Komisyoncu sistemi çiftçiyi de tüketiciyi de mağdur ediyor
Antalya'da eşine ait arazide 2016 yılında çiftçiliğe başlayan emekli Doktor İbrahim Bodur, 90 dönüm arazide ektiği ürünlere komisyoncular düşük fiyat verince belediyelere yarı fiyatına satma pahasına teklif götürdü.
Antalya'da Korkuteli ilçesi Kargın Mahallesi'ne eşine ait
araziyi değerlendiren emekli Dr. İbrahim Bodur, tarım alanına Antalya'nın
coğrafi işaretli Korkuteli Karyağdı Armudu, karpuz, salçalık domates ve biber
ekti. Ürünlerin ekim yerinin planlaması için büyük çaba harcadığını anlatan
Bodur, emek verdiği tarım sektöründe maddi karşılık bulamayınca, seraları
sürmek için kullandığı iki buçuk milyon değerindeki traktör ve makineleri de
elinden çıkarmaya hazırlanıyor.
"ÜRETİM SONUCA
ULAŞTIRMADI"
Bodur, "Eşime ait buralar, 7 seneyi aşkın zamandır bu
işi yapıyorum. Eşim pek ilgilenemiyordu, ben ilgileneyim istedim, o sırada da
yönetimin 'Tarlalarınızla ilgilenin' tavsiyesi üzerine bir şeyler yapalım diye
başladık. Buraya yerleşme anlamında kanunların izin verdiği bir yapılanma
yaptık, sonra bu bahçeyi revize ettik, tek tek ne ekelim diye karar verdik,
burada ekili olan ağaçlar Ankara armudu eski adıyla karyağdı armudu. Bütün
ağaçların yerlerini tek tek haritacıya tespit ettirdim, aralıkları bellidir.
Onları tek tek usulüne uygun ektirdim. Beş sene boyunca bunlar zaten meyve
vermiyor, aynı çocuk gibi büyütüyorsunuz, her sene ilaçlıyorsunuz, her senenin
sonunda buduyorsunuz, bunların hepsi büyük bir maliyet, beş sene sonra ufak
ufak meyve vermeye başlıyor. 7 ila onuncu sene arası asıl meyveyi vermeye
başladığı zaman, 7-8 sene hiç verim almadan yapabileceği zor bir iş. Ama
yedinci senede de görüyorsunuz ki siz ne üretirseniz üretin sonuca
varamıyorsunuz" diye konuştu.
KOMİSYONCULAR
MASRAFIN YARISINI TEKLİF ETMEDİ
Ektiği ürünler tarım arazisinde yetişmeye başlayınca haldeki
komisyonculara götürdüğünü fakat gıdaları değerinde satamadığını söyleyen
Bodur, alıcıların çok düşük fiyat teklif ettiğini belirtti. Bodur,
"Geçtiğimiz yıl buradaki bütün meyveleri usulüne uygun topladık, onlar
traktörle soğuk hava depolarına taşındı, orada beklemeye başladık, görücüye
çıkıyor, alıcılar masrafının yarısını bile vermiyor. Ben bu işi epey inceledim,
gelenlerin hepsi birbirleriyle irtibatlı. Bir müddet sonra bu meyve ne olacak
elimde kalacak düşüncesiyle ucuz pahalı demeden veriyorsunuz, nitekim öyle yaptım.
Topladım baktım ki hiçbir şey olduğu yok, ürününüzü belli bir değerde
satamıyorsanız ve bu sistem böyle olmayı bir türlü değiştiremiyorsa; o zaman
dayanma gücünüzün sonuna gelmişsiniz demektir" dedi.
100 TON KARPUZ ELİNDE
KALDI
Emekli Doktor İbrahim Bodur, armut, domates, biber karpuz
ektiği tarım arazisinde geçtiğimiz sene 100 ton karpuzun elinde kaldığını
söyleyerek, satılan ürünle çiftçinin elinden çıkan ürünün fiyatı arasında
uçurum olduğuna dikkat çekti. Bodur, şöyle devam etti:
“Karyağdı armudu, bunun dışında salçalık domates ve biber
ektik, herkesin mecburi aldığı ürünler. Masrafını çıkarıp da biraz arttığı
zaman oh bu sene zarar etmedik bakıyoruz, yani zarar etmemek kazandık gibi
anlaşılıyor. Ayrıca tonlarca karpuz ektik evvelki sene, Antalya'da kilosu 15-20
TL'ye satılan karpuzu biz burada 75 kuruşa satamadık, 100 ton karpuz tarlada
kaldı. Sistemin yaşaması için bizim oradan para kazanmamız gerekiyor, karpuzun
kilosuna gelirken baktım, 15-20 TL'ye satıyorlar, buradaki çiftçi kilosunu 10
TL'ye satsa ihya olur. Ama o çiftçi bunu satamaz yani o parayı alamaz
vermezler. Çünkü asıl parayı aradaki alıcılar komisyoncular onlar kazanıyor,
izin vermezler."
