İMAN VE KÜFÜR (2)

Sosyal yaşam içinde kulaklarımla Allah’a peygambere dine imana küfreden hakaret eden kişileri işittim ve gözlerimle gördüm. Ve onların bu halini benim gibi gören diğer iman edenlerin onlara verdiği tepkiyi de gördüm.

***

Bu hal ile karşılaşan iman ehillerinin tepkileri ise ekserisi onları dışlamak, onlara misilleme yapmak, onlara karşı düşmanca bir tavır içinde karşı çıkmak oluyordu. Bir kısmı ise hayra davet edip bu işten vazgeçmelerini ikaz ediyordu. Bu iki karşı koyma tepkisi de pek bir fayda sağlamıyor. Küfürcülerin küfrünü arttırıyor, azgınların azgınlıklarını arttırıyor kin beslemelerine neden oluyordu.

***

Halbuki fazilet oydu ki düşmanlar bile senin doğruluğunu tasdik etsin. Sonra ben ne yaparsam bu küfrü tevil ederim diye düşündüm ve bu tevilim ile küfredenleri de hakka davette kendime şevk vermiş olurum, onları da ikna ederek daireme girmelerini sağlayabilirim diye tekrar tekrar düşündüm. Ve inan bana çok faydasını gördüm. Yapabiliyorsan denemelisin.

***

Dedim ki ya Rabbi sen noksanlardan münezzehsin kusurun haşa yok her şeyi en mükemmel yaratansın var edensin. O halde bu küfredenler aslında sana küfretmiyorlar. Çünkü kusurlardan münezzeh hiç hata ve yanlışı olmayan bir varlığa hakaret edilmez.

Sonra anladım ki, ya Rabbi bu küfredenler aslında kendi dünyalarında oluşturdukları bir kurguya inanmışlar. Kendi kafalarının içinde var ettikleri bir inancı yargılamışlar. Onların hakaret ettiği Allah, sen değilsin. Kendi yalancı putlarıdır. Onların hakaret ettiği, yeri göğü ve her şeyi yaratıp kuşatan bir kudret değil. Zira öyle bir kudreti tanısalar ya imanlarından ya başlarına gelebilecek felaketlerden korkarlardı da yine de hakaret etmeye cesaret edemezlerdi.

***

Demek ki onları bu isyana sevk eden sebep nedir ki bu küfrün içinde kalmayı tercih ediyorlar ve küfrediyorlar bunu sorgulamak lazım. Çünkü insan menfaatini görmeyeceği bir işe ‘evet’ demez. Küfrederken ne menfaat görüyorlar ki onlara ne vaat edilmiş ki küfretmeyi tercih etmişler?

Zira bütün en güzel isimlerin ve tecellilerin sahibi şefkatli bir Allah’ı bilmiyorlar. Bilmediklerine eserlerindeki tecellilerini görmediklerine hakaret edemezler. Ya soyut yahut somut olarak bir neden gösteremezler ki hakikatte ona karşı hakaret edebilsinler.

***

Ne kadar acı bir tablo değil mi? Bu kişilerin içinde bulduğu küfür aslında tanıdığı yahut ona tanıttırıldığı yanlış bir inanç şablonuydu yani hakikat olmayan hayali bir puttu. Demeyin hayali bir put olur mu? İnandığınız her yanlış varsayım ve bilgiler hayali bir puttur ki gerçek ile tartıldığında hiçbir ağırlığı ve kıymeti yoktur tam bir safsata bir deli saçmasıdır aslında.

***

Diğer küfürleri de bunun gibi kıyas edin. Çünkü insanın yaratılışında kusursuz güzele hayran olmak bağlanmak vardır. Allah da kendisine aşık olunacak kadar bütün cazibeye sahip nihayetsiz bir büyüklük ve kudretin ve her şeyin sahibi bir Zat-ı Akdestir.

O halde onu bu haliyle hakikatiyle tanıyıp iman edenler asla küfür gibi şeytani bir ağa düşüp dellallık etmezler. Onu bu halinin aksiyle tanıyanlar ise şeytani ağa takılırlar düşerler ve küfre dellalık ederler.

***

Sonra bir sınıf insanın da küfür içinde gördükleri insanlara merhameten hidayet duasında bulunduklarını gördüm. Onlara da şu kadar diyorum; Dualarınızı dilden fiile ve icraata dökünüz. Hidayet kendi kendine gelmez. Bir vesileye ihtiyaç hep vardır. Vesileler olmadan hidayet gelse insanlara imtihanın esprisi kalmaz. Zira vesile olmadan hidayet verdikleri olsa sonsuz kudretin, hidayet alamayanlar mahşer gününde ona verdin hidayeti bize niye vermedin davası güderler.

Hz Peygamber (A.S.V) Ebu Cehil için hidayet temennisi isterken Ebu Cehil’in kapısını beş yüz kere de çalmıştı. Siz hidayet temennisi ettiklerinizin kapısını kaç yüz kere çaldınız. Yoksa birkaç kere çalıp ümidi kestiniz bundan daha adam olmaz yola imana gelmez mi dediniz?

SÖZÜN ÖZÜ

Tebliğde ısrarcı olun hakkı anlatmaya devam edin bıkmayın usanmayın ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmeyin. Size hidayeti nasip eden Allah’ın onlara da hidayet vermesi için kavli ve fiili duaya devam edin.