İSTİKLÂL MARŞI’MIZ İÇİN İKİ FARKINDALIK

Günlerden pazartesi. İki arkadaşımla birlikte sabah yürüyüşünden dönüyoruz. Yol güzergâhımızda bir ortaokul. Tam bahçesinin önüne geldiğimizde İstiklâl Marşı’mız çalmaya başlıyor. Bizimle birlikte yoldan geçenlerin tümü duruyor. Marşımızı söyleyen öğrencilere heyecanla eşlik ediyoruz. Gözlerim yanımdan geçen yaşları ve kıyafetleri lise öğrencisi olduğu izlenimi veren üç erkek genci fark ediyor; onlar durmuyor, yollarına umarsızca yürümeye devam ediyor. İçleniyorum, kendime kahrediyorum.

***

Mesleğime inancım, vatanıma sevgim, baba olma duygum nasıl bir tepki alacağımı düşünmeme engel oluyor ve İstiklâl Marşı’mız biter bitmez henüz elli altmış metre uzaklaşmış öğrencilere doğru koşarak durmaları için sesleniyorum. “Gençler İstiklâl Marşı’mız okunurken neden durmadınız?” diye sebebini soruyorum. Şaşırıyorlar. Garipsenecek bir durum değilmiş gibi algıladıklarını hissediyorum. İçlerinden biri “Okula geç kaldık, ondan.” diyor. “Millî marşımız ama”, diyorum “geç kalırsanız kalın.” Bayrak aşkım, mesleğim; davranışlarının hatalı olduğunu, her Türk’ün bu hassasiyeti göstermesi gerektiğini belirtip bir daha yapmayın uyarısını yaptırıyor bana.

***

O gün akşama kadar bu olayı düşünüp durdum. Anne baba olarak, öğretmenler olarak çocuklarımıza bu millî ruhu neden veremiyoruz, diye. Toplumsal refleksimiz bizi millî marşımıza eşlik ettirirken aslında bir de görsel örnek oluşturuyoruz, birbirimizden de etkileniyor ve aynı davranışı sergiliyoruz ancak bütün bunlar bu üç gencin duyarını harekete geçirmeye yetmemişti. Onlarla konuşurken üçünün de gözlerinin içine bakmıştım; pırıl pırıl gençlerdi ve mahcubiyetlerini gizleyememişlerdi. Bir daha aynı hatayı tekrarlamayacaklarına, umarım yanılmıyorumdur, inanıyorum, inanmak istiyorum.

***

Bu olayın çok rastlanır olmadığını düşünüyorum sonra. İstisna olmasaydı, genel geçer bir durum olsaydı sanırım müdahale edemezdim, onları uyaramazdım. Benzer davranışlara duyarsız kalınırsa çoğalabileceği endişesi kaplıyor içimi. İstiklâl Marşı’mız okunurken saygı duruşunda bulunmak, hatta sözlerine eşlik etmek, millî hassasiyetlerimizi davranışlarımıza yansıtmada önemli göstergelerden biri. Vatan söz konusu olduğunda, gerisi teferruattır diyen; ay yıldızlı bayrağımızın sevdalısı; İstiklâl Marşı aşığı bir milletiz biz. Marşımız okunurken göndere çekilerek dalgalanan bayrağımız hür ve bağımsız bir millet olduğumuzun sembolüdür ve bu uğurda nice canlar toprağa düşmüş, şehadet mertebesine ulaşmıştır. Millî marşımıza gösterdiğimiz saygı, işte bu değerlere sarıldığımızın resmidir.

***

İşi hamasetle uzatmaktan ziyade sadede gelelim: Bu yazıyı yazmama sebep olan olumsuz durum karşısında gayriihtiyari uyarım, sizce haklı mıdır? Cevabınız müspetse istisna da olsa benzeri durumlarda hepimiz gayriihtiyari değil bilinçli uyarılarda bulunalım. Bulunalım ki umursamazlık çoğalmasın, alışık duruma gelmesin.

***

Ayrıca okullarda çalınan müziğin debisi öğrencilerin sesini bastırıyor ve öğrencilerin marşımızı söylemelerine engel oluyor. Ses hızının senkronizasyonu bozduğu stadyumlar gibi alanlarda müziğin debisinin yüksek olması gerekir ancak okullarda böyle değil. Eskiden bayrak törenlerinde marşımızı okutacak öğretmen, ses veriyorum, diyerek ilk mısraın bir kısmını örnek okur ve müziksiz ya da öğrencilerin sesini perdelemeyecek bir melodi eşliğinde marşımız okunurdu. Son zamanlarda ise müziğin debisinden, neredeyse öğrencilerin marşımızı okuyup okumadıkları dahi anlaşılamaz hâl aldı.

Bu olumsuzluğun farkına varılması için özellikle okul yöneticilerimize benden söylemesi…