Kronik ihmal

Antalya bu yaz yine şaşırtmadı. Kendinden zerre miskal ödün vermeyen kavurucu sıcaklıklarıyla ile arzı endam etti. 50 dereceyi arşınlayan sıcaklıklar yeri geldi isyan ettirdi.  Zaman zaman ise bir çare aramaya sevk etti.

Sesimizi Muratpaşa Belediyesi duydu. Kendini fedakarca ortaya attı. Sıcaklıklarla mücadeleyi koyuldu. Aldılar ellerine küçük bir vantilatör, caddeye çıktılar. Antalya'yı serinletmeye çalıştılar. Vaziyet buydu... Sıcaklarda bir nebze yüzler güldü.
***
Mevzumuza dönelim.

Antalya, yakıcı sıcaklıklarının panzehirini de bünyesinde bulunduruyor.  Masmavi serin sularıyla ve yemyeşil doğasıyla huzurun adresi oluyor. Tabi birde eşşiz güzelliğiyle büyülüyor adeta. Güzeli kim tamah etmez. Antalya'da malumunuz çekim noktası. Terliğini, mayosunu, güneş kremini alan geliyor... Turizmin kalesi kent bu sene de rekordan rekora koştu. Hem de doludizgin. Nazar değmesin... Sahiller doldu taştı. Sıcak kumlarda iğne atsanız düşmez insan kalabalıkları peydahlandı. Memleketin dört köşesi bir yana dünyanın dört bucağından insan yağdı. Akdeniz'in berrak sularıyla Antalya'da buluşuldu...  
***
Tabi ki Antalya'da her güzelin bir kusuru vardır mottosuyla, işlerin yolunda gitmediği uzuvları da bünyesinde barındırıyor. Sonuçta Antalya tek bir parça bir tablo değil as duvara. Yapboz gibi onlarca parçası var... Bir parçası var ki yapbozun en köşesini tamamlayan, gözlerden uzak küçük ve silik bir parça... Şimdi gelelim o göz ardı edilen parçaya dikkat kesilmeye...
***
Yer: Muratpaşa, Mevlana Kavşağı, Aşık Mahsuni Şerif Parkı…

Antalya'nın sıcağının yine can sıktığı bir gün. Mevlana Kavşağı'nın üzerinden seyahat ederken alt tarafta kalan parkın süs havuzunda yüzen bir kaç çocuk gözüme çarptı... İlk durakta otobüsten indim. Parka doğru yola koyuldum. Baktım baya baya 3 tane küçük çocuk süs havuzunda. Kimi anadan üryan akrobatik hareketler yaparak hem serinleyip hem eğleniyorlar. Çocuktur en güzel zamanları. Ama durumun bir tehlikeye mahal verilebileceği apaçık.
***
Yanlarına yanaştım. Sohbet etmeye başladık. En büyüğü 10 yaşında. Çok beklemeden kilit soruyu sordum. Ne yapıyorsunuz burada? "Abi sıcak, serinliyoruz" cümlesi çocukların ağızdan çıkan marş gibiydi. Havuzun yanında 'tehlike' uyarısı veren tabelaya işaret ettim. İçlerinden en dikçe olanı okula gitmiyorum dedi... Bir süre sessizlik oluştu...


Ailelerini sordum; bu semtte yaşamadıklarını gezmeye geldiklerini söylediler. Uyardım tabi ama nafile. "Bizi üniformalı abiler görüyor, bir şeyler demiyorlar" dediler, kendilerinden oldukça emin bir tavırla. Tehlikeyi üstüne basa basa anlatınca sudan çıkmaya karar verdiler bir süre sonra. 
***
Oradan ayrılıp eve dönünce kafama takıldı biraz araştırma yaptım. Birazda geçmiş haberleri kurcaladım. Ne görsem beğenirsiniz? Aynı parkta defalarca aynı tehlikeye kulaç olayı haber yapılmış. Tehlikeyi görüp haber yapanın tüm meslektaşlarımızın kalemine sağlık... Ama ne duyan var duyar...


Burada araya girip küçük bir virgülü 'ihmal' etmeyeceğim!

Son günlerde ülkemiz bir dizi ihmal haberleri ile sarsılıyor. Ha bire canlar yitiriyoruz. 2 gün gündem oluyor sonra unutuluyor... Vicdanlarda derin yara açan o haberlerden bir kaç tanesi aklıma üşüştü.
***
İzmir'de üste açık bırakılan elektrik kabloları yağmur sularıyla temas etti.  2 can aldı. İhmaldi. Yerel basın yıllar öncesi tehlikeyi bas bas bağırmış... Kimse kulak asmamış! Kahrolduk.

Antalya'da teleferik kazası yaşandı. 1 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bilirkişi raporları, denetim, bakım, onarım kusurlu dedi! Yıkıldık.

İstanbul Küçükçekmece'de kazı çalışması sonrası oluşan su birikintisine düşen minik Eda, melek oldu. 5 yaşındaydı. İhmale kurban gitti..! Yüreğimiz parçalandı...  Acılar peş peşe geliyordu.

Şimdi yeniden bizim konumuza dönelim.

Bahsettiğimiz parkta defalarca kapıdaki tehlike için ses yükseltmiş sonuç alınamamıştır. Havuzda yaşanacak herhangi bir elektrik kaçacağının ya da boğulma vakasının geri dönüşü, telafisi yok. İşin acı yanı onlarca uyarı niteliğindeki haber kimsesiz kalmıştır! 
***
Parkın bulunduğu alandaki kavşağa ismini veren manevi mihmandarımız Mevlana'nın dediği gibi acaba, cevap vermemek de bir cevap mı? Yoksa işin aslı parka ismini veren sazıyla, sözüyle, avazıyla gönüllere taht kurmuş Aşık Mahsuni Şerif'in, "Koltuğu bulanlar bizi unuttu, arada sürünen çoktur efendim" sözleri gibi mi? unutulduk mu? 
SON SÖZ
İş işten geçtikten sonra ah vah demenin kimseye faydası yok. İvedilikle  önlem alınmalı. Denetimlerin artırılması elzem. TMMOB tarafından konuya ilişkin hazırlanan raporlar mevcut. Bir can yanmadan iş başa düşmeli. Vazife sizleri bekler...