KOLTUK DEYİP GEÇMEYELİM!

Her gün yazıma başlarken Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) seçimleri ile ilgili “Bu son olsun” diye niyetleniyorum ama olmuyor. Her gün başka bir senaryo karşıma çıkıyor. Önceki akşam İl Seçim Kurulu’nun verdiği karar ile ATSO’da Davut Çetin’in başkanlığı tescillenmiş oldu. Mazbatasını alıp koltuğuna nihayet oturdu.

Ancak rakibi Ali Bahar işi Ankara’ya yani Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) götüreceğini açıkladı. Bir kere şu konuya bir açıklık getirelim. İl Seçim Kurulu’nun kararı kesindir. Lakin Bahar’ın YSK’ya taşıdığı konu bu değil. Olayın iç yüzü farklı. Bizi taaa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine kadar götürüyor. O seçime yapılan itiraz gibi!

İşte Bahar’da buna benzer bir itirazda bulunuyor, ‘Tam kanunsuzluk’ iddiası ile YKS’ya gidiyor. Tam kanunsuzluk, ‘kanun emredici hükümlere aykırılık hali’ anlamına geliyor. Eğer YSK başvuruyu kabul eder ve görüşme kararı alırsa bu maddeden görüşecek. İtirazı haklı bulursa seçimin tamamı yenilecek. Aksi halde seçim sonucu ikinci kez tescillenecek.

Buraya kadar ATSO seçiminde gelinen son süreçti. Ancak benim bugün değinmek istediğim koltuk meselesi. Öyle “Alt tarafı bir koltuk” deyip geçmeyin. Kardeşi kardeşe düşman ediyor! Ne canlar veriliyor bu uğurda!

Koltuk üzerine dilimizde üretilmiş bir sürü türevler var.  Örneğin, ‘koltuk kavgası, koltuk sevdası, koltuğu ele geçirmek, koltuğundan olmak, koltuğuna sahip çıkmak gibi. Koltuğu sadece koltuk olarak görmemek lazım. Hatamızın her alanında karşımıza çıkıyor bu koltuk meselesi. Toplantıda, ya da evdeki koltuğa, başköşeye kimin oturacağı çok önemli.

Zaman mekan fark etmiyor. Koltuk varsa dert var kavga var. Ama bazı koltuklar vardır ki iğnelidir. Oturmak isteyen farkına varmaz oturunca da canı yanar ama çaktırmaz kimseye. Ülkemizde çok sık rastlarız bu koltuk kavgalarına. “Bizde olmaz böyle şey” diyen yalan söyler. Bal gibi de oluyor. Çünkü bu yeni bir kavga değil ki. Yüz yıllardır var olan bir şey.

Genetik bir olay sanki. Kırk yıllık dostlar kan davalı olabiliyorlar bu koltuklar için. Pek çok ülke bu tür sorunları aştı ama biz maalesef aşamadık. Anlayış meselesi olsa gerek. Çünkü onlar koltukları hayat boyu oturacağı bir yer değil, görev yeri olarak görür. Bu yüzden koltuk kavgaları bazı ülkelerde pek yaşanmaz. Zamanı gelen o koltuktan kalkar ve gider.

Ama ne bizde ne de etrafımızdaki ülkeler hatta şehirlerde böyle değil. Herkes koltuk için adeta hırs küpü. Bir koltuktan kalka diğerini oturmak sahip olmak zorunda hissederiz. Bizdeki bu koltuk sevdası maalesef bitmez bitecek gibi görünmez zatken. Oturduğumuz koltuktan vazgeçsek bile o koltuğu idare etmek için bin bir türlü manevra yaparız.

Eğer ortada bir koltuk varsa kavga sürer gider. Dede Korkut masalları gibi uzar gider bu sevda. Kimse “Yahu biz ne yapacaktık” diye düşünmez. Tıpkı ATSO’da olduğu gibi! Anlatmak istediğim ATSO’da yaşanan koltuk kavgasından başka bir şey değil. Herkesin gözünü bir hırs bürümüş. Üyelerin dertleri hiç umurlarında bile değil. Yeter ki o koltuk onun olsun.

Onun için “Koltuk” deyip geçmeyin. Bu konuyu uzunca bir süre daha konuşacak gibiyiz. İstanbul seçimlerinde olduğu gibi. Fakat sonuca bakınca ne kazanan memnun, ne de kaybeden. Sanırım ne olursa olsun ATSO’da da böyle bir ortam ortaya çıkacak.

MEMLEKETİN ASIL GÜNDEMİ

Herkes patronların koltuk kavgasına takılmış peşinden giderken şehrin asıl gündemi unutuldu veya unutturulmak istendi veya ben öyle algıladım. Memleketimizin öncelikli sorunu başka! Şehir merkezindeki trafik ve evlerde kullandığımız suyun fiyatı. Yani her geçen gün artarak yükselen su faturaları. Yaz bitti son bahara geldik ama faturalardaki rakam giderek artıyor.

Bir ara yapılan bir çalışma vardı ve Kasım ayında ASAT Genel Kurulu’na getirileceği söyleniyordu. Sanırım onunda üstüne bir soğuk su içildi. Çünkü ses seda yok kimseden.  Dünya şehri Antalya, Türkiye’de suyu en pahalı tüketen il haline geldi. Çeşitli gerekçeler açıklandı bu sorun için. Ama vatandaşın lehine alınan bir karar açıklaması halen yok.

Dün sosyal medyada yine vatandaşın fatura isyanı yükselmeye başladı. Yahu bu işe bir çözüm getirin ve soruna çözüm bulun. Aksi halde vatandaş bir kaşık suda (sandıkta) boğacak sizi. Bu konuda bir çift sözümde AK Parti ve MHP’li Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri’ne. Arkadaşlar siz o koltuklarda süs için mi oturuyorsunuz? Niye bir önerge vermezsiniz?

Bakın Ankara’daki Cumhur İttifakı üyelerine. Suyun fiyatını yüzde 50 indirme teklifleri mecliste kabul edilmiş ve uygulamaya geçmiş. Mansur Yavaş’ta yargıya başvurmuş. Siz de buna benzer bir çalışma yapıp, CHP’li veya İYİ Parti’li üyeyi destekçi olarak alıp suyun fiyatında indirim kararı aldırabilirdiniz.

Ama yok. Sizlerin derdi başka. Varsa yoksa imar planı tadilatları, akaryakıt istasyonu. Antalyalıları düşünen bir Allah’ın kulu yok be. Yazık hem de çok yazık.