İSTİKAMETLİ OLMAK

Ey arkadaş hep sözlerin peşinde koştun bir umutla özü yakalamak için. Çünkü sen de biliyorsun; ‘özdür’ senin bulman gereken kurtuluşun için.

Bir hayat verildi sana o hayatın içinde milyonlarca hayat…

Bir beden verildi sana içinde milyonlar beden ile beraber. Ve gözünü çevirip tekrar tekrar evrene baktın gördün ki hayatın esasında kâinattan süzülmüş bir özdür o sözler içinde.

Hayatının merkezinde ise bilinçli bir şuur var ki o seni ruh ile birleştiriyor kalbinle anlam kazandırıyor.

Ruhun ise şu hayatının en safi mücevheridir cisimleşmiş hakiki zatıdır. Ete kemiğe büründün diye ruhundan olma aman ha gafil.

Bir elbise misal soyulduğunda çıplak bedenin bir posa hükmünde düşersin toprağa. Ruhun bedenine tutsak değil bedenin ruhuna tutsak.

Kimsesiz değilsin kimliksizde değilsin. Bir hiç, hiç değilsin vazifesiz de değilsin, sen farkında ol ya da olma, mühim işlerde çalışıyorsun.

Ya zararlı muzır bir madde-i cisminle beraber bir denge unsuru oluyorsun ya da menfaatli bir manevi-i cismaniye ile o dengeye doğru bir yol oluyorsun.

Denge olmak yerine o denge içinde istikametli bir yol olman ruhunun ebedi özgürlüğü için olmazsa olmazındır.

Kâr ve zarar, açlık ve tokluk, sıcaklık ve soğukluk, karanlık ve aydınlık gibi milyonlarca kavram içinde sen sürekli kavramlar arası yolculuktasın. Bazen arada kalıyorsun bazen bir onda bir bundasın.

Gülmelerin ağlamak ile yer değiştirirken, gözyaşların sevince dönüşür bazen de bir hiçlik içinde bulursun kendini.

Hiç endişe etme ruhunun üstünde bir varlık var ki o seni terbiye ediyor eğitiyor. Artık sana düşen vazife, beni kim terbiye ediyor. Onu bulmalıyım bilmeliyim demektir ve sonsuz saadetin için yalnızca onu dinlemektir...