KENDİNİ TANI
Yunanistan'da ilham perilerinin yaşadığına inanılan Parnassos Dağı'nın Güney Batısı’ndaki Delfi Kasabası antik dönemde bir kehanet merkeziydi. Burada milattan önce 5’inci yüzyılda Tanrı Apollon adına bir tapınak inşa edilmişti. Delfi’deki Apollon Tapınağı’nın girişinde “kendini tanı” anlamına gelen Yunanca “γνώθι σαυτόν” diye bir yazı vardır. Milattan Önce 6. Yüzyılda yani bundan 2 bin 500 yıl kadar önce Yunanistan’da yaşayan Spartalı Khilon’a ait olan bu söz sonraki yıllarda Sokrates tarafından da birçok yerde tekrarlanmıştır.
***
Anadolu erenimiz Yunus Emre’nin de düsturu olan “kendini
bilmek”, bilgeliğin ön şartlarındandır. Yunanistan’daki Delfi Tapınağı’na bir
de yılanlı sütun dikilmişti. MÖ 479 yılında Pers ordusu karşısında birleşen
Yunan kent devletlerinin kazandığı zafer anısına yapılan yılanlı sütun, 324
yılında İmparator Konstantin tarafından İstanbul’a getirilmiş. Halen bu sütun
İstanbul’daki Sultanahmet Meydanı’nda duruyor. Yılanlı sütunu ilk kez
üniversite öğrencisi olduğum 1990’lı yıllarda görmüştüm.
***
Konumuz ne yılanlı sütun, ne de tapınak. Konumuz bu tapınağın girişindeki “kendini tanı” yazısı ve 28 Mayıs seçimleri. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Mayıs günü gerçekleştirilen ikinci tur seçimlerinde yüzde 52’nin üzerinde oy alarak güven tazeledi. Millet ittifakının adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 48’e yakın bir oranda kaldı.
Çünkü; Kemal Kılıçdaroğlu ile seçimin kazanılması pek mümkün
görünmüyordu. Zaten İYİ Parti Genel Başkanı da bu yüzden kalkmıştı o
masadan. Kazanabilecek bir adayla seçime
girilmesini istiyordu. Kemal
Kılıçdaroğlu ile bu işin olmayacağını tahmin ediyordu. Gelen eleştiriler
üzerine bağrına taş basan Akşener masaya geri dönmüştü. Ama Kemal bey,
kendisinin seçimi kazanacağından emindi. Çünkü kendisi buna inanmıştı. Ama
Kılıçdaroğlu seçimlerde toplumun tüm kesimlerini kucaklayamadığı için istediği
sonucu alamadı. Bu başından beri belliydi.
***
Sonucun böyle olacağını sadece Akşener değil; Cumhur
İttifakı da görüyordu. Bu yüzden Cumhur
İttifakı’nın rakip olarak görmek istediği aday, Kemal Kılıçdaroğlu idi. Hatta
Kılıçdaroğlu adaylığını açıklayınca AK Partili ve MHP’li çok sayıda kişinin
keyiflendiklerine de tanık olmuştum.
Kılıçdaroğlu’nun penceresinden bakınca; 21 yıldır ülkeyi idare eden AK
Parti’nin seçimi kazanması için mucize gerekiyordu. Çünkü hayat pahalılığı
almış başı gitmişti. Kontrolden çıkan enflasyon dizginlenemez hale gelmişti. 11
ilde etkili olan depremler sorunları daha da derinleştirmişti. Bütün bu olup
bitenlerin faturasının hükümete çıkacağını düşünen Kılıçdaroğlu belki de bu
yüzden kazanacağından bu kadar emindi.
***
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Birinci turdan sonra Ümit
Özdağ ile olan yakınlaşma Kürt seçmenleri de soğutması üzerine Kılıçdaroğlu bu
seçimi de kaybetti. “İstifa edecek mi” diye düşünürken “mücadeleye devam”
açıklaması yaptı ama çarşı karıştı. İç hesaplaşmalar başlamış durumda. Bundan
sonraki süreci hep birlikte bakıp göreceğiz.
***
Öte yandan seçimin kaybedilmesi karşısında bahanelere
sığınanlar da var. Vatandaşlık verilen Suriyeliler başta olmak üzere,
yabancıların oy kullanmasını, devlet imkanlarının seferber edilmesini gerekçe
gösterenler var. Fakat Cumhuriyeti kuran bir parti seçimde sandık görevlisi
bile bulmakta güçlük çekiyorsa, önce öz eleştiri yapmalı. Kendini tanımalı,
toplumu tanımalı.
ANALİZ FARKI
Bu ülkede yaşayan insanların eğitiminden, düşünce yapısına
kadar her şeyi masaya yatırmalı. “Biz hangi coğrafyada yaşıyoruz. Doğu
toplumlarının özellikleri nelerdir? Türk modernleşmesi nedir?” diye
araştırmalı. Belki de AK Parti toplumun özelliklerini, zamanın ruhunu çok iyi
analiz edebildiği için girdiği her seçimi kazanıyor…