Kavcıoğlu'dan asgari ücret ve enflasyon mesajı
Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, "Enflasyonu yükselten tüm sebepler geride kaldı. Aralık-ocakta baz etkisiyle önemli bir gerileme bekliyoruz" açıklamasını yaptı.

Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, "Enflasyonu yükselten tüm sebepler geride kaldı. Aralık-ocakta baz etkisiyle önemli bir gerileme bekliyoruz" açıklamasını yaptı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap
Kavcıoğlu, bugün "Türkiye 2023 Zirvesi & Para Sohbetleri"ne
katılarak önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Kavcıoğlu, enflasyonu yükselten
tüm sebeplerin geride kaldığını düşündüğünü belirtti ve "Kur
hareketlerinin dengede olması finansman maliyetlerinin 1-2 ay değil alınan
tedbirlerle Temmuz'dan bu yana KOBİ'lerde 20-25 puan, diğer firmalarda 15 puan
faiz maliyetlerinde indirim söz konusu" dedi.
Kavcıoğlu, "Asgari ücretle ilgili şu çok önemli"
dedi ve "Çalışmalarımızda fiyatlara giydirilmiş durumda. Ocak'tan sonra da
asgari ücretle ilgili beklentimiz asgari ücret enflasyonu yüksek bazda
destekleyen konu değil. Geriden gelen asgari ücretin fiyatlar üzerinde etkisi
olacağını düşünmüyoruz" şeklinde ekledi.
Kavcıoğlu'nun açıklamaları şöyle:
Zor bir süreç geçirdik ama geldiğimiz nokta itibarıyla
enflasyonu yükselten tüm sebepler geride kaldı diye düşünüyorum. Kur
hareketlerinin dengede olması finansman maliyetlerinin 1-2 ay değil alınan
tedbirlerle Temmuz'dan bu yana KOBİ'lerde 20-25 puan, diğer firmalarda 15 puan
faiz maliyetlerinde indirim söz konusu. Gıdada da bu anlamda önemli bir aşağı
doğru geliş söz konusu. Politikalarla anlatırsak temelinde bizim liralaşma
stratejimizle birlikte makro ihtiyati tedbirler seti ve bununla birlikte likidite
yönetimi, faiz politikası uyguladığımız desteklendiği bütünleşik politika
çerçevesinde bunları uyguluyoruz. Liralaşmayla beraber enflasyonun da uzun
vadeli aşağı doğru gelişinde önemli bir strateji. Türkiye'nin yıllardır önünde
bir yükselme ve gelişme olduğunda hep böyle Döviz Kuru üzerinden
spekülasyonlarla çarpık yapılaşma var. Liralaşma stratejisiyle bunun önüne
geçmek istiyoruz. Kredi maliyetlerinde faiz politikalarıyla arz talep dengesi,
makro ihtiyati tedbirlerle oluşacak maliyetler, cari dengedeki artış bunların
hepsi enflasyon ve diğer politikalar üzerinde önemli bir etki yapacak ve
sürdürülebilir burası çok önemli durdurulan ya da engellenen büyüme değil,
sürdürülebilir kalkınmayla beraber sürdürülebilir fiyat istikrarının temelini
oluşturacağız. Dönemsel değil kalıcı fiyat istikrarı sağlayacağız.
Biraz önce söylediğimiz enflasyonla ilgili baz etkisi
dışında aşağı doğru fiyat artışlarına neden olacak çok sebep kalmıyor. Asgari
ücretle ilgili şu çok önemli. Çalışmalarımızda fiyatlara giydirilmiş durumda.
Ocak'tan sonra da asgari ücretle ilgili beklentimiz asgari ücret enflasyonu
yüksek bazda destekleyen konu değil. Geriden gelen asgari ücretin fiyatlar
üzerinde etkisi olacağını düşünmüyoruz. 2016 yılı aklıma geldi, yüzde 30'un
üzerinde asgari ücret zammı verdiğimiz yıllarda yüzde 8,5 enflasyon oluştu.
İlgili çok değil etkisi var. Enflasyonun tarihsel ortalamasına baktığımızda
onun üzerinde bir enflasyon bile baz etkisi dışında bizi aşağı doğru
ivmelenecek. Asgari ücretin de içinde bir miktar olacağını öngörüyoruz.
Enflasyon baz etkisinin dışında bu da var diye düşünüyoruz.
Bizim uyguladığımız bütünleşik politika çerçevesinden
bahsediyoruz. Hepsinin temeli liralaşma. Stratejiyle beraber bu politika seti
reel sektörde faizlerin kurun dengede gitmesini sağlıyor hem de oluşturduğumuz
stratejinin daha sağlıklı uygulanmasına götürüyor. Merkez bankacılığına
bakarsanız söz konusu. Hedefli ve selektif kredilerin bir nedeni de o amaca
ulaşmamızın sebebi de makro ihtiyati tedbirler. Finansmanın doğru kanallara
gitmesini sağlayacak makro ihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız. Aksi
takdirde yılın ilk yarısında yaşadığımız dövize, farklı kanallara amacı dışında
finansmanın kullanılması, ihtiyacı olandan daha fazla ihtiyacı olmayana giden
kredi oluşması. Kayma ve sapmaları minimuma indirmek için de makro ihtiyati
tedbirler içinde bazı kararlar alıyoruz. Bu politikalar oturdukça kendiliğinden
tedbirler ortadan kalkacaktır. Gelişmiş ülkelerin krediyle ilgili makro
ihtiyati tedbirleri uyguladığını görüyoruz. Türkiye Ekonomi Modeli bu değil.
Uyguladığımız yavaş yavaş sonuçlarını gördüğümüz Türkiye Ekonomi Modeli
yatırım, istihdam, üretim, ihracat denklemi içinde bu hedefe ulaşmak için makro
ihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız. Tamamen sistemin bu hedefe ulaşması
için uygulanan uygulaması olan. Gelişmiş olan ülkelerin çoğunda kredi hedefli
ve verilen finansmanın doğru kanallara ulaşmasını sağlayan tedbirler alınıyor.
Biz de bunu yapıyoruz, sonucunu alıyoruz. Kredi mekanizmasının tamamına
baktığımızda tedbirleri uygulamaya başladıktan sonra Eylül ayındaki oran bizim
Eylül ayında KOBİ'lere verdiğimiz kredi 2021'de verdiğimizin 1,5 katı.
Tedbirlerin ne kadar yerinde ve doğru olduğunu gösteriyor. Kredinin daha doğru,
arzuladığımız yere gittiğini görüyoruz. İhracatta yine aynı. Kredi
mekanizmasının yönetilmesi için uygulanan tedbirlerin sonuç verdiğini ulaşılan
rakamlardan ve hedeflerden görüyoruz.
Finansmana erişim diyoruz, sorunmuş gibi. Hep bankacılar
kredi vermez, aldığı zaman ben aldım, verdiği zaman sen vermedin. Faizler
maliyetler yükseldi. İş dünyası kendine göre haklı. Bu ikisinin buluşması
düzenleyici otoritelerin koyduğu kurallar iki tarafın daha doğru yerde
buluşması için. Buluşmada ister istemez ilk 6 aylık döneme baktığımızda büyük
firmaların finansmana daha kolay erişen firmaların büyük montanlı krediler
kullandığını görüyoruz. Dünyadaki bankacılığa baktığımız zaman finansmana
erişimi kolay firmaların daha farklı şekilde sermaye piyasası yoluyla
finansmana eriştiğini görüyoruz. Tedbirlerle o tarafa yöneltiyoruz. Birçok
büyük firmamızın tahvil ihracına başladığı farklı finansman kaynaklarıyla
finansmana erişim sağlanması doğru bir yol.
Bizim liralaşma politikamız Türkiye'nin belirlediği dönemlerde
hedefleri yakaladığında döviz kuru üzerinden spekülasyonla oluşturulan yapı
var. Kısmen muvaffak olduğumuzu düşünüyoruz. 2008 dünya finansal krizine
baktığımızda diğer ülkeler bunları yaşadığında bizde olanlar olmuyor. Net
uyguladıkları tedbirler var. Uyarılarla tedbirlerle bunu engelliyorlar. Biz hep
dayağı yedikten sonra tedbir alıyoruz. Oluşturulan bu politikalar kurun faizin
piyasanın bu tür hareketlerde koruyan ve kollayan bir sistem. Kurda sağlanan
dengeyle, faizde sağlanan düşüşle beraber enflasyona da yansıyacak. Bu sistem
kendi içinde piyasayı dengede tutarak kimsenin müdahalesine gerek kalmadan
sağladığı dengeyle yoluna devam edecek. Uluslararası kuruluşlarda desteklenen
ve. Bir sürü bağlantı kuruluyordu.
KKM'nin Merkez Bankası'na bir yükü yok. Hazinenin KKM
mevduatıyla bizimkinin farkını açıkladım. TL'yi dövize karşı korumak için
insanlar hesabındaki TL'yi vade sonunda ister döviz ister TL olacak sistem. Biz
Merkez olarak rezervi artırdığımız kalemlerden bir tanesi. Burada rezerv
işlemi. Bu anlamda bu olayı alıyoruz. Hazinenin işlemiyle tamamen farklı bir
yöntem. Öyle bir maliyet hesabı yaptığınızda hepsiyle birlikte maliyet doğar.
Bunları yaparken merkez bankalarının rezerv en önemli enstrümanlardan biri. Kar
zarara bakılmaz. Merkezlerin amacı kar zarar etmek değildir. Oluşturulan
rezervle para politikalarına yön vermektir. Bunları sağlayabilmeniz için de
oluşturacağınız yeterli rezerv gücü oluşturmanız lazım. Dövizi rezerv olarak
aldığınızda aldığınız gündür. KKM olarak dediğimiz bu işlemi merkez bankası bir
rezerv yönetimi olduğu için herhangi bir yükü söz konusu değildir. Bu sistem
olmasaydı ne olur, bu sistemin sonucunda nereye geldiğimize bakmamız lazım. En
çok eleştirdiğimiz konulardan biri merkez 14'le para veriyor, hazine 28'le
borçlanıyor. Siz faizi indiriyorsunuz ama bankada faiz 30-35. Piyasada oluşan
bir denge. Maliyetler aşağı geldi. Aldığımız tedbirlerle beraber sözel, yazılı,
kural seti içinde uygulamaya koyduğumuz tedbirler politikaları dengeli şekilde
yürütmeye dönük politika seti.
Bizim rezerv politikamız sadece 2023 değil, geçmişten
2017'den Türkiye Ekonomi Modeli'yle beraber temel amaçlarından biri de merkezin
rezervlerinin güçlü olması. Politika seti içinde yurt dışındaki altınlar
Türkiye'ye getirildi. Sonuç vermeye başladı. 2023'le beraber merkezin çok daha
güçlü rezervlerinin olacağını söyleyebilirim.
HABER MERKEZİ
Türkiye genelinde çocuk nüfus oranı yüzde 25,5 olarak kayıtlara geçerken, Antalya’da bu oran yüzde 23,6 olarak belirlendi. Akdeniz’in gözde şehirlerinden Antalya, bölgedeki en yüksek çocuk nüfus oranına sahip il oldu.
Antalya'nın Manavgat ilçesindeki Perşembe Pazarı turizm sezonunun başlamasıyla birlikte yabancı turistlerin akınına uğradı. Otellerden gelen turistleri pazarda gören esnaf, yeni sezondan umutlu olduklarını dile getirdi.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 350 baz puan artırarak yüzde 46’ya çıkardı.
Türkiye genelinde mart ayında 110 bin 795 konut satışı gerçekleşirken, yabancılara yapılan konut satışlarında 496 konut ile Antalya, İstanbul'un ardından en çok satış yapılan ikinci il oldu.
Antalya’nın Aksu ilçesinde çiftçi kokteyl domatesin hal fiyatlarının düşmesi nedeniyle mahsulünü dalında çürümeye terk etti. Domatesin üreticiden 15 TL’ye alındığını söyleyen çiftçi, “Marketlerde ise 70 TL'ye satılıyor. Aradaki farkı kim yiyor” diyerek tepki gösterdi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Enflasyon düşüyor, düşecek. Bu programı hayata geçirmek için her şeyi yaptık, güçlü bir siyasi destek var, kararlıyız'' dedi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), 7 ildeki 13 taşınmazı satış yöntemiyle özelleştirecek.
Son dönemde trafikte sigortasız araçların oluşturduğu tehlikelere ve zorunlu trafik sigortası fiyatlarının hızla artmasına dikkat çeken Tüketiciler Birliği Antalya Şube Başkanı Neşet Gündüz, özellikle sigortasız araçların yol açtığı mağduriyetlerin ciddi boyutlara ulaştığını söyledi. Gündüz, “Her dört araçtan biri sigortasız dolaşıyor” dedi.
Türkiye’de konut piyasasındaki son durumu değerlendiren Gayrimenkul Uzmanı Hüsamettin Koçak, satış rakamlarında geçmiş yıllara göre bir artış yaşandığını ancak piyasanın hala açılmadığını belirtti. Koçak, bunun en önemli nedenlerinden birinin konut kredilerindeki yüksek faiz oranları olduğunu vurguladı.
Antalya'da otelciler, 9 günlük bayram tatilinde yakalayamadığı doluluğu Paskalya'da telafi etmeyi hedefliyor. POYD Başkanı Hakan Saatçioğlu, hava şartları ve tatilin son anda uzatılması nedeniyle bayramda beklenilen yoğunluğun oluşmadığını ifade ederek, rotayı 11 Nisan'da başlayacak Paskalya tatiline çevirdiklerini açıkladı. Saatçioğlu, “Paskalya'da otelleri hemen hemen yüzde 100 dolduracağız” dedi.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz