KREDİ KARTININ YERİNİ IBAN ALDI
Zenginlerin çoğu
cüzdanında para taşımaz. Çünkü alışverişlerini başkaları yaparlar. Ben de cüzdanımda
pek nakit taşımayı sevmem. Ama alışverişim kendim yaparım. Ödemelerimi
ağırlıklı olarak kredi kartıyla yaparım.
O nedenle cüzdanımda fazla nakit bulundurmam. Nakit harcamalarımı semt
pazarlarındaki sebze meyve alışverişler sırasında yaparım.
Ancak semt pazarlarında
bile artık nakitin yerini IBAN almaya başladı. “Kart geçiyor mu” diye
sorunca; Pos cihazı kullanmadıklarını söylüyorlar.
Ya da “IBAN’a atabilirsiniz” diyorlar.
Sonra da cep telefonundaki internet bankacılığı üzerinden verdikleri hesaba
ödemenizi yapabiliyorsunuz. FAST uygulamasıyla birkaç saniye içinde paranın
transferi gerçekleştiği için alan da satan da bu işten memnun kalıyor. Cep
telefonunda interneti olan, Okuma yazması olan herkes bunu yapmaya başlamış.
Tabi bu yöntem
hesabında nakiti olanlar için. Şayet hesabınızda para yoksa tercihiniz kredi
kartı olacaktır. Ancak birçok yerde artık kredi kartı pos cihazı olsa bile
esnaf bun u kullanmak istemiyor. Çünkü esnaf kredi kartı ile yapılan
alışverişlerde parasını 45 gün gibi bir süre sonunda alabiliyor. Aylık yüzde
10’lara yaklaşan yüksek enflasyondan dolayı kimse 45 gün sonrası parasını
tahsil edebileceği bir malını satmak istemiyor. Çünkü sattığını yerine
koyamamaktan endişe ediyor. Sermayesinin erimesinden korkuyor.
Kredi kartıyla yaptığı
satışın karşılığını bankadan 45 gün beklemeden almak isteyenler ise bankalara
komisyon ödemek durumunda kalıyor. Bu nedenle POS yerine IBAN’ı tercih etmeye
başlamışlar. Ancak bu yöntem vergi kayıplarına da neden olabiliyor. Böyle enflasyonist
bir ortamda devlet de çok ciddi anlamda gelir kaybına uğruyor. 2002 yılında AK Parti iktidara geldiğinde
57’inci hükümetin ekonomik istikrar programını devam ettirip enflasyonla
mücadelede çok ciddi anlamda başarı sağlamıştı. Enflasyonun 2004 yılında yüzde
10’un altına düşmesinin sonucu olarak 2005 yılında paradan altı sıfır atılarak Türk
lirasının yerini YTL almıştı.
Eskinin 1 milyon
lirası 1 lira olmuştu. Bundan 15 yıl
önce 2008 yılında dolar, bir lira 20 kuruş filandı. Hatta dolar 1 liraya düşer mi diye
tartışmalar bile başlamıştı. Türk lirasına güven geldiği için ülkede adeta
bahar havası esmeye başlamıştı. O
dönemde Türkiye düşük faizli uzun vadeli konut kredileriyle tanışıp milyonlarca
kişi ev sahibi olmuştu. Fahiş fiyat
artışına neden olabilecek bir iklim olmadığı için stokçuluk da söz konusu
değildi. Şimdilerde ise bundan 15 yıl önce “bir liraya düşer mi” dediğimiz
dolar 30 liraya dayandı. Uzun vadeli düşük faizli konut kredileri mazide kaldı.
Konut sıkıntısı başladı. Fahiş fiyat
sorunu çıktı. Çünkü iklim değişti. Bugün ülkenin güven iklimine ihtiyacı var.