Kötü oyun iyi sonuç

Başakşehir karşısında alınan farklı yenilgi ve milli aranın ardından moral bulmak adına rakip olarak Adana Demirspor tam bir biçilmiş kaftan… Yaşanan mali sorunlar, transfer yasağı ve Süper Lig’in gerisinde kalan kadro kalitesine sahip Adana Demirspor karşısında Antalyaspor, kağıt üzerinde mutlak favori olarak sahaya çıktı. Futbolcular da bundan dolayı rehavete kapılmış olmalı ki ilk yarım saat sadece durup Adana Demirspor’u izlediler. Özellikle Yusuf Sarı’yı durdurmakta oldukça zorlanan Kırmızı-Beyazlı savunma, 30’uncu dakikadan itibaren dengeyi nispeten başarsa da birkaç cılız atak ve Kaluzinski ile Erdal Rakip’in uzaktan attığı iki şut dışında rakip kalede çok fazla tehlike yakalayamadı. Buna karşın Adana Demirspor’un iki golü ofsayt bayrağına takıldı. 

Antrenmanlarda gösterdiği performansla taraftarı heyecanlandıran Andros Townsend ise ilk karşılaşmasında tam olarak sınıfta kaldı. Djenepo’nun bireysel performansı dışında rakip kaleye gitmekte zorlanan Antalyaspor adına ilk yarı tam olarak çöpe atıldı.

İkinci yarıya da fark yaratarak başlayamayan Antalyaspor’da Başakşehir maçının golcüsü Larsson sahneye çıkarak, ölü toprağını üzerinden attı. Antalyaspor altyapısından yetişen Ali Yavuz Kol’un şutunun direkten dönmesinin 2 dakika sonrasında gelen gol de bir anlamda maçın kırılma anı oldu.

84’te Adana Demirspor beraberliği yakalasa da belki de sezonun en kritik golü, Samudio’dan geldi ve 3 puanı Antalya’da bıraktı. 

Sonuç olarak Süper Lig’in seviyesinde olmayan Adana Demirspor’a karşı ortaya koyulan bu futbol geçer not almaz, ancak olası puan kaybının sonuçları psikolojik olarak çok ağır olabilirdi. Bu açıdan bakıldığında Antalyaspor’un çok kritik bir virajı kayıpsız aşmanın başarı olduğunu söyleyebiliriz.

*

Antalyaspor adına son yılların en karmaşık transfer sezonu sona erdi.

“Transfer yapılacak mı, tahta açılacak mı?” soru işaretleri arasında 3 kez gelen transfer engeli kaldırıldı ve yönetim elinden gelen takviyeleri yaptı. 

Yapılan transferler arasında en çok Abdurrahim Dursun hamlesi eleştirildi. Alioski ve Henrique Silva gibi isimlere gittikten sonra Abdurrahim’in transfer edilmesi tabii ki hayal kırıklığı olarak kabul edilebilir. Hatta bir alt ligdeki Ankaragücü'nün 2 sol bek alarak 3'üncü sıraya düşen futbolcusunu göndermiş olması eleştirilerin dozunu da haklı olarak artırır. Ancak ben farklı bir konuya dikkati çekeceğim: Planlama...

Yapılan hamlelere bakınca sanki hiç planlama yapılmamış gibi bir görüntü var. 

Örneğin, kaleci transferi düşünülüyorsa, bu konu son güne kalmamalıydı. Türkiye Futbol Federasyonu, kadronda iki yabancı kaleciye izin vermiyor. Dolayısıyla Piric'in elden çıkarılamaması halinde 2 yıllık maaşı tak diye verilebilmesi gerekebilecekti. Yine de göz karartıldı ama Standard Liege’ten Arnaud Bodart için onay çıkmadı. Başka girişimde bulunulan birkaç kaleci için de son dakika sürprizleri çıkınca iptal oldu. Şimdiden söyleyeyim çok büyük bir sürpriz olmazsa ikinci devrede Piric olmayacak. Peki bu hamlelerden sonra zaten performans olarak kötü durumda olan Piric'in mental gücü nasıl üst seviyede tutulacak? Bunu zamanla daha net görebileceğiz.

“Aboubakar'a teklif yapıldı” dendi, yerine golcü alınmadı hatta son gün çalışma bile yapılmadı. “Amartey ilk tercihimiz değil ama teklif yapıldı” dendi, stoper takviyesi olmadı. Söz konusu futbolcuların mevkilerinde eksiklik hissediliyorsa neden takviye yapılmadı, eksiklik yoksa neden bu oyunculara gidildi? Ben gerçekten bu planlama nasıl yapıldı anlamadım.