BELEDİYELER, YARI
FİYATINA GIDA ÜRÜNÜNÜ KABUL ETMEDİ
İbrahim Bodur, özenle yetiştirdiği ürünleri karşılık
bulamayınca Antalya ve İstanbul'da hizmet veren belediyeleri arayarak, pazar
fiyatının yarısına ürünleri belediyelere satma teklifinde bulunduğunu dile
getirdi. Bodur, "İstanbul'da bir belediyeyi aradım, ilgili kişilerle beni
görüştürdüler. Oradaki kişiye; 'Bakın benim karpuzum kamyonum var, ben karpuzu
kamyona yükleyip getireceğim. Pazarda kaç liraya satılıyorsa yarı fiyatına
satacağım, bana sadece şuraya koyun kamyonu deyin getireceğim, bunun maliyetini
de üstleneceğim' dedim. 'Şu an öyle bir uygulamamız yok' dediler. Antalya'da
bir belediyeyi de aradım, 'Bana bir yer gösterin, kendi ürünümü oradaki pazarda
satılan fiyatın yarı fiyatına satacağım' dedim. 'Öyle bir uygulama yok burada'
dediler. Yarı fiyata tarladan alıp geleceğim satacağım dediğim zaman o
olmuyormuş" ifadelerini kullandı.
"YENİ JENERASYON
ÇİFTÇİ OLMAK İSTEMİYOR"
Çiftçilik yaptığı arazinin çok verimli bir arazi olduğunu
aktaran İbrahim Bodur, durum böyle devam ederse ürünlerin parasıyla bile
bulunamayacağının altını çizdi. Bodur, şu ifadelere yer verdi:
"Bu toprakları ben kazdım, 3 metre kazıyorum altından
çikolata gibi toprak çıkıyor. Burası boydan boya iki tane derenin arası ve
buraya eğer siz taş ekin, buradan apartman çıkar, o kadar verimli bir arazi.
Ama insanlar para kazanamıyor, sistem buna asla izin vermiyor. Ülkede kıtlık
açlık olacak ve insanlar biz nerede hata yaptık diyecek. Çok uzun bir vadede
değil, küresel ısınmadan sonra bu ülkede bazı şeyleri parasıyla bile bulamaz
olacağız, o zaman akıllanmayı öğreneceğiz. Esas önemli olan bir başka husus da
bizim yeni jenerasyonumuzda. Eskiden buradaki çiftçi Osman amcadan sonra onun
çocukları torunları devam ederdi, şimdi o da kesildi. Çocukların hepsi
üniversitede okuyor, onu bir statü atlama olarak görüyorlar. Burada çalışmayı o
okullara gittikten sonra kendilerine yakıştırmıyorlar, böylece yeni jenerasyon
buradan uzaklaşmış durumda."
ÇİFTÇİLİĞE DE EKTİĞİ
ÜRÜNLERE DE VEDA EDİYOR
Uzun uğraşlar ve çeşitli denemeler sonucunda çiftçiliğe veda
edeceğini açıklayan İbrahim Bodur, konuşmasını şu şekilde tamamladı:
"Çiftçi asla para kazanamıyor, kazansa ben kazanırım.
En fazla dayanabilecek olan insan benim, gelecek sene ne yiyeceğim derdi
olmayan bir insanım. Dolayısıyla eğer ben kazanamıyorsam, hiç kimse kazanamaz
bu işten ve buraya gelirken de kendi kendime yemin ettim dedim ki; 'asla pes
etmeyeceksin, asla pişman olmayacaksın'. İtiraf ediyorum, pes dedim ve son
derecede pişmanım. Buraya yatırdığım parayı bankaya yatırsaydım, bu topraklar
beş kere daha satın alacak kadar konuma gelirdim. Kötü olan da bu zaten,
çalışıp bir iş yapıp da bundan para kazanamayan bir kişi olması. Ağaçlar o
kadar uzun sürede yetişiyor ki güneşin baharında, kışın çamurda budanıyor,
bunların hepsi bir emek. Her santimetre karede bir emek var ve bunları ben
şimdi yok hükmünde görüyorum ama burada bir milli servet yatıyor. Eşimle
oturduk düşündük ne yapacağımızı, bunu kökletmek için şimdi cebimden ekstra
para vereceğim ama ağaçlara kıyamıyorum. En sonunda dedim ki, tarlanın bir
bölümünü köklemeyelim, yeşillik olsun. Karar aşamasındayız, armut bahçemiz
dışında 13 dönüm daha bir yerimiz var, oradaki ağaçları kesin kökleteceğiz, bir
hafta on gün içinde işlemlere başlayacağız."
Korkuteli'nde çiftçilik yapan Ramazan Çalışkan ise, "Hayvancılık ve çiftçilik yapıyorum. Maliyetler çok pahalı, salçalık domates ekiyoruz, pazarda 20 TL, tüccar 5TL'ye alıyor. Tüccarın eli ayağı değmeden, bizden çok kazanıyor" dedi.
İHA