Kurtulmuş: Meclis anayasa yapma gücüne sahip
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Yargı kurumları arasında güç mücadelesinin olmayacağı bir sistemi inşa etmeliyiz. Anayasal olarak her şey yerli yerine oturtulmalı, flu alanlar giderilmeli” açıklamasını yaptı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Asya Parlamenter Asamblesi
(APA) 14. Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği Azerbaycan'dan dönüşünde
uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakü'de gerçekleştirilen APA Genel Kurulu kapsamında
yürüttüğü temaslar ve Türkiye'nin Asya ülkeleriyle ilişkilerine yönelik soru
üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin geçen dönem APA Dönem Başkanlığı'nı deruhte
ettiğini, uzun yıllar başkanlığın Türkiye'de kaldığını hatırlattı. TBMM olarak
APA Dönem Başkanlığı'nı Azerbaycan Milli Meclisi Başkanlığına ve Meclis Başkanı
Sahiba Gafarova'ya devrettiklerini ifade eden Kurtulmuş, "Onun için bu
tören bizim için de anlamlıydı. Asya, büyüyen, gelişen bir bölge. Diyebiliriz
ki canlanmış olan yeni bir medeniyet havzası. Çok farklı kültürlerin olduğu,
çok önemli gelişme istidadında olan ekonomilerin olduğu, çok büyük fırsatların
olduğu bir kıta. Öyle görünüyor ki önümüzdeki dönemde dünya dengeleri
içerisinde Asya'nın çok ayrıcalıklı bir yeri olacak" diye konuştu.
Türkiye'nin Avrupa'nın en doğusunda, Asya'nın en batısında,
jeostratejik olarak geçiş noktasında bulunan, aynı zamanda kültürlerin geçiş
noktasında bir ülke olduğuna işaret eden Kurtulmuş, bir taraftan Avrupa ve Batı
ilişkilerine ve bölgesel ilişkilere önem verirken Asya ilişkilerini de ciddi
şekilde öncelemesi, önemsemesi gerektiğini vurguladı.
Avrupa rönesansından çok önce Asya’da bilimin, teknolojinin,
kültürün, sanatın, estetiğin zirvede olduğu büyük medeniyetler kurulduğuna
dikkat çeken Kurtulmuş, bugün de Asya'nın, yeni dünya dengeleri bakımından
büyük bir fırsat penceresi açtığını söyledi. Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde
bulundu:
"Bundan hem Türkiye olarak istifade etmek lazım hem de
yeni dünya dengelerinde Asya'yı bir barış ve istikrar bölgesi haline getirecek
çabaların içinde olmamız gerekiyor. Uluslararası sistemde denge ortadan
kalktığı zaman çatışmalar ve gerilimler başlıyor. Şu anda maalesef dünya
sistemi bir denge içinde değildir. Herhangi bir gücün dünyada egemen, tek
başına etkin olması söz konusu değildir. Bölge bölge farklı ülkelerin, farklı
güç merkezlerinin dünya ekonomisi, dünya siyaseti üzerinde etkisi var. Bu da
ister istemez daha fazla gerilim, daha fazla çatışma ortaya çıkarıyor. Onun
için Asya'da güven ve istikrarı önceleyecek çalışmaların yapılması, bu anlamda
Türkiye'nin barışçıl perspektifleri hazırlamasının hem Türkiye'nin geleceği hem
içinde bulunduğu bölgede alternatiflerini çoğaltması hem de Asya ülkeleri
arasında karşılıklı işbirliğini artırması bakımından önemli olduğu
kanaatindeyim."
"KAAN'I DA TAKİP
EDİYORLAR"
Kurtulmuş, "İkili görüşmelerinizde ülkeler arasındaki
ticari ilişkiler de gündeme geldi. Milli muharip uçak KAAN'ın ilk uçuşunu
başarıyla gerçekleştirmesi gibi Türkiye'nin savunma sanayii alanındaki
atılımları bu ülkelerde nasıl yankı buluyor?" sorusu üzerine TBMM Başkanı
seçildikten sonra 50'ye yakın meclis başkanıyla ikili görüşmeler yapma imkanı
bulduğunu ifade etti. Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"İstisnasız şunu söyleyebilirim ki muhatap olduğumuz
ülkelerin meclis başkanlarının hemen tamamı ister Doğu'dan ister Batı'dan
olsun, Türkiye'nin son yıllarda ortaya koyduğu yükselişi fevkalade ciddi
şekilde takip ediyorlar. Türkiye'nin güçlü ve büyük bir ekonomi haline
gelmesini ilgiyle izliyorlar. Özellikle bu çerçevede savunma sanayi alanında
Türkiye'nin başarılarını da dikkatle takip ediyorlar. Hatta ülkelerin bir kısmı,
savunma sanayii başta olmak üzere özellikle yüksek teknolojilerde Türkiye ile
işbirliğine hazır olduklarını ifade ediyorlar. Savunma sanayinin ilgi
çekmesinin sebeplerinden biri, maalesef dünyanın içinden geçmekte olduğu
süreçte güven ve istikrarın her ülke için birinci öncelik haline gelmiş
olmasıdır. Bu anlamda Türkiye'nin savunma sanayi ürünleri, İHA'lar, SİHA'lar,
akıllı mühimmatlar, birtakım deniz araçlarımız; bütün bunlarla birlikte Türkiye
ile işbirliği yapma imkanlarını arıyorlar. Bu da Türkiye için önemli bir
kapıdır. KAAN'ı da takip ediyorlar. Türkiye'nin milli muharip uçağını,
Türkiye'nin uçak motoru ve helikopter motoru üretme kabiliyetlerini bazı meclis
başkanlarından duyduk. Onlar da ilgiyle izliyorlar."
Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, hakim ve savcıların
kura töreninde yaptığı konuşmada yargıdaki sorunlara dikkat çekerken yeni
anayasa vurgusu yaptı ancak yeni anayasada bir uzlaşı sağlanamazsa yargıdaki
sorunları çözmek için anayasa değişikliği için de bir uzlaşı arayışına
girilebileceğini söyledi. Seçim sonrası uzlaşı görüşmelerinden sonuç alınmazsa
yeni anayasa yerine mevcut anayasada değişiklik gündeme gelebilir mi?"
sorusu üzerine, "Önümüzdeki dönemde ismini ne koyduğumuzdan ziyade ne yaptığımız
önemli olacak." dedi.
Bazılarının, "Bu Meclis yeni anayasa yapmaya muktedir
değildir, çünkü kurucu meclis değildir" şeklinde itirazlar dile
getirdiğini belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bir kere kategorik olarak şunu söylemek lazım. TBMM,
A'dan Z'ye yeni bir anayasayı yapma gücüne, kuvvetine sahiptir. Tabii ki bu bir
uzlaşıyla olabilir. Hiçbir partinin tek başına bir anayasası olmaz. Milletin
anayasası olur. Meclis'te yapılacak ister yeni anayasa, topyekun anayasal
değişiklik olsun ister hayati maddelerde değişiklik olsun, yapılacak olan iş
bir aritmetik işidir. Parlamentodaki siyasal aritmetik meselesidir. Burada
gönlümüzden geçen odur ki hemen ilk turda 400'ü aşsın ve anayasa Meclis'te yapılsın.
O olmazsa bunu referanduma götürecek çoğunluk Meclis'te oluşsun. Ama olabilecek
en yüksek konsensusun çıkması için gayret sarf etmemiz lazım."
Bunun olabilmesi için takip edilecek usul ve yöntemlerin,
tartışmaların zemininin çok doğru tespit edilmesi gerektiğini ifade eden
Kurtulmuş, "TBMM Başkanı olarak bunun zemininin mutlaka TBMM olması
gerektiği kanaatindeyim. TBMM'de bu konu sonuçlandırılacağı için akademinin,
hukuk çevrelerinin, sivil toplumun, Türkiye'nin çok farklı kesimlerinin görüşlerinin
alınması gerekir. Bu teklifler gelir ve sonuçta Meclis'te oluşturulacak
mekanizmalarla bunun tartışılması mümkün olur." şeklinde konuştu.
