İNSANIMIZA MEDENİLİK YARAŞIYOR…

Toplumsal yaşamda insanlar, birbirlerinin hayatını kolaylaştırmak için çabaladığı, birbirlerinin haklarına saygı gösterdikleri sürece “medeni” sıfatını kazanırlar. Bireysel anlamda bu sıfatı hak eden insan sayısı ne kadar çoksa o toplum bu sıfata o ölçüde layık olur. Gelin şimdi birbirimizin hayatını kolaylaştırmada, birbirimize saygı göstermede genel ölçüler içerisinde yalnızca bir renk olan “çevre temizliği” konusunda gördüklerimizi, yaşadıklarımızı değerlendirelim:

***

Havaların ısınmasıyla birlikte parkların, mesire yerlerinin, plajların kalabalıklaştığı günleri yaşamaya başladık. Bu mekânlar, zaman sorunu olmayan insanlarımızın her gün; çalışan insanlarımızın akşamları ya da hafta sonlarında biraz rahat nefes alma, stres atma adına bireysel ya da ailesiyle birlikte huzur bulduğu alanlar… Kurumlar, doğanın sonsuz güzelliklerine katkı sağlayıp bu mekânları düzenleyerek bizlerin yaşamına sunmak için çaba sarf ediyor.

***

Peki, içimizden birileri ne yapıyor? Ortak huzur alanlarımızı kirletmek için elinden gelen her şeyi… Yerlerdeki çekirdek kabukları mı dersin, sigara izmaritleri mi ya da yenip içildikten sonra ortalığa gelişigüzel bırakılmış artıklarını mı? Huzur bulmak için gittiğimiz güzelim alanlar -bir alaca dananın bir sürüyü bozduğu gibi- içimizden birilerinin bozgununa uğruyor. Görüyoruz ama uyaramıyoruz zira yavuz hırsız ev sahibini bastırır kabilinden arımızdan korkuyoruz. Uyarsan bela, uyarmasan içine dert ola… Sonra da haksız yere genelleme yapıyoruz, bu millet adam olmaz, diye. 

***

En iyi çözüm bence rol, model görüntüde. Kalktığımızda, oturduğumuz yerdeki çeri çöpü bir poşete toplarken varsa yakınımızdaki sahipsiz çöpleri de toplamak içimizdeki bunlarda çevre temizliği yönünde bir algı oluşturabilir. Bir poşet, bir şeffaf eldiven ve azıcık da çevreye duyarlılık bilinci… Sosyal öğrenme dediğimiz görsel davet hareketi… Uyarı yapmadaki çekingenliğimizi ört bas eden medeni bir tavır. Henüz oturmakta olan insanların çöplerini toplamaya yeltenmenin, “Sana ne benim çöpümden, biz toplamasını bilmiyor muyuz!” karşı duruş riskini getirebileceğini de göz ardı etmemeli…

***

Büyük çoğunluğu tur organizasyonlarıyla ilimize gelen yabancı turistler lüks otellerde kalmakla birlikte çarşıda pazarda, tarihî ve doğal alanlarda bizimle birlikte. Oturdukları kalktıkları yerlere dikkat edelim hiçbiri içimizden birileri gibi çevreyi kirletmiyor. Hatta yürürken sigara içenlere dahi ender rastlıyoruz. Bir de içimize yani bize ve artık birlikte yaşamak zorunda kaldıklarımıza bakalım. Konyaaltı plajlarına, Lara Halk Plajı’na, Aspendos’a, Perge’ye gidip gözlem yaparsanız eleştirimde ne kadar haklı olduğumu kabul edersiniz. İçimizdeki bunların sayısı aslında çok değil fakat dedik ya bir alaca dana bir sürüyü bozuyor, diye.

Kamu kurumlarınca özele kiralanan alanlarda düzen ve temizlik itinalı ama bu yerler de paralı. Buralar da kirletilmiyor değil aslında ancak görevliler alanın temizliğini günübirlik yapıyor, düzenini sağlıyor. Ücretsiz yerlerin hâli ise maalesef içler acısı.

***

Uzun bir bayram tatilinin içinde bulunduğumuz bugünlerde gündüz plajların; akşam yeşil alanların hınca hınç doluluğunu yaşarken çevre temizliğini görevlilere havale etmeyi bir tarafa bırakarak medeni insanlara yaraşır biçimde çevremizi temiz tutmayı, sayıları az da olsa vurdumduymaz insanlarda algı oluşturmayı cennet ülkemizden esirgememek temennisiyle okurlarımın bayramını temiz, candan dileklerimle kutluyorum.