KALEMİ KIRDI VE GİTTİ

Aşk, bir kağıda gelişi güzel karalanmayı isteyecek kadar şuursuz gelir insanın başına. Kalemin olayım, kağıdın olayım, belirsiz çizgilerin olayım ama yeter ki seninle olayım demektir.

***

Darmadağınıklığımı toparlamaya çalışırken buluyorum yine seni. Saklambaç oyunlarının en haylaz çocuğu gibisin. Hiç olmadık zamanda, olmadık yerlerden çıkıveriyorsun karşıma. Sana dair ne varsa derleyip toparlayıp attığıma inanıyordum ben oysa.

***

Yine nerden çıktın ki karşıma? Parmak izi gibi, hayatımın her alanında sen varsın. Çek artık yalvarırım ellerini benden... Parmak uçlarının, durgun yüzümde gezindiğini hissetmekten bıktım artık. Yoruldum senin gözlerinin, uzaktan beni takip etmesinden. Koca bir çığlık oluyorsun dilimin ucunda ve ben özenle yutkunuyorum o çığlıkları.

***

Fırtınadan kalma bir gecenin sabahına uyanır gibi üşümekten, içimin titremesinden, dudağımın uçuklamasından, seni hatırlatan her bir anı da ürkekleşmekten yoruldum artık. Anlıyor musun beni? Yoruldum! ....Ki ben söz konusu sen olunca yorulmak nedir bilmezdim.

***

Sana gelirken adımlarla değil koşarak gelirdim. Haftayı sekiz gün, günleri ise yirmi beş saat olarak yaşardım. Herkes için sıradan olan bir cümleyi, sayısız kere senin adına kendime söylerdim. Evet, sıradan olabilirdi ama benim için altı çizilip ezberlenecek kadar özeldi. Çünkü, o cümle senin iki dudak arandan çıkmıştı ve ben çok iyi bilirdim ki o sözün bir daha tekrarı olmayacaktı.

***

Yani o kadar kıymetli ve o kadar özeldi. Dilime yama eder, gece gündüz yüzümde ki aptal bir gülümsemeyle içimden defalarca yorulmadan tekrarlardım. Senin sevdiğin şarkıları gün boyu dinler, içmekten zevk aldığın kahveleri art ardına içerdim. Sen sakinliği severdin ama ben hiç senin kadar sakin biri olamadım. Belki bu yüzden seni kaybettim.

***

Dinginliğin ve huzurun dibine vururken sen, ben ise tüm telaşım ve paniğimle ansızın bastıran yağmur gibi üzerine yağdım. Yağmurum da ıslanmanı beklememiştim zaten. Dağ eteklerine sinen koyu sis misali kasvetimi üzerine çekercesine de burnunu bükmeni de hak etmemiştim...

***

Ben sadece gökyüzünde ki gökkuşağının renklerini çizmek istemiştim beyaz kağıdına. Karaladığın değil de kalemin olmak istemiştim. Ertelediğin sonran değil de bugününde ki şimdin olmak istemiştim.

***

Giderken;

Çekiyorum şimdi ellerimi üzerinden. Ne kadar derlersen derle, ne kadar toparlarsan toparla silemeyeceksin benim izlerimi, ne ruhundan ne de teninden...” Bu kadar çok sevildiğimi bilmiyordum ama bilesin ki bende seni sevdim...” dedi.

***

Garip, saçma ve anlamsızdı. Sevmenin bir ölçüsü var mıydı ben de onu bilmiyordum. Giderayak “seni seviyorum ”kelimelerini kirletme ve çek git dedim. Bazen bu hayat insanın yüzüne en ağır küfürleri ediyor.

***

Bir nefes kadar yanıma yaklaştı ve uçuklayan dudağıma sıcacık busesini kondurdu. Bu sefer hiç olmadığı kadar anlamlı ve gerçekti. Olmak istediğin beyaz kağıda, ömür boyu benimle ol diye senin için bir çift göz ve tarih karalıyorum. Gitmekten değil gidişimi izlemenden korkuyorum. Bir daha bana bir umut bağlama diye olmak istediğin kalemimi de kırıyorum ve gidiyorum ”dedi.

***

Ve hakikaten gitti, kalemi kırdı ve gitti.