KAYBEDİLEN YILLARIN ‘GERİ DÖNÜŞÜ’ YOK

Zihnimin için öylesine gürültülü ki kalbimin acıdan avaz avaz bağıran sesini o gürültü bastırıyor. Kaybetmiş birinin sesini hiç kimse duymaz derdi, annem... Yine haklı çıktı canım annem! Kimsenin sesimi duymadığı günlerdeyim. Bir başınayım, yalnızım, kimsesizim, hatta bensizim.

***

Evet, yanlış duymadınız, bensizim! İnsanın kendine uzak olması imkansız gibi görünse de bu da oluyormuş, gün geliyor insan kendisine uzak oluyormuş. Belki böylesi iyileştirecektir beni kim bilir?

İnsan kendine ne kadar yakın olursa duygularına daha çok yenik düşüyor.  Kendimden uzaklaştıkça anladım ki, en büyük fırtına benmişim meğer. Meğerse yıllarca her şeyi ince düşünmekten yavaş yavaş kalbimi çürütmüşüm.

***

Bilinmez olanları netleştirmek için boş yere kendimi paralamışım. Kendimden ağır yükleri sırtıma omuzlayıp yıllarca hamallık yapmışım. Kadir, kıymet bilmeyen insanların açtıkları yaralara, iyi niyetlerimle şifa olmaya çalışmışım.

Geri dönüp baktığımda elimde koca bir hiç var, bir de hiçlik duygusu... Şimdi daha iyi anlıyorum ki; insanın kendi gerçeğini net bir şekilde görebilmesi için kendinden uzaklaşması gerekiyormuş. İnsanoğlu ne kadar kendinden uzaklaşırsa, kendine yaşattıklarını daha iyi görebiliyormuş. 

***

Duvarlara çarpa çarpa kişi kendini bulabiliyormuş. Hoyratça geçen zaman acı da olsa şu gerçeği öğretiyor, başkaları için kaybettiğin yılların geri dönüşü olmuyor! Vedalar genelde ağır gelir. Biriyle vedalaşmak, sevdiğinle vedalaşmak, bir şehre veda etmek hatta bir hatıraya veda etmek zordur. 

***

Ve nedendir bilmem ama hayat en çok, çabuk ağlayan insanları harcıyor. Çabuk ağlayan insanların çoğunluğunu ise maalesef kadınlar oluşturuyor. İçselleştirdiğimiz duyguların yoğunluğu ile tüm ruhumuzu gözyaşlarımla boğuyoruz. Ağlamak kimine göre bir zayıflık gibi algılansa da kimine göre de bir iç döküştür. Benim şahsi fikrim ise tamamen iç döküştür. Duygusal boşalmayla kişilerin kendilerini rahatlattığı andır. 

***

Peki ya sonra? Ağlamakla sorunların çözüme ulaşmadığı gerçeğini bildiğimize göre sorunu nereden çözmeye başlayacağımızı biliyor muyuz? Sanırım doğru soru bu!  Nereden başlayacağım? Bu sorunun cevabı da yine kişinin kendini tanımasından geçiyor. İradelerimiz öyle büyük önem taşıyor ki... Diyete başladığımız ilk gün genelde yapılan bir hata vardır. “Bugün diyetimin ilk günü. İlk günün günahı olmaz, bugün bir dilim fazla ekmek yememin bir zararı olmaz.”

***

Evet bu düşünceyle diyete başladığınız an diyetiniz çöp çünkü bunun sonu gelmeyecektir ve siz her günü diyetinizin ilk günü gibi görmek isteyecek olduğunuz için olduğunuz yerde sayacaksınızdır. Bu irade zayıflığına küçük bir örnekti...

Sizce de hayatımız, iradelerimizin güçlülüğünden ya da zayıflığından ibaret değil mi? Güçlü bir iradeye mi sahipsin yoksa iradesizliğin yüzünden hep olduğun yerde misin?

SON SÖZ

Şimdi kendine dürüst olma zamanı. Aynanın karşısına geç ve kendine ne kadar dürüst olduğunu sor. Sorunun cevabını duyar gibiyim. Unutma; karşındaki benim, bana bari yapma bunu...