İSRAF PROGRAMI

Televizyon programlarında günden güne eriyen kalite... TV programlarının kalitesizliğini fark eden sadece ben değilimdir diye düşünüyorum.

Yaz aylarında televizyon programlarının neye hizmet ettiğini gerçekten çok merak ediyorum... Evde kaldığım günlerde kumandayı alıp kanalları gezerken şaşkınlık içerisinde kalıyorum. Ulusal kanallar başta olmak üzere her kanalda deli saçması programlar yer alıyor. 

***

Birden fazla kanalda gelin kaynana programları yayınlanırken bir yandan da yemekle alakalı mutfak programları çekimleri yapılıyor. Farkında mısınız bilmiyorum ama bu programlar tam bir kurgu ve hayal ürünü. 

Gelin, kaynana programlarında Türk toplumunun değerleri resmen yerden yere vuruluyor. Yüzyıllardır süregelen gelin kaynana tartışmalarını biliriz ama hepsinin yine de toplumumuzda anlaşılır bir yanı vardır. Bu programlarda gelinler kaynana, kaynanalar ise gelin rolünü almışlar.

***

Üslup yok, saygı yok, sevgi yok, utanma desen o hiç yok! Peki soruyorum ben size; bu programların hazırlanıp sunulmasında ki amaç nedir? Öyle ya yapılan her işin bir amaca hizmet etmesi gerekiyor öyle değil mi? Bu programlarda tamamen aykırılıklar söz konusu...

Çok üzülüyorum. Oraya çıkan,  yaşını başını almış kadınların düştüğü durumlara inanın üzülüyorum. Akıl tutulması gibi bir şey! Gelin kaynanaya nefret kusuyor, kaynana desen kendi soyadını taşıdığı hatta torunlarının annesi olan gelinini ulu orta rezil ediyor. Ne için? Birkaç altını kazanmak için ömürleri boyunca hafızalardan silinmeyecek olan kalitesiz programlarla kayıtlara geçiyorlar. Ne diyebilirim ki; Allah akıl, fikir versin.

***

Bir de yemek programları var. Onlar ise ayrı bir saçmalık. İnsanların alım gücünün günden güne azaldığı bu günlerde birden fazla yemek, tatlı ve salata çeşitleri yapılıyor ve nedense hiç kimse donatılmış yemek masasından hiçbirini beğenmiyor. Herkes illa ki bir yemeğe, bir tatlıya kusur buluyor. Ucundan çatalla bir lokma alınıyor ve gerisi çöp!

***

Yazık, günah yahu... İsrafın böylesine pes! Artık milyonlarca eve ne yazık ki et giremiyor. Etin, kıymanın, tavuğun girmediği evlere böylesine ucuz yapım televizyon programları girince o programlara denk gelen çocukların televizyonun ekranından masadaki yiyecek ve içeceklere nasıl iç geçirerek baktığını düşünmek istemiyorum. Ama programlara katılan kişiler yok o etin marinası eksik olmuş, yok efendim tavuğun sosu iyi dinlenmemiş, yok şerbetli tatlıyı sevmezmiş de sütlü tatlıyı severmiş gibi yorumlarla birbirlerini eleştiriyorlar. Bunun adı da yayıncılık oluyor. 

Millet kuru simidi alırken kara kara düşünüyor, bunlar ise dört kişinin oturduğu masaya on kişilik sofra kuruyorlar ama nafile! Benim bildiğim yazılı ya da görsel basında bir iş yapılıyor ise o işin bir amaca hizmet etmesidir. Kaliteli ve verimli bir eser ortaya konulmasıdır. 

***

Belgesel kuşağı, bilgi yarışmaları, eğitici ve öğretici yayınları izleyiciyle buluşturmak varken kendi içinde ne yaptıklarını bilmeyen insanlarla halkı televizyon karşısına bağlamak nedir? Bağlamak diyorum çünkü maalesef bir kesim var ki bu tür programların müptelası olmuş. Yapacak bir şeyi olmayanlar can sıkıntısından kanal kanal gezip bu yayınları izliyorlar. Hatta izlemekle de kalmayıp kendi hayatlarıyla kıyaslama yapıyorlar.

Buradan çıkan sonuç çok net değil mi?

“ Eğitim her yaşta, herkese şart.”