İŞSİZLİK VE MESLEK EĞİTİMİ
Geçtiğimiz günlerde, uzun yıllar Antalya'da restoran işleten bir esnaf dostumla işsizlik konusunu konuştuk. İşsizlik, konusunda pek çok kişinin farklı görüşleri var. Kimi iş arayanlar hak ettiklerini alamamaktan, işverenler ise çalıştıracak kişi bulamamaktan şikayetçi. Bu sorun adete kronik sorun haline gelmiş durumda!
Restoran işletmecisi dostum; işsizlik probleminin iş
dünyasında açtığı derin yarayı kendi yaşadıklarından örnekler vererek bana
anlatmaya çalıştı. Özellikle komi pozisyonunda çalışacak deneyimli personel
bulmanın giderek zorlaştığını söyledi. Bugünlerde kendilerine müracaat eden bir
komi adayı olsa ve gerçekten restoranlarında çalışmak istese, bu kişiye en az
30 bin TL maaş ödemeyi göze aldıklarını dile getirdi.
İşveren arkadaşımızın anlattığı sorun sadece işsizlik
problemi değilmiş, bu problemlere yan problemler de eklenmiş. İş başvurusunda
bulunan adayların yüksek maaş beklentileri olduğunu ve iş tekliflerini kolay
para kazanma arzusu nedeniyle reddettiklerini belirtti. Bu durumun,
işverenlerin ve iş arayanların arasında bir uyumsuzluğa neden olduğuna dikkat
çekti. İşverenin omuzlaması gerektiği birtakım ağırlıklar da varmış ve bu
ağırlıkların onların omuzlarından alınması gerekiyormuş.
Esnaf dostumun bu deneyimleri, işsizlik ve iş arayışı
konusundaki karmaşıklığı ve zorlukları açıkça gösteriyor. Bu zorluğun
üstesinden gelmek ve daha iyi bir denge sağlamak için hem işverenlerin hem de
iş arayanların beklentilerini ve gereksinimlerini dikkate almak çok önemli.
Öncelikle şunu hatırlamakta fayda var; iş dünyası bugünlere
bir günde gelmedi. Bu sorunu tetikleyen faktörler var. Türkiye’deki gençlerin
sosyal medya alışkanları, hazıra konmaları, kolay yoldan para kazanma çabaları,
Türkiye’de çıraklık kavramının ortadan kalkmasına neden oldu.
Bu sorun sadece restoran işletmecisi arkadaşımın yaşadığı
bir sorun değil. Yetiştirilecek kalifiye eleman kıtlığı, bugün hemen hemen
bütün sektörlerde yaşanan ciddi bir sorun halini almış durumda. Bu sorunun
çözümü için sorunun temeline bakmak, bu çerçevede çözüm odaklı projeler
gerçekleştirmek gerekiyor.
Mesleki becerilere ve uzmanlığa dayalı işlerde, nitelikli
eleman bulmak adına, devletimizin elini taşın altına koyması ve bu alanda
reform niteliği taşıyan yaklaşımlarda bulunması gerekiyor. Eğer bu reformlar
atılmışsa bu reformların kamuoyuna duyurulması gerekiyor. Mesleki eğitim
sistemini güçlendirmek, genç nesilleri meslek edinmeye teşvik etmek ve mesleki
becerilerin geliştirilmesini sağlamak adına konunun uzmanları bir araya gelmeli
ve bu alanda projeler üretmeli…
Elbette bu alanda bir takım bireysel ve kurumsal çalışmalar
var. Ancak bu sorunu daha da derinleştiriyor. Yükü bireysel veya kurumsal
sırtlamaya çalışanlar, bir müddet sonra yorgunluk ve umutsuzluğa yenik düşüyorlar.
Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret borsaları, Küçük ve Orta İşletmelerin
bağlı bulunduğu çatı örgütleri, Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Çalışma Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile bir araya gelmeliler. Çıraklık ve meslek eğitimini cazip
kılma, gençlerin bu yöne doğru yönelmesini sağlayacak yaklaşımlar ortaya
konmalı. Bu sağlanırsa, Türkiye’de
üretim çarkları işlemeye başlar, gençler tercihlerini mesleki yönelimlerine
göre gerçekleştirirler.
Benim çocukluk dönemimde meslek liseleri pek çok önemli rolü
üstleniyordu. Berber, elektrikçi, su tesisatçısı gibi toplumun ihtiyacı olan
pek çok meslekler, meslek okullarında okuyan öğrencilerden oluşuyordu. Ancak
bugün bu durum böyle değil. Ve durum artık alarm seviyesine yaklaşmış
durumda. Türkiye’de üretim çarklarının
yeniden dönmesini istiyorsak, gençleri çalışma ekonomisinin içerisine çekmek
zorundayız. Aksi halde önümüzdeki 10 yıl içerisinde tıraş olabileceğimiz, su
tesisatı yaptırabileceğimiz, elektrikleri onarabilecek kişileri bulmakta
zorlanabilir, mevcutta alınan hizmetlerin aşırı pahalanması durumuyla veya işçi
ithalatı sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz.