KAVİMLERİN ÇÖKÜŞÜ
Hz. Salih Medyen Halkını bu kötü durumdan kurtarmak için onlara sadece dini bir mesaj değil aynı zamanda siyasal, ekonomik, ahlaki ve kültürel alanlarda devrim niteliği taşıyan bir çağrı iletiyordu.
Onlara, kötü yönetim sergileyen önderlerine itaat etmemelerini olumlu hayat tarzını bozan, ıslah yoluna gitmeyen bu kötü yöneticilere başkaldırmalarını ve bir Resul olarak kendisine itaat etmelerini, bunda hiçbir çıkarının olmadığını, bunu yapmadıkları takdirde korkunç bir azaba uğratılacaklarını ısrarla tekrarlıyordu.
Onlar ise Hz. Salih’in Allah’ın elçisi olduğuna inanmıyor, onun da onlar gibi biri olduğunu, hiçbir farklılığının bulunmadığını ve iddiasında doğru ise kendilerine açık bir mucize getirmesini istiyor ve bundan sonra Allah tarafından gönderildiğine inanacaklarını söylüyorlardı.
Bunun üzerine onların görmeye alışmadıkları olağanüstü bir dişi deve yaratıldı. Çünkü onun mucize olarak kabul edilebilmesi için harikulade bir yaradılışa sahip olması gerekiyordu.
Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde de bu devenin mucize niteliği taşıdığı belirtilmektedir. İsra Suresi’nde, kendilerine gönderilen uyarıcıları dinlemeyip mucize isteyen ve kendilerine mucizeler de gösterildiği halde isyan edenleri tehdit eden ayetler, sapkınları şöyle uyarmaktadır:
“Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce biz onu ya bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir şekilde azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır. Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelkilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semud’a açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik. O yüzden kendilerine zulmettiler. Oysa biz o mucizeleri, yalnız korkutmak için göndeririz. Oyun ve eğlence olsun diye değil.”
Hz. Salih, Semud’a: ‘Kuyu ve pınarlarınızdan bir gün bu deve su içecek bir gün de sizin hayvanlarınız, bu sıra hiç bozulmayacak. Ayrıca onu serbest bırakacaksınız Allah’ın arzında otlayacak ona bir kötülük yapmayacaksınız.’ diyerek onlara çok güçsüz gibi görünen haliyle tam bir meydan okuyordu.
Onlar bu cesaretli ve açık meydan okuma karşısında deveye hemen dokunmadılar. Ama zamanla deveyi tüm kavim için bir sorun olarak görmeye ve ondan kurtulmanın yollarını aramaya başladılar.
Nihayet ona tahammül edemeyip anlaşmayı bozdular ve deveyi bacaklarından keserek feci halde öldürdüler. “Semud Halkı azgınlığı dolayısıyla yalanladı; en ‘zorlu bedbahtları’ ayaklandığında, Allah’ın elçisi onlara dedi ki:
‘Allah’ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme sırasına dikkat edin.’ Fakat O’nu yalanladılar, deveyi yere yıkıp öldürdüler. Rableri de günahları dolayısıyla onları yerle bir etti, kırıp geçirdi, orasını da dümdüz etti. (Allah, asla) Bunun sonucundan korkmaz.”
Doğru yoldan sapıp ilahi kanunları çiğneyen düzenbazların sonu birbirlerine benzer şekilde hep hüsranla sonuçlanmıştır. “Onlardan öncekiler hileli düzen kurmuşlardı da, Allah’ın azap emri, onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.”
Kuran-ı Kerim’de olay şöyle ifade edilmektedir: “Üzerlerine tek bir sayha (korkunç bir ses, patlama) gönderdik; artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi saçıldılar’ ‘Kendilerini o sarsıntı yakaladı da, yurtlarında yüzüstü düşekaldılar’ ‘Sabaha girerlerken kendilerini o sayha yakaladı. Kazandıkları kendilerinden hiçbir şey savmadı Ne taştan köşkleri, ne de kayalar içinde oyulmuş barınakları başlarına gelen felaketten kendilerini koruyamadı.”