İŞLER ZIVANADAN ÇIKINCA

Türkçemizde “zıvanadan çıkmak” diye bir deyim var. Cümlede özne canlı olursa “sinirlenmek, çılgın gibi davranmak” anlamlarına gelen deyim, öznenin cansız olması durumunda “denetlenemez duruma gelmek” anlamı taşıyor. Zıvananın ne olduğu konumuza yardımcı değil, biz deyim anlamı üzerinde durarak işlerin nasıl arap saçına dönmüş olduğuna bakalım.

***

Marketten alışveriş yaparken geçen yıl emekli olmuş bir okul müdürü arkadaşımla karşılaşıyorum. Cep telefonuyla reyonlardaki gıdaların fotoğrafını çekmekle meşgul. “Hayırdır hocam” diyorum, suç işlemiş de yakalanmış biri gibi yüzü kızarıyor, ne cevap vereceğine karar veremiyor. Durumu anlıyorum ve keşke görmezden gelseydim, diye düşünüyorum. Kendi kendime suçlanıyorum. Marketlerde benzer görüntülerin failleri neredeyse hep emekli. “Bizi bu duruma getirenler utansın müdürüm. Otuz beş yılını, gençliğini devlet hizmetine, öğrencilerine veren ben ve işte ne yaptığım…” Söylenecek çok şey olmasına rağmen emekli okul müdürümüzü daha çok üzmemek için “Düzelir inşallah!’” diyerek yutkunuyor ve sessiz kalıyorum. “Beni bu durumda şimdi meslek, kariyer sahibi olmuş; geçim derdi olmayan iş insanı öğrencilerim görmesin derken müdürüme yakalandım” diyor başı eğik, omuzları düşük hâlde.

***

Okul müdürü ve başöğretmenken emekli olan meslektaşımın çalışırken eline geçen aylık gelir ile şimdi emekli iken eline geçen miktarı araştırıyorum. Aradaki fark ürkütücü… Başöğretmenlik tazminatı, ders ücreti, sınav ücreti, çalışan memura verilip emeklisinden esirgenen seyyanen zam kesilip de geri kalan maaşın dörtte üçüne mahkûm edilen öğretmenin, okul yöneticisinin çalışırken gelirinin ancak yüzde kırkı, kırk beşi eline geçiyor. Emeklinin bu durumunu bilen çalışan öğretmen emekli olmak istemiyor. Şimdilerde söylenmeye başlanan büyükşehirde yaşayan memurlara verilecek tazminatı hiç hesaba katmıyorum bile.

***

Bu hesaplamayı okuyan diğer devlet memurlarının ve alt gelir gruplarının, ya biz ne yapalım, dediklerini duyar gibiyim. Haklılar mı? Yerden göğe kadar… Peki, bu duruma nasıl gelindi? İş bilir(!) devlet görevlileri memura düşük ücret vermek için gerçek enflasyonu bir tarafa bırakıp düşük enflasyon açıklaması yaparak… Hem de kaç yıl üst üste ve hâlen…

***

Yaşanan hayat pahalılığından hâliyle yakınan bazı kamu kesimi görevlilerinin maaşlarında iyileştirmeler yapıp diğer kamu kesimlerinin ve emeklilerinin göz ardı edilmesiyle de iş iyice zıvanadan çıktı. Yıllık enflasyon altında açıklanan oranlar ve ardından gelen örneğin ev kiralarının belli oranlarda tutulmaya çalışılması ev sahipleri ile kiracılarını karşı karşıya getirdi. İşler rayında giderken ev sahibi- kiracı olaylarını bu kadar sıklıkla duymuyorduk; kamu görevlilerinin şu kesim bu kadar alıyor, diye serzenişlerini bu kadar işitmiyorduk. Emekli olacak memurun, emekli olursam market market gezip fiyat analizi yapmak zorunda kalırım, torunlarıma harçlık dahi veremem, diye çaresizliğine bu kadar şahit olmuyorduk.

***

Çalışan kamu görevlilerinin emekli olmaktan korktuğu ve dolayısıyla gençlere kadro açılamadığı; sosyal dengenin, gelir adaletinin bu kadar bozulduğu bir ülkede ahlaki değerlerin giderek yozlaştığı; çalışan kesimler arasında ve ayrıca emeklileri arasında oluşan uçurumun meydana getirdiği bunalımların dengesiz bir topluma gitmekte olduğu gerçeğini artık yetkililerin görmesi lazım.

Dost acı söyler… İşleri zıvanaya koymak lazım…