Yeni anayasa yapımında aslolanın iyi niyetle, ön yargısız,
"Ben istemiyorum" diye baştan reddetmeksizin bütün siyasi partilerin
bu diyalog zemini içinde yer alması olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bunun
olabilmesi için bütün gücüyle, imkanlarıyla gayret edeceğini söyledi.
"BUGÜN MADDELER
ÜZERİNDE KONUŞSANIZ 64 MADDE BELKİ 84-94 MADDE OLUR"
28. Yasama Dönemi'nin, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının,
Türkiye Yüzyılı'nın ilk Meclisi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde
bulundu:
"12 Eylül anayasası bir darbe anayasası. Aslında 1982
anayasası, 1961 anayasasının yavrusu, yani onun devamı. Bu süreklilik olduğu için
bugün birtakım çatışmaları görüyoruz. Yargıdaki çelişkiler, çatışmalar çok
nettir ki anayasanın içindeki belki darbecilerin 'günü gelir buradan bir
çatışma alanı çıkabilir' diyerek planladıkları birtakım tuzaklarla doludur.
Türk siyaseti olarak, sivil siyaset olarak artık bunları biliyoruz. Büyük bir
birikim var, büyük bir tecrübe var. Geçmiş dönemlerde anayasa değişikliği ile
ilgili 64 maddelik bir mutabakat var. Bugün maddeler üzerinde konuşsanız belki
bu 64 madde, partilerin çoğunluğunun uzlaşabileceği 84-94 madde olur. Burada
aslolan, milletin ne ihtiyacı var, Türkiye’deki demokratik sistemi nasıl daha
ileriye götürebiliriz ve bunu siyasal bir tartışmanın aracı haline
getirmeksizin Türkiye’nin önünü açacak bir hukuk metnini nasıl hazırlarız… Bunu
hazırlamak, iki üç kişinin bir odaya çekilip hazırlaması asla değildir.
Toplumun bütün kesimlerinin bu konuyla ilgili kanaatlerinin ortaya çıkması. Ama
sonuçta kararı verecek olan milletin vekilleri olduğu için parlamentoda bunun
uygun zeminlerde tartışılması temin edildikten sonra yasalaşma sürecinin
başlatılmasıdır. Ben bu anlamda iyi niyetli müzakerelerin önünü açabilirsek hem
yeni anayasanın çıkabileceğine hem de eğer yeni anayasa konusunda zorluklar
ortaya çıkarsa anayasada hayati ihtiyaçlarımızı karşılayacak adımların
atılabileceğine inanıyorum."
"BİR FANTEZİ
DEĞİL TÜRKİYE İÇİN ZARURETTİR"
İzlenecek yöntemin, işin en kolay kısmı olduğunu belirten
Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Yeter ki herkes fikrini söylesin, bütün siyasi
partiler 'Biz bu müzakere sürecinin içinde yer alacağız' desin. Herhangi bir
grup, herhangi bir çevre, 'Benim kırmızı çizgim budur' diyerek en baştan
kırmızı çizgisini dayatmasın. Mesela parlamento içinde komisyonlar olabilir,
geçmiş dönemlerde olduğu gibi; karma komisyonlar kurulabilir, sivil toplumun
görüşlerinin alındığı, büyük müzakere ortamlarının açıldığı, şehir şehir, bölge
bölge insanların fikirlerinin alındığı bir istişare zemini açılabilir. Bunlar
da çok ciddi bir çabayı gerektiriyor. Ama sonuçta Türkiye’nin anayasa konusunda
çok büyük bir tecrübesi var. Şu anda zannediyorum bütün siyasi partilerin
elinde anayasa değişiklik teklifleri, çalışmaları vardır. Bunları bir araya
getirerek, herkesin eteğindeki taşları dökmesiyle milletin hayrına olacak bir
düzenleme yapılır. Bu bir sorumluluktur. Çok net söylüyorum, yeni anayasa ya da
anayasada köklü değişiklik, bir fantezi, bir siyasi tartışma değil, Türkiye
için bir zarurettir."
"Siz yargıdaki sorunları acil çözülmesi gereken konular
olarak görüyor musunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şu anda birçok çatışma
alanlarının anayasanın içinde olduğunu gördüklerini söyledi. Bunların
sistematik problemleri ortaya çıkaran şeyler olduğunu ve sistemsel sorunlar
ürettiğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"153. maddeye bakarsanız bir başka yargı mercinin
dediği haklı oluyor, 138. maddeye bakarsanız bir başka yüksek yargı organının
kararı haklı oluyor. Özellikle yargıyla ilgili alanda, yargı kurumları arasında
bir çelişkinin, yargı kurumları arasında bir güç mücadelesinin olmayacağı bir sistemi
inşa etmemiz lazım. Bunların hepsinin üstünde, Türkiye’de yürütme, yasama,
yargı birbirinden bağımsızdır ama Türkiye’de anayasayı yapma gücüne dahi sahip
olan kurum TBMM’dir. Anayasal olarak her şeyin yerli yerine oturtulması, 'Senin
sözün sözse benim sözüm daha kuvvetli söz' yarışı içinde kimsenin olmaması
lazım. Bu, hiçbir şekilde kimseye yarar sağlamaz. Anayasa çerçevesinde herkesin
sorumlulukları, yetkileri bellidir. Burada flu alanlar varsa ki bazı konularda
flu alanlar var, bunların giderilmesi ve net bir şekilde herkesin görev ve
sorumlulukları içinde hareket etmesinin temin edilmesi gerekir."
"ANAYASA'DA
TUZAKLI ALANLAR VAR"
Geçmişte yaşanan deneyimler olduğunu anımsatan Kurtulmuş,
hükümetin aldığı bir kararı Danıştay'ın iptal ettiğini, kendisini yasanın
üstüne koyduğunu gördüklerini söyledi. Siyasi parti kapatma davalarında Anayasa
Mahkemesinin kendisini siyasi partilerin ve milli iradenin üstünde
konumlandırdığına şahit olduklarını, 367 garabetinde Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının hiç olmayan bir usulü ortaya çıkararak TBMM’de cumhurbaşkanı
seçtirmediği uygulamaları unutmadıklarını belirten Kurtulmuş, "Bunlar
tesadüfen olmuş şeyler değil. Bunlar, 1961 Anayasası’nı, 1982 Anayasası’nı
yaptıranların bilerek, belki planlayarak sistem içinde belli çatışma alanları
oluşturmak için serpiştirdikleri tuzaklı alanlardır. Türkiye’nin bunları
geçmesi lazım." dedi.
"Bakü'deki APA Genel Kurulu'nda konuşmanızın önemli bir
kısmını Gazze meselesine ayırdınız. İkili görüşmelerde mevkidaşlarınızdan nasıl
tepkiler geliyor, diğer ülkeler bu meseleye nasıl bakıyor?" sorusu üzerine
Kurtulmuş, "Şunu çok net gözlemledim. 7 Ekim’de sonra yaptığımız birçok
uluslararası toplantıda maalesef ülkelerin bir kısmı İsrail’e hak veriyorlardı.
Özellikle Batı ülkelerinin bir kısmı İsrail’den daha fazla İsrailci olarak
hareket ediyorlardı. Zaman içinde bizim ilk günden itibaren söylediğimiz
konularda ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. İsrail’in bütün uluslararası
hukuku ayaklar altına alarak, insani en ufak bir özelliği bile olmayan
böylesine vahim, böylesine gaddar, böylesine soykırım boyutlarına varmış olan
katliamları artık dünyanın bütün ülkeleri tarafından görülüyor." diye
konuştu.
İsrail’e destek olmak isteyen ülkelerin bile artık sözlerini
eskisi kadar güçlü şekilde dile getiremediklerini vurgulayan Kurtulmuş,
"Ben şahsen Güney Afrika’nın Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurusu
ve orada ara kararın müspet şekilde açıklanmasıyla Filistin davası bakımından
yeni bir dönemin başladığına inanıyorum." dedi.
"TEHDİTLERİ
NETANYAHU'YU SONU BELLİ OLMAYAN BİR YOLA SOKTU"
Gazze’de 5 ayda, yüzde 75'i kadın ve çocuk olan 30 bini
aşkın sivil kaybın ortaya çıktığını, Netanyahu ve çetesinin yolda yürüyen
koyunlara bile ateş ederek öldürdüğü gaddarca bir katliamın, hiç kimsenin
savunamayacağı bir noktaya geldiğini ifade eden Kurtulmuş, şu
değerlendirmelerde bulundu:
"Hele hele Gazze’de Refah Sınır Kapısı’na sığınan, o
bölgeye sığınanlara karşı, 'Onları da öldüreceğiz, onları da canlı
bırakmayacağız' tehdidinin Netanyahu’yu sonu belli olmayan bir yola soktuğu
aşikardır. Artık onun da geri dönüşü yoktur. Ümit ederiz ki Uluslararası Adalet
Divanındaki bu yargılamalardan sonra uluslararası savaş suçları mahkemesinde de
Karadzic gibi, Ratko Mladic gibi Netanyahu ve savaş suçlusu üst düzey
yöneticilerin hesap vermesi ve ceza alması mukadderdir. Burada bizim İsrail’e
şimdiye kadar destek veren ülkelerden beklediğimiz, artık bu desteği
vermemeleri. Çünkü yıkılan Netanyahu ve rejiminin altında kalacak olan sadece o
rejim değildir, ona destek veren bazı batılı ülkeler de olacaktır."
"MİLYARLARCA
KİŞİNİN DAYANIŞMASI SADECE FİLİSTİN İÇİN DEĞİL İNSANLIK İÇİN ÜMİT"
Bir de işin insani tarafı olduğunu ifade eden Kurtulmuş,
İsrail’in katliama kalkıştığının açıkça belli olduğu 10 Ekim 2023'ten bu yana
dünyanın dört bir tarafında sürekli bir şekilde artan kitlelerin Filistin
davasına destek verdiğini, açık bir şekilde İsrail’in bu insanlık suçlarına
ortak olmamak için kendi ülkelerinin meydanlarına çıkıp gösteriler yaptığını
söyledi. Dünyanın birçok yerinde İsrail’e destek verenlerin protesto edildiğini
hatta konuşma yaptıkları salonda bile insanlar tarafından köşeye
sıkıştırıldığını, yaptıkları bu ikiyüzlülüklere karşı insanların şamar gibi
cevaplar hazırladığını gördüklerini anlatan Kurtulmuş, "Dini, ırkı, siyasi
görüşü ne olursa olsun yüreğinde insanlıktan bir nebze nasibi olan hemen hemen
herkesin, milyarlarca insanın, insanlık cephesinin tabii bir üyesi olarak bir
dayanışma içine girdiğini görüyoruz. Bu sadece Filistin halkının kurtuluşu için
bir ümit değil aynı zamanda insanlık için de bir ümittir. Yeni bir dünyanın
kurulabilmesini ortaya koyan bir arzudur. Bunu takip etmek lazım."
ifadelerini kullandı.
Yaptığı görüşmelerde özellikle üç temel noktayı ifade
ettiğini aktaran Kurtulmuş, bunlardan birincisinin, Netanyahu ve ekibinin
uluslararası alanda yalnızlaştırılması olduğunu söyledi. Kurtulmuş,
Uluslararası Adalet Divanındaki yargılamanın buna hizmet eden bir imkan
olduğunu dile getirdi. İkincisinin, insanlık cephesi dediği sivil toplumun,
vicdanlı kalabalıkların daha büyük ve uzun soluklu bir dayanışma içinde
olmasının temin edilmesi olduğunu kaydeden Kurtulmuş, "Üçüncüsü de ne
yazık ki bu sürecin başından itibaren büyük bir zafiyet, büyük bir çaresizlik,
inisiyatifsizlik içinde olan İslam ülkelerinin artık uyanması, ne oluyoruz
diyerek silkelenmesi, birlik ve beraberlik içinde safları sıkı tutması
gerektiği. Filistin davasında İslam dünyasına yeni bir ruh, yeni bir ortak
bilinç kazandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu üç alanda çalışmalarımızı
yoğunlaştırarak önümüzdeki dönemde bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Eninde sonunda
kazanan Filistin halkı olacaktır, mazlum milletler olacaktır." diye
konuştu.
"MISIR'LA
KARŞILIKLI ZİYARETLER OLABİLİR"
"Türkiye-Mısır ilişkilerinde atılan normalleşme
adımları kapsamında Mısırlı muhataplarınızla bir araya gelmeniz söz konusu mu,
karşılıklı ziyaretler planlanıyor mu?" sorusuna Kurtulmuş,
"Önümüzdeki dönemde olabilir, gerçekleştiririz." karşılığını verdi.
İslam ülkelerinin birlik ve beraberlik içinde hareket
etmesini sağlamak için ilk başta yapılması gereken şeylerden birinin de siyasi
farklılıkları bir tarafa bırakarak karşılıklı ilişkilerin çoğaltılmasını temin
etmek olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, üç hafta önce Birleşik Arap Emirlikleri ve
Bahreyn ziyaretleri yaptığını, bundan sonra hem Körfez ülkelerine hem diğer
ülkelere ziyaretler yapacağını belirtti. Gelecek hafta Fildişi Sahilleri'nde
İslam İşbirliği Teşkilatının Meclis Başkanları toplantısı olduğunu kaydeden Kurtulmuş,
şu ifadeleri kullandı:
"Hem bu çok taraflı toplantılarda ortak konuların
üzerinde yoğunlaşmak hem de Körfez ülkeleri, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri,
Suudi Arabistan, Bahreyn gibi ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkileri her
alanda en üst seviyeye çıkarmamız gerekir. Burada hükümetler arasında
çalışmalar çok belirleyici ve yön verici bir perspektif oluşturuyor ama
parlamenter diplomasinin de imkanlarından istifade etmemiz lazım. Parlamento
başkanları, parlamentolar arası dostluk grupları, ihtisas grupları üzerinden de
sadece Mısır’la değil, bütün bölge ülkeleriyle çok yakın teması artırmak
mecburiyetindeyiz. Başka yolumuz yok. Yoksa bölge ülkeleri, başkalarının siyasi
hesaplarının bir parçası haline gelir. Bunu geçmişte yaşadık. Müşterek
taraflarımızın bütün bölge ülkeleri bakımından anahtar iki kelimesi güven ve
istikrardır. Bölgenin istikrara ihtiyacı var, her bakımdan bu ülkelerin güvene,
güvenliğe ihtiyacı var. Bunun yolu da karşılıklı temaslardan geçiyor."
"ÇALIŞMA
SAATLERİNİN BELLİ OLDUĞU BİR TEMPOYA İHTİYAÇ VAR"
Kurtulmuş, içtüzük değişikliği çalışmalarının ne zaman
başlayacağı ve acil değişmesi gereken başlıkların hangileri olduğu sorusu
üzerine, "Nasıl bir Meclis İçtüzüğü olsun diye özel olarak, grubu bulunan
siyasi partilerin yönetimlerine ya da milletvekillerine verseniz, üç aşağı beş
yukarı herkes benzer şeyleri söyler." dedi.
Öncelikle çok uzun saatler süren, büyük tartışmalara, sinir
harplerine, çok gergin oturumlara vesile olan Meclis oturumları meselesinden
kurtulmak gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bunun için komisyonların çok iyi çalıştırılması lazım.
İhtisas komisyonlarında hükümetle birlikte bu tartışmalar yapılmalı. Genel
Kurula yasa teklifi geldiği zaman komisyonlarda olduğu gibi en başından
başlayarak değil belki geneli üzerinde bir görüşme açılarak, belki bir iki ufak
tefek değişiklik önergesi varsa onların Meclis’te konuşulmasını temin ederek…
Mesela Genel Kurul’un bir günü, gelen tekliflerin yasalaşmasıyla ilgili
tartışmalara ayrılır, bir günü oylamalara ayrılabilir, bir gün gündem dışı konuşmalarla
ilgili bir oturum olabilir ya da grubu bulunmayan partiler ve bağımsız
milletvekillerinin söz almasının zemini sağlanabilir. Dolayısıyla daha net,
daha açık, çalışma saatlerinin belli olduğu, her yasayla ya da Meclis Genel
Kuruluna gelen her konuyla ilgili tartışmaların mükemmel bir şekilde öncesinden
bitirildiği bir çalışma temposuna ihtiyaç var. Ben bunun düzenlenebileceğine
inanıyorum."
"SEÇİMDEN SONRA
İÇTÜZÜK MESELESİNİ GÜNDEME GETİRECEĞİZ"
Temel meselenin, herkesin söz hakkının korunması hatta
artırılması olduğunu belirten Kurtulmuş, "Yani muhalefet-iktidar herkesin
söz hakkının korunması ama lüzumsuz ve insan sabrını taşıracak tartışma
ortamlarından uzaklaşılması lazım. Yasama yapma kalitesinin artırılması, bunun
için belki teklifler gelmeden önce Meclisin geniş bürokrat kadrosundan da
destek alarak bu işlerin yapılması mümkün. İçtüzükte, anayasaya göre çok daha
rahat bir uzlaşı sağlanabileceğini düşünüyorum. Seçimlerden sonra süratle Meclis’te
grubu bulunan partilerle konuşarak bu içtüzük meselesini gündeme
getireceğiz." dedi.
"MİLLETVEKİLLERİ
CAMDAN BİR FANUSUN İÇİNDE YAŞADIĞINI UNUTMAMALI"
"Milletvekillerinin itibar ve saygınlığı her zaman
tartışılıyor, bir konudaki düşünceniz nedir?" sorusuna Kurtulmuş, şu
karşılığı verdi:
"Milletvekillerinin itibarını zedelemek için kenarda
durup 'Elimize bir fırsat geçsin' diye bekleyen bazı çevreler olduğunu
üzüntüyle görüyorum. Bunun yanında milletvekillerinin itibarının korunması
öncelikli olarak milletvekillerinin görevidir. Her milletvekili arkadaşımız
herhangi bir sözü en aykırı şekilde söyleyebilir, bunda hiçbir problem yok. Ama
milletvekilleri de özellikle siyasi tartışma ortamlarını nezih bir şekilde
tutmak, deruhte etmek ve sürdürmek durumundadır. Ağzından çıkan sözler,
karşısındakine karşı yaralayıcı sözler, zaman zaman kabul edilemeyecek, hakaret
içeren sözler, bunlar da milletvekillerimizin dikkat etmesi gereken
hususlardır. Sadece Meclis görüşmeleri çerçevesinde değil, milletvekillerimizin,
'Biri Bizi Gözetliyor' diye bir program vardı ya, öyle bir şeyin içinde
olduğunu, şeffaf, camdan bir fanusun içinde yaşadığını unutmamaları lazım. Bu,
milletvekillerimizin çok daha disiplinli bir şekilde davranmalarını
sağlar."
"Ailenizden bir kişinin Kafkas İslam Ordusu'nda görev
yapması dolayısıyla Azerbaycan'la duygusal anlamda özel bir bağınız var. Bu
konuda bilgi verir misiniz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Rahmetli dedem Numan Kurtulmuş, ismini taşımaktan
büyük şeref duyduğum, kendisini görmedim, ben doğmadan 7 sene evvel vefat
etmiş, altı cephede mücadele etmiş bir kahraman, bir asker. 39 yaşında, Sakarya
Meydan Muharebesi’nde kalça kemiğinden aldığı bir kurşun yarasıyla ağır
yaralanıyor. Hatta öldü diye bırakıyorlar, arkadan gelen bir sıhhiye yaşadığını
anlıyor. Çubuk asker hastanesinde tedavi görüyor. Ayağı da o günün şartlarında
ameliyat imkanları olmadığı için 15 santim kısaymış. Bulunduğu cephelerden biri
de Kafkas Cephesi. Nuri Paşa komutasında Kafkas Cephesi’nde önce Bakü’ye geliyor
ardından da Zengezur’da bulunan ahaliyi teşkilatlandırmak ve Ermeni çetelere
karşı oradaki halkı korumak için mücadele ediyor. Zengezur’la ilgili dedemin
böyle bir hatırası var. Onu da bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi de rahmetle
anıyoruz."
"ERMENİSTAN'IN
AZERBAYCAN'LA SULH İÇİNDE YAŞAMAKTAN BAŞKA ŞANSI YOK"
Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri ve ilişkilerin
normalleşmesi konusunda Ermenistan'ın tutumuna ilişkin görüşlerinin sorulması
üzerine Kurtulmuş, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin
normalleşmesinin, Azerbaycan tarafının da istediği bir şey olduğunu kaydetti.
Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sorunun, Ermenistan'daki Ermeniler değil tam
tersine başta Avrupa ve Amerika'daki Ermeni diasporası olmak üzere o bölgede
barış istemeyen çevreler olduğunu belirten Kurtulmuş, "30 yılı aşkın bir
süre Ermenilerin işgal ettiği Karabağ bölgesi 44 gün süren bir mücadeleyle geri
alındı. Paşinyan'ın söylediği 'Biz de artık bunu kabul edeceğiz' manasına gelen
sözler, öncelikle diasporadaki Ermenilerden çok büyük bir tepki gördü.
Ermenistan’ın bu bölgede Azerbaycan’la sulh ve selamet içinde yaşamasından
başka bir şansı yok." dedi.
Kafkasya'nın bir barış bölgesi haline gelmesi için
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in aldıkları
inisiyatifin, altı ülkenin içinde bulunduğu bir çalışmayı yürütmek olduğuna
işaret eden Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Önce Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan üçlü mekanizma...
Bunu daha sıkı bir şekilde çalıştıracağız. Geçen hafta Gürcistan Dışişleri
Bakanı Ankara'daydı. Israrla bizden talep ettikleri şey budur. Hem dışişleri
bakanları hem meclis başkanları seviyesinde üçlü mekanizmayı daha da
kuvvetlendirmek, devlet başkanları düzeyinde bunu ileriye götürmek, ardından da
Ermenistan, Rusya ve İran’ın bu çalışmaya dahil olmasıyla altılı bir mekanizma
oluşturmak. Biz bu bölgedeki sorunları bölge ülkeleri olarak çözebilme
kabiliyetine sahip olursak bu bölgenin dışardan gelecek bazı güçler tarafından
istikrarsızlaştırılmasının da önüne geçmiş oluruz.
Zengezur projesi başarılı bir şekilde bitirilebilirse sadece
Azerbaycan’ı değil Ermenistan’ı da İran’ı da Türkiye’yi de Gürcistan’ı da
Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya bağlayacak çok hayati bir koridor olacaktır.
Kazan-kazan prensibi çerçevesinde Ermenilere de büyük faydası olacaktır.
Bunları anlatarak ve Ermenistan’ı Ermeni diasporasının gölgesinden kurtararak
yolumuza devam etmemiz lazım."
"MECLİS'TEKİ YER
DARLIĞINI AŞACAK BİR ÖN ÇALIŞMAYI YAPIYORUZ"
Kurtulmuş, Meclis’te fiziki olarak yaşanan yer sorununu
gidermeye dönük yeni bir çalışmanın gündemde olup olmadığı sorusuna, "Bir
kere muazzam bir yer darlığı var. Hem Meclis çalışanı arkadaşlarımızın
kullanacakları mekan anlamında hem siyasi partilerin ve komisyonların
kullandıkları mekan anlamında çok ciddi bir darlık var. Bu darlığı aşacak bir
ön çalışmayı yapıyoruz. Belki bu çalışmalar bittikten sonra ilave fiziki
imkanların oluşturulması için adım atılabilir." yanıtını verdi.
AA