KENDİNİ BİLENLER ASLINI UNUTMAZ
Tabiat, kendine bırakılınca hiç değişmemesi gerekirken Allah Teâlâ onu yumuşatıp değiştirerek bir balçık haline çevirmiş ve o balçığa sanat ve hikmeti ile öyle bir sünnet (ilâhî kanun) vermiştir ki bununla insan yaratılışı için ilâhî kanunun meydana geldiği maya ortaya çıkmıştır.
***
“O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.” O, insanı bir meniden yarattı. Düşünmeli ki bir nutfe, bir sperma damlası ne kadar değersiz bir sıvı, ne güçsüz ve zayıf bir şeydir? Ve ondan bir insan yaratmak ne büyük bir kudrettir.”
***
Maddesine bakınca böyle bir damla sümükten oluşan insan, yalnız yüce Allah'ı n kudretiyle, Allah'ın ona üfürdüğü ruh ile duyu ve irade, konuşma ve fikirlerini açıklamaya sahip kuvvetli bir insan kılığına girer de bir de ne bakarsın o, bir damla spermadan yaratılan mahluk apaçık bir mücadeleci kesilir.
***
Kendini savunma yolunda ç ok konuşan bir tartışmacı ve mücadeleci haline gelir. Veya aslını unutur da yaratıcısına karşı bile açık bir düşman olur. Ona karşı ortak koşmaya, mantık ve felsefeden bahsetmeye kalkışır. Ve bundan dolayı bütün bu âlemde haksızlık yalnız insanlarda bulunur. Ve onun içindir ki, uyarı emri de insanlara yönelir.
***
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? Ayetinde de Âdem’in topraktan yaratılışından, bedeni ve ruhi bakımdan tam bir insan haline gelmesine kadar uzun bir zamanın geçtiği anlaşılmaktadır.
***
Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık. Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör. Onları (İnsanları) biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık.
***
Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz. Ayetin son kısmı şöyle anlaşılmıştır: ‘Eğer istersek, kendilerini helak eder, aynı beden sağlığında yeniden yaratırız’. Bu manası ile ayet, öldükten sonra tekrar dirilmenin, Allah’ın kudreti dâhilinde olduğunu anlatmaktadır.
***
“Sizi topraktan yaratması, O’nun varlığının delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz. Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır. O’nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır. Ayetlerde insanların bir erkek ve bir kadından yaratılmakla beraber farklı özelliklere sahip topluluklara ayrılmış olmaları konusuna da dikkat çekilmektedir.
***
“Yaratmaya başlayan, sonra onu tekrarlayan O’dur ki bu, O’nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O’nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir. Allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki, sizin (Allah’a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir. Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah’tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.”
***
Rabbimiz bu ayetlerde insanın yoktan var ettiğini, bunu yapmanın ise ona hiç zor gelmediğini, insanın cenin ve çocukluk döneminde nasıl zayıf ve çaresiz olduğuna, sonra gelişip gücünün zirvesine ulaştığına, daha sonra da nasıl ihtiyarlayıp tekrar güçsüz duruma düştüğüne dikkat çekerek, insanın yalnızca Allah’a kulluk etmesinin gerektiğini hatırlatmaktadır.
SON SÖZ
Gerçekten sağlıklı düşünen bir insan, göklerin ve yerlerin de içinde bulunduğu bu sonsuz kâinatı yaratan ve bu kadar uzun süredir kusursuz, mükemmel bir şekilde idare eden yaratıcı için insanı yaratmak çok daha basit bir olay olduğunu hemen anlar.