Kovuldu, yılmadı il müdürü oldu

Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Gülay, 38 yıllık eğitimcilik hayatının ilk günlerinde devletin sıcak yüzünü görmemesine, hatta bakanlıktan kovulmasına rağmen direndiğini söyledi

Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Gülay, 38 yıllık eğitimcilik hayatının ilk günlerinde devletin sıcak yüzünü görmemesine, hatta bakanlıktan kovulmasına rağmen direndiğini söyledi
 
Antalya'da 12 yıldır görev yapan İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, bunun sırrı ve neyi doğru yaptığıyla ilgili soruya uzun bir yanıt veriyor. Sözlerine, “Çalışma odağımda çocuk var. İnsan var” diye başlayan Gülay, hep empati yaptığını anlatıyor. Empati yapmasının nedeni ise geçmişte yaşadıklarından kaynaklanıyor. O günleri anlatırken şunları söylüyor Gülay: “1977 yılında üniversiteyi bitirdiğimde, göreve başlamak için kamu kurum ve kuruluşlarına gittiğimizde çok ters hareketlerle karşılaşırdık o zamanlar. Sevecen, yardımsever bir insan grubuna ben rastlamadım. Belki benim şansımdan bilmiyorum.”
 
Kimse muhatap almıyordu
1981 yılında askerliği bittikten sonra mesleğine dönmek için tam 11 ay beklemek zorunda kaldığını anlatan Gülay, ataması için 9 kez gittiği Milli Eğitim Bakanlığı'ndan 'Defol' denilerek kovulduğunu anlattı. Gülay, “Askerlikten sonra tekrar görevime dönmek için bakanlığa müracaat ettim. O zaman 12 Eylül askeri darbe dönemi. Evraklarımı veriyorum, sonra Ankara'dan Kayseri'ye dönüyorum 15 gün sonra evraklar posta ile gönderiliyor. 'Uygun görülmedi' diye. Neden uygun görülmediği belirtilmiyor. Evliyim, çocuğum var. Bu Ankara'ya gidişler, dokuz kez sürdü. Gece saat 11'de Kayseri'den Ankara'ya otobüs var. Sabah 7'de Ankara'ya iniyorum. Otobüsten iniyorum, ekonomik durumum iyi değil, bir simit alıyorum, yürüyerek bakanlığa Kızılay'a gidiyorum. Derdimi anlatacak kimseyi bulamıyorum. Kimse beni insan yerine koymuyor, muhatap almıyor. Adeta beni yok sayıyorlar” sözleriyle anlatıyor yaşadıklarını.
 
Kapıyı zincirle kilitlediler
Gülay, atama için Ankara'ya 9'uncu gidişinde yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: “Ankara'ya dokuzuncu gidişimde, sabah 8'de memurların içine karıştım ve içeri girdim. Atama işleri bölümüne geçtim, Genel Müdür Yardımcısı'nın yanına gittim. Beni görünce, 'Siz nasıl girdiniz içeri?' dedi. Çıkmamı söyledi. 'Ben 9 aydır açım. Eşim aç. Oğlum aç. Üç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, askere gittim. Niçin beni atamıyorsunuz?' dedim. Bana, 'Askere giderken izin almamışsındır' dedi. İzin aldığımı ve elimde belgem olduğunu söyledim. 'O zaman dilekçene yazmamışsındır' dedi. Onu da yazdığımı söyledim. Bu kez, 'Günde iki bin dilekçe geliyor. Hangisini okuyacağız?' dedi. Ben de 'Okumazsanız bilemezsiniz durumumu' deyince 'Defol' diyerek kovdu. Ben de, 'Bu bakanlıktan hiçbir güç beni dışarı çıkaramaz. Ben vatan haini miyim? Neden tayinimi yapmıyorsunuz?' dedim. Sonra birini görevlendireceğini ve beni dinleyeceğini söyleyerek dışarı çıkarttı. Çalışma koridorunun sonunda, kapıya zincir taktılar, asma kilitle kilitlendi. Orada beklemeye başladım.”
 
