KARMAŞIK DUYGULAR YAŞANMIŞ OLAYLAR!

Hayat maalesef sürprizlerle dolu… Neyin ne zaman ne şekilde olacağını önceden kestirmem mümkün değil. ‘Bir varmış bir yokmuş’ misali. İnsanoğluyuz sonuçta.

Vallahi 22 Kasım’dan düne kadar yaşadıklarım, yazdıklarım hayatın akışı içindeki sürprizleri öğretti. Tam bir aksiyon filmi gibi geçen 19 günlük bir süre. Bir yıla bedel gibi.

Takip edenlerim ve okuyucularım hatırlayacaktır; Düzce Kaynaşlı’da yaşadığım kar esareti konusunu. Şükür masraflı da olsa atlattık o badireyi. Tam normal hayata döndük derkennnn!

Önce C PLAKA mevzusunu ele aldık. Aynı gün aracımıza park yerinde durup dururken bir araç çarpıp kaçtı. Karakollar, polisiye olaylar… Sürprizler kurdelesiz geldi mübarek. Hani yılbaşı yaklaşıyor acaba HEDİYE Mİ geldi diyesim bile geldi.

Bu mevzuyu akışına bırakıp başka bir konuyu ele almıştım. Onu da dün gündeme getirdik LİDER Gazete’de. Kaş’ta 1.5 yıl işkence, tecavüz, taciz, tehdit ve şantaja maruz kalan hemşire F.C.’nin ibretlik hikayesini.

Beni bu olay öylesine etkiledi ki dün de söylediğim gibi İNSANLIĞIMDAN UTANDIM! Kendi kendime düşündüm, “Onurlu bir erkek bunu nasıl yapar veya eşine aynısını yapsalar ne derdi?” diye.

Ama cevap bulamadım. Hata kaderimiz değil. İnsanız hepimiz sonuçta hatalar yaparız. Ama insanlık gereğidir yapılan hatalardan dönmek ve ders almak. Öyle değil mi?

Eğer insansak hepimiz hata yapanı da affetmektir görevimiz ve yükümlülüğümüz. İnsansak eğer seviyorsak ve seveceksek peş peşe sıralamamalıyız hatalarımızı. Sonuçta eşek değil ya pişman olmuştur hata yapan. Ama tekrar ettiyse ve yapmakta ısrarlıysa EŞEKTİR be kardeşim. Kusuruna bakılmaz onun.

Suratsızın biriyim. Sevgimi dile getiremem. Seversem veya sevgimi gösterirsem yanlış anlaşılırım diye düşünürüm. Yanlış biliyorum ama benim de huyum bu. Babamızdan öyle gördük.

Yılların ardından koştururken geriye bakmayı unuttuk belki ama gerimizde çok yanlış bırakmışız. Bunu kabul etmek ve özrünü dilemek de erdemdir elbet. Biz üstümüze düşeni yapalım da EŞEKLİK bizde kalmasın da kimde kalırsa kalsın.

Şimdi yaşanılan yaşandı diyelim. Arkanıza yaslanın ve şu soruları kendinize bir yöneltin bakalım. Garantiniz var mı?

Yağmurun yarın tekrar yağacağına, arkasından gökkuşağının size göz kırpacağına, şu an pırpır atan yüreğinizin durmayacağına, gören gözlerinizin hep göreceğine, işiten kulaklarınızın her zaman duyacağına?

Seslendiğinizde titrettiğinizi sandığınız şu dağların her an emrinizde olacağına, size uzanan ellerin her istediğinizde yanınızda olacağına?

Yüreğinizi sevgi köprüsü ile birleştirdiğiniz insanların bir gün size sırtlarını dönüp gitmeyeceğine, aldığınız emaneti bir gün sahibine gönül rahatlığıyla verebileceğinize, gönlünüzün içine sinmiş pasları temizlemeye tekrar fırsat bulacağınıza, o dehşetli büyük günde utananlardan olmayacağınıza? Arkanızda gözü yaşlı, boynu bükük, kanadı kırık bir gönül bırakmayacağınıza, ailenizin ve dostlarınızın bir gün sadece sizin için ağlamayacağına?

Sanal âlemlerde değil, hakiki âlemde şerefinizle ve onurunuzla ölene kadar yaşayabileceğinize, daha dünyaya gelmeden imzaladığınız anlaşmaya ömür boyu sadık kalabileceğinize?

Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı o günde; balıklardan kuşlara, ağaçlardan güneşlere kadar, üzerindeki mesajı okuyup anlamadığınız nice yaratılmışın sizden şikâyetçi olmayacağına?

Amel ağacınıza riya, kibir, gıybet oklarının hiç saplanmayacağına, Allah’ın rızasını uzaklarda ararken, yanı başınızdaki yetim çocuğun gözlerindeki bir parıltıyı kaybetmeyeceğinize?

Geçmişte karanlığın içinde kaybolup giden çığlıkları gelecekte de duyabileceğinize? Yüreğinizdeki mum ışığıyla etrafı sürekli aydınlatabildiğinize?

En çok sevip değer verdiğiniz kişinin size olan sevgisinin bir gün bitmeyeceğine? Güzel ve örnek bir hayat yaşamak için elinizden gelen her şeyi yapabileceğinize? Bütün bunları tekrar düşünmek için bir fırsat daha yakalayabileceğinize?

Sahi var mı bir garantiniz? Kimsenin garantisi yok değil mi? Hayat sürprizlerle doludur çünkü. Neyin ne zaman karşınıza çıkacağını bilemezsiniz.