KRALİÇE BELKIS

Prof. Dr. Ahmet Bedir ‘kitaptan ilmi olan biri’ ve Sebe Kraliçesi Belkıs’ten şöyle söz etmektedir:

***

Hz. Süleyman’ın yanında ‘kitaptan ilmi olan biri’ olarak bahsedilen kişinin Asaf b. El-Berhiya olduğu belirtilmektedir. Bu zatın cinlerden olduğu söylendiği gibi, Hz. Cibril veya Hz. Süleyman’ın kâtibi, Estum, Endülüslü Zünnur veya Hızır olduğu ve İsm-i Azamı bildiği rivayet edilir.

***

Kuran’ın beyanına göre, bu zat, Allah’tan hususi bir ilme sahip olup (ilm-i ledün), Allah’ın isimlerinden, kendisi ile dua edilince kabul edilen ism-i azamı biliyordu. Belkıs’ın tahtını, göz açıp kapayacak kadar, kısa bir sürede Me’rib’den Kudüs’e getirebileceğini söylemiş ve bunu, Allah’ın izni ile bir keramet olarak yapmıştı. Burada bilim ve teknolojik açıdan, maddenin ışınlanabileceği, iması verilmiştir.

***

Olay, Allah’ın, bu güzel insana bir ihsanı olsa bile, müminlere teknolojik gelişmelerde önemli bir kapı açmaktadır. Allah, kulu Asaf’a vermiş olduğu ihsanı diğer kullarına da verebilir.

***

Asafel-Berhiya’nın Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde, ‘Harun Tepesi’ diye bilinen yerde kabri mevcuttur. Yalnız yöre halkının bazısı, bu zatı Harun Peygamber olarak bilmektedir. Ayrıca Ayasofya’yı ilk defa O’nun yaptığı da İbn Batuta tarafından nakledilmektedir.

***

Neml Suresi 23. Ayette geçen ‘imree’ den maksat ‘Sebe Kraliçesi’ olup, ismi de Belkıs bint Şerâhil’dir. Babasının adı Ya’rup b. Kahtan olup bütün Yemen’e hükmediyordu. Bir rivayete göre Belkıs’ın Annesi cinlerdendi. Kur’an-ı Kerim’in beyanıyla, Belkıs, Hz. Süleyman’a gelip Müslüman olmuştu.

***

Kraliçenin iman ettiği ve O’na teslim olduğu ayetle bilinmekle birlikte, toprakların Hz. Süleyman’ın devletiyle birleştirip birleştirmediği kesin değildir. Hz. Süleyman’ın vesayetinde devam ettiği de söylenebilir.

***

Kraliçe, zeki ve tecrübeli biri olarak Süleyman Aleyhisslam’la münasebetinde O’nu dikkatle inceleyip şunları tespit etmiştir:

***

1. Mektubun değişik üslubu, Allah’ın adı ile başlaması. 2. Kıymetli hediyeleri kabul etmemesi. 3. Elçisinin O’nun hakkındaki iyi intibaları. Bunlar O’nu ziyaret etmesine sebep teşkil etti. Şahsen görüşünce O’nun şu özelliklerine de şahit oldu: 4. Tahtının getirilmesi mucizesi. 5. O dünya padişahının temiz, dürüst, mütevazı ve dindar bir insan olması.

***

Bu mevzu ekseninde Ahd-i Atik’te, Hz. Süleyman’a atfedilen gurur, şehvet ve putperestlik gibi isnatlar asla tasvip edilemez. Kitab-ı Mukaddes’te anlatılan konu içinde, Sebe Kraliçesi Hz. Süleyman’a gelmek üzere iken tahtının kendinden önce getirilmesi, saraya girerken eteklerini toplaması, Hz. Süleyman’ın huzuruna varınca tevhit dinine inanması meseleleri bulunmamaktadır.

***

Ur kitabelerinde ‘Sebum’ diye bahsedilen Sebelilerden Babil, Asur kitabelerinde, Kitab-ı Mukaddes’te, Yunan ve Roma kaynaklarında da bahsedilmektedir. Davut ve Süleyman peygamber zamanında Sebeliler zenginlikleriyle dünyaca meşhur bir kavim olarak dikkati çekmişlerdir.

***

Başlangıçta Güneş’e tapan Sebeliler daha sonra kraliçeleri Belkıs’ın Hz. Süleyman zamanında imana gelmesiyle (M.Ö. 965–926) çoğu Müslüman olan Sebebiler zamanla tekrar çok Tanrılı inanca yönelmişlerdir.

***

Kur’an-ı Kerim’de Sebelilerin güçlü ve yenilmez ordulara, zengin ekonomik kaynaklara, çok önemli ticaret yollarının kontrolüne, alışverişli coğrafi konuma ve özellikle de elverişli bir ikliminden ziyade oluşturdukları sulama teknikleriyle çok verimli bir zirai hayata sahip oldukları belirtilmektedir.

***

Sebe halkının zenginliği ile ilgil olarak çeşitli kaynaklar çarpıcı bilgiler verirler. Yunanlılar ve Romalılar bu kavmin efsanevi zenginliklerini duyup kıskanırlardır.