Onbir ay sonra çıkan tayin
Çıkarıldığı koridorda saatlerce beklediğini anlatan Gülay, “Sonra biri geldi. Evraklarımı aldı. ‘Tamam git' dedi. Görevliden telefon numarasını istedim. 'Güvenin yoksa al evraklarını git' dedi. Bir fırça da ondan yedim. Hiç arkama bakmadan, iki katı kaç saniyede indim bilmiyorum. Eğer evraklara elim değse, evrak elimde kalacak” diye aktarıyor yaşadığı stresi. 1982 yılında yaşadığı olayın ardından atamasının Kayseri 60. Yıl Cumhuriyet Ortaokulu'na çıktığını öğrendiğini söyleyen Gülay, “O gün dünyalar benim oldu” diye de aktarıyor sevincini.
 
 
 
Hayatında ilk kez Vali gördü
1985 yılında girdiği sınav sonucu lise müdürü olduğunu ifade eden Gülay, o yıllarda yaşadığı bir başka ilginç anısını da paylaşıyor: “Lise binası yıpranmıştı. Onarımı yaptırmak için bakanlıktan ödenek çıkarttım. Tamir ihalesi yapıldı. İhaleyi alan kişi, torbalarda kireçler, variller ve toz boya ile geldi. Karıştırıp boya yapıyor. Dedim ki, 'Niçin orijinal kutuda plastik boya ile boyamıyorsun? Devletin parasını size çar çur ettirmem.' Çünkü yaptığı boya iki üç ay sonra dökülürdü. Okulun çok amaçlı salonu boyanırken baktım Vali ve İl Milli Eğitim Müdürü gelmişler. Hayatımda ilk defa bir Vali ile karşılaştım. Vali bana, 'Odan yok mu? Burada ne bekliyorsun?' dedi. Odama geçtik. Olayı anlattım. Sonra gittiler.”
 
Algı kabiliyetini kaybetti
Vali ziyaretinden bir hafta sonra Valilik Özel Kalem'den arandığını ve Vali'nin kendisini çağırdığını söyleyen Gülay, o an hissettiklerini, “Elim ayağım tutuştu. O dönemlerde sürekli azarlandığımız için herhalde gereği gibi davranmadım diye düşündüm" sözleriyle aktarıyor. Valiliğe gittiğinde renginin bembeyaz olduğunu, dizlerinin titrediğini itiraf eden Gülay, "İlk defa Vali odasına giriyorum. Bir zarf uzattı. O anda Allah canımı aldı sanki. 'Aşağıda görevine başla' dedi. Ne oldum? Neye başlayacağım? Algılama ve düşünme kabiliyetimi kaybettim sanki. Odadan çıktım. Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde Şube Müdürü olduğumu öğrendim” diyor. Şube müdürlüğünden bu yana odasının kapısının hep açık olduğunu vurgulayan Osman Nuri Gülay, “Kapım o zamandan bu yana hiç kapanmadı” dedi. Gülay, o dönemde devletin imkanları olmadığını ve babasının kendisine hediye olarak 4 koltuk ve bir masa aldığını da ekliyor sözlerine. Gülay, Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü'de dört koltuk ve masanın 'İbrahim Gülay Bağışı' olarak yer aldığını anlatıyor.
 
Asaleten Yozgat’a atandı
Şube müdürlüğü döneminde gelenleri ayakta karşılamaya, bir bardak çay ikram etmeye ve kapıya kadar uğurlamaya özen gösterdiğini anlatan Gülay, bu durumun diğer müdürler tarafından tepki gördüğünü de sözlerine ekledi. Gülay, “Arkadaşlar 'Biz de çay kahve söylemek zorunda kalıyoruz. Bizde böyle bir adet y