KURGUSAL DÜNYA
Çağımızın en büyük virüsü iletişimsizlik. Gittikçe de
yayılıyor. Dünya artık birbirini anlayamayanların habitatı. Başlıca sanatı da
zihin okuma. Birbirini doğru dürüst anlamayan insanların bir de buna zihin
okuma eklemeleri gerçekten görülesi bir seyirlik oyun. Ama gerçeği göz ardı
ediyoruz. Biz zihin okuyamayız ki. Okuduğumuzu zannederiz.
***
Evet sevgili dostlar, zihin sürekli akan bir nehir gibidir.
Düşünceleri anlıktır. En ufak bir hatırlatıcının peşine takılır, bin bir
düşünceye kapılır gider. Olaylar karşısında zihnimiz her zaman aynı tepkileri
vermez, bazen değişkenler girer devreye.
Bu yüzden o an kişinin aklından geçeni bilme şansımız yoktur. Ancak
tahminde bulunabiliriz. Adı üstünde sadece tahmin. Tahminlerimizi asıl
gerçeklermiş gibi kabul etmek, en büyük sıkıntılarımızdan birini oluşturur.
***
Bu gerçeği göz ardı ettiğimizde zihin okumalarımıza daha çok
kaptırıyoruz kendimizi. Zihinde kuruyor ve anlam yüklüyoruz bu kurduklarımıza.
Hatta bu, ilişki yaşadığımız kişiyse, eşimizse ya da bir de tavır alıyoruz ona. Böyle de
yansıtıyoruz. Kendi kurduğumuza kendimiz inanır hale geldiğimizde yıpratmalar
başlıyor o noktada. Bazen de geri dönülmez bir noktaya varıyoruz.
Senaryomuzu başa saralım. Ya düşündüğümüz gibi değilse.
Sorulabilecek doğru sorularla belki de bu yanlış anlamalarımızın önüne
geçebiliriz.
Söylediğimiz gibi biriniz zihninden geçeni bildiğimizi iddia
etmek, en büyük iletişim engelidir. Kurulacak ilişkileri daha en başından
engeller. İnsanların bunu yapmasının da çeşitli sebepleri olduğunu
söyleyebiliriz. En büyük sebebi de reddedilme kaygısıdır. Doğruları duymaktan
duyulan kaygıdır. Haklı bir korkudur da ancak korktuğumuz ne olursa olsun bunu
sadece bir kere duyacağız. Gerçekler acıtır ama etkisi sonsuza kadar sürmez.
Ancak zihin okumalarımız, uzun süre bizi zehirleyen senaryolar üretmeye devam
etmemize sebep olur.
***
Kendimizin zihin okuduğuna çok emin olduğumuz durumda bir de
karşı tarafın aynı şeyi yapmasını bekleriz. Biz söylemeden istediğimizi
anlasın, biz söylemeden bir şeyleri yapsın isteriz. Bu da ikinci büyük
engelimizi oluşturur. Böyle bir ilişkide insanların doğrudan birbirini anlaması
ve iyi anlaşmaları mümkün değildir. Ne yazık ki etrafımız hep bu tarz
ilişkilerle dolu.
***
Yapacağımız en güzel şey, öncelikle bir ilişkinin doğrudan
iletişimle kurulacağını fark etmemizdir. Şeffaflık bir ilişkinin olmazsa
olmazıdır. Bu nitelikle kurulan birlikteliklerde sağlıklı model oluşur. Bu
sağlıklı model, insanların ilişkide kendini daha iyi hissetmesini sağlar. Daha
doyumlu daha güvenilir bir ilişki oluşur. En güzeli de budur ki hepimiz iyi bir
ilişkinin verdiği rahatlığı hak ederiz.
***
Bunun için yapmamız gereken, yaşadığımız ne olursa olsun
hemen o an sıcağı sıcağına soru sormaktır. Karşı tarafın davranışının neden
öyle olduğunu sormak, neden öyle söylediğini öğrenmeye çalışmak.
Ne istediğinin anlaşılmasını beklemek yerine bunu doğru
sözlerle ifade etmek. O an ne hissediyorsak bu duyguyu doğru analiz edip
anlatmak. Karşımızdakinin zihnini okuduğumuzu iddia etmek yerine
karşımızdakinin somut eylemlerine ve davranışlarına bakmak. Hatta doğru
soruları sormak.
***
Güzel ilişkiler yaşamak zor değil. Sanırım bunu biz
davranışlarımızla ve kendi yaşanmışlıklarımızın ağırlığıyla biz
zorlaştırıyoruz. Her geçen gün karmaşıklaşan yaşam içinde kendi doğallığımızı
kaybeder hale geldik. Zora koşmalarımız her alanda olduğu gibi ilişkilerimizde
de başköşeye oturuyor.
***
Elde ettiğimiz de sadece mutsuzluk. Hayat o kadar kısa ki
güzel duyguların eşlik ettiği, karşılıklı anlayışın eşlik ettiği doygun
ilişkiler yaşayabiliriz diye düşünüyorum. Tek yapmamız gereken de iletişime
açık hale gelmek, dinlemek ve doğru soruları sorup anlamaya çalışmak.