçetesidir.
Diğer taraftan halinin nice olduğundan habersiz, gününü gün edenlerin kendileri olarak kendilerine, hayata ve tarihe söyleyecekleri tek kelamları yoktur. Bu tipler hiçbir zaman kendinde değildir.
Kendilerini ayırt ettiren bir vasıfları olmadığından hep başkalarını “sözcüsü” durumundadırlar. Ait oldukları bir anlam dünyası, dayandıkları bir değerler manzumesi söz konusu olmadığından aynı zamanda son derece kaypak tiplerdir. Ki bunları çokça görmekteyiz hayatımızda...
RAMAZAN AYININ HÜRMETİNE
Netice itibarı ile insanoğlu ulaştığının nankörü olmaya devam edecektir. Bu yaşadığımız ulvi günlerin hürmetine inşallah yanlıştan bir an önce dönenlerin artacağı ve idrak mertebesine ulaşanların görüleceği günlerimiz olsun. Yüce Rabbi'm sonumuzu hayreylesin.
Kalın sağlıcakla...