KARŞILIKSIZ PAYLAŞMAK
Hayırlı cumalar Türkiye’m!
Bugünkü yazımızda; sahiplenerek değil de paylaşarak mutlu olmanın hazzı üzerine karalayacağız bir şeyler. Bir yerde okumuştum, her gününüze küçük iyilikler yaparak kendinizi mutlu edin diyordu.
Paylaşmak hayatı anlamlı kılan sosyal dengeyi sağlayan yegane unsurdur. Zaten inancımızda bunu gerektirir. Dünya tüm canlıları doyurmaya yetecek kadar zengindir, fakat insan açgözlüdür, cimridir!
Herkes bölüşmeyi, paylaşmayı ilke edinirse, dünyadaki bu utanç tablosunun değişebilme ihtimalini yükseltir! Hem paylaştıkça mutlu da olur insan.
Paylaşmak deyince ne gelir aklımıza? Sadece yakınlarımız mı? Ya da komşular, fakirler, yolcular, dullar yetimler, isteyenler... Ha bir de utanıp da istemeyenler de gelir mi aklımıza?
Rabbimiz demiyor mu: Mallarınızı zekat fitre sadaka ile temizleyin diye. Söz konusu muhtaç sahipleri olunca neyi ne kadar verebiliyoruz acaba! Temizleyebiliyor muyuz malik olduklarımızı?
Sahi verme de ölçü neydi? Kuran’ı Kerim’de infaktan bahsederken, neyi ne kadar vereceğimiz hususunda şöyle der” ihtiyaçtan artakalanı verin” (Bakara/219). Söz konusu; giyim-kuşam, yeme- içme gezme olunca para harcamak gözümüze gelmiyor, saçıp savuruyoruz!
Ama zekat, fitre sadaka deyince, ne kadar duyarlıyız bu konuda… Yine başka bir ayette: Onların mallarında, yoksullar (isteyenler) ve istemeyen muhtaçlar için bir hak vardır (Zariyat/19) diyor! Bu hakkı da hiç düşünüyor muyuz? Vermediğimizde cezalandırılacağımızda geliyor mu aklımıza?
Paylaşmak için, ilk önce her insanın kendi konfor bölgesinden çıkması, dış dünyayı gözlemlemesi, empati kurması gerekiyor! Düşünün; mevsim soğuyor evsiz olanlar çarpıyordur mutlaka gözümüze! Onlara destek olmak yedirmek sahip çıkmak. Ya da birinin ödeyemediği faturasını ödemek, ilaç parasını ya da herhangi bir sıkıntısını gidermek!
Allah rızası için infakta bulunup, karz-ı haseni de düşünerek; yani Allah’ın verdiğini menfaat gözetmeksizin yine güzel bir borç karşılığı Allah’a vermek! İnanın bunları yapmanın vermiş olduğu hazzı, hiçbir şey de bulamazsınız!
Günümüz insanı hayatını daha konforlu bir hale getirmek için sürekli bir koşuşturmaca içinde ne yazık ki! Her şeyin daha iyisini daha üst modelini almayı, yaşam felsefesi haline getirmiş.
Dünya malına olan düşkünlüğü, bitmeyen tul-i emelleri, ihtirasları ve tatminsizlik duygusu nedeniyle, insan sürekli daha fazlasını istiyor ve doymuyor maalesef!
Oysaki biz, bir yolcu bir misafir gibi davranmalıydık değil mi? Evet İnsanoğlu açgözlüdür sahip olduklarını elindekini paylaşmak istemez, hatta hep fazlasını ister ve gözünü yalnız “bir avuç toprak” doyurur. Şeytan da nefsi de onu yoklukla fakirlikle korkutur. Bu yüzden fani olduğunu unutur cimrilik yapar, mal eşya kıyafet biriktirir. Toplar da toplar durur insanoğlu!
Ne kadar gariptir ki öleceğini bilen tek canlı yine “insandır” ve hiç ölmeyecek gibi de yaşar! Ama bir acı gerçekte vardır ki, bir nefeslik mesafedir dünya ile ahiret arası…
O çok düşkün olduklarını; malını şanını diplomasını mevkisini, kıyamadıklarını paylaşamadıklarını bırakıp, göçer-gider bu dünyadan! İstese de dahi bir çorap bile götüremez, inan buradan!
O yüzden kardeşlerim götüreceğimiz beş metre kefen, salih bir amel ise ve bir dakika sonrasına yaşamaya garantimiz bile yok ise, bir mikrop dünya yaşantımızı kaosa çeviriyor ise, geç olmadan elinde olan ne varsa paylaş derim!
Emin olun paylaşmanın vermiş olduğu manevi haz ile ruhumuz rahatlar, tatmin olmayı sağlar. İnsani duygularımızı geliştirir. Böylelikle insan olmanın gereğini yerine getirmiş oluruz. Faydalı olmak dünyadaki en önemli varoluş sebebimizdir!
KEFENİN CEBİ YOK!
Haydi pamuk eller ceplere! kefenin cebi yok, ver kardeşim! Mali ibadetler 70 çeşit kaza belayı önler, rızka bereket katar bollaştırır, malını kirinden arındırır, hastalara şifa olur, ömrü uzatır. Haydi bir iyilik yap kendine, unutma ne verirsen elinle o gelir seninle… Sürç-i lisan ettiysem affola! Cumanız en güzel paylaşımlara yardımlara vesile olsun! Her şey gönlünüzce olsun. Muhsine bir